Söz gümüş ise ……

İlter TURAN SİYASET PENCERESİ dunyaweb@dunya.com

Siyasete algı yönetimidir deniyor. Algı, kişilerin yeni olguları önceden oluşmuş zihni çerçeveler aracılığıyla anlamlandırılmasıyla ilgilidir. Siyaset adamlarımız, seçmenlerini kendilerine bağlı tutmak için bu zihni çerçeveleri şekillendirerek eylemlerinin kendi arzuladıkları gibi algılanmasını isterler. Bunu yapmanın yolu seçmenleriyle sürekli ve düzenli iletişim kurmaktan geçiyor. Ancak, bu konuda hemen akla muhtemelen sizin de teşhis ettiğiniz bazı sorunlar geliyor. Bir kere, siyaset adamlarının hitap etmek mecburiyetinde oldukları tek kitle seçmenleri değil. Sözleri, düşünceleri ülkedeki her kesim tarafından izleniyor, yorumlanıyor. Ayrıca verdikleri beyanatların, herkese açık bir sohbette söylediklerinin ülke dışında yankılanmaları, etkileri olduğu malum. Buna bir de kısa veya uzun vadeli düşüncelerle söylenecek şeylerin aynı olmayabileceğini eklemek gerekiyor. Kısacası, siyaset adamları sadece kısa vadeli seçmen desteğini arttırmayı öngörerek konuşmak lüksüne sahip değiller.

Özellikle bazı alanlar var ki, serbest konuşmaya hiç mi hiç müsait değil. İktisat alanındaki birçok konuda siyasetçilerin zamansız ve itinasız konuşmaması gerektiğini okuyucularımız kendi tecrübelerinden de bileceklerdir. Bugün bir hükümet yetkilisi yarın devalüasyon yapacağız dese, herkes devalüasyon öncesi parasını dövize çevirmeye çalışacak, kurlar fırlayacak, bankalar karşılayamayacakları taleplerle karşılaşabileceklerdir. Ya da, Maliye Bakanı bir ay içerisinde gayri menkul alım satımında vergileri düşüreceğiz dese, gayri menkul satışları durma noktasına gelebilir.

Dış siyaset alanında da siyasilerin sık ve itinasızca konuşmaları beklenmeyen, istenmeyen sonuçlar doğurabiliyor. Geçen hafta Lozan konusunda Cumhurbaşkanımızın beyanlarının yurtdışında, özellikle komşularımızda, yarattığı rahatsızlığa temas ettik. Şimdi de Başika kampı ve Musul ile ilgili olarak yanlış anlamalara sebep olacak beyanların yapıldığını görüyoruz. İstenmeyen sonuçlar ortaya çıkınca da yeni açıklamalar, söylenenleri tevil gayretleri ortaya çıkıyor. Maalesef, bu girişimler bir nevi hasar giderme faaliyeti olarak değerlendirildiği için, şüphe ile karşılanıyor, fazla inandırıcı da olmuyor. Büyüklerimiz dış politika konuşulurken, bazı hususları gözetmek durumundadırlar. İlkin, konuşmalar önceden planlanmalıdır. Konuyla ilgili hususlar incelenmeli; ne söylenecek, kim söyleyecek, tepkiler ne olur, nasıl yanıtlanır, bunlar hazırlanmalıdır. İkinci olarak, bir konu açılınca Cumhurbaşkanından milletvekiline, partinin il başkanından ilçe başkanına kadar herkes konuşmamalı, “konuşkanlık” cesaretlendirilmemelidir. Hangi konuda kim konuşacak, belli olmalıdır. Üçüncü olarak, her konu üst seviyedeki şahsiyetler tarafından dile getirilmemelidir. Son olarak, iletişimin davranışlar yoluyla da sağlanabileceği unutulmamalıdır. Dış politikada çoğu zaman söz gümüş ise sükut altındır.

Tüm yazılarını göster