Söyleme değil, söyleyenin durumuna bak!..

Uğur CİVELEK ARKA PLAN dunyaweb@dunya.com
 
Moskova'da toplanan G-20 zirvesinden, basına yansıyan konu başlıkları havanda su dövüldüğüne, sorunlara küresel nitelikte ve kalıcı çözüm üretmek adına hiç bir şey yapılmadığına işaret ediyor. Çok uluslu şirketler daha fazla vergi ödemeliymiş, kur savaşlarına hayır çağrısı yapılması konusunda fikir birliği varmış... Ne yazık ki bir şeyleri konuşup tartışmak, çözüme yönelik bir şeyler yapmak niyeti anlamına gelemiyor. Çok uluslu şirketlerin görece düşük vergi ödediğini yeni mi fark ettiler? Rekabet koşullarının olumsuzlaşmasını önleyemeyenlerin kur savaşlarına karşı olmasının herhangi bir anlamı olabilir mi? Belli ki G-20'yi oluşturan ekonomilerden hiç biri tek başına güçlü değil, birlikte hareket konusunda da ciddi sıkıntıları olduğu için güçlü bir birliktelik sergileyemiyorlar. 
 
Söz konusu zirve öncesinde basında pek yer almayan ve tartışılmayan bir konu vardı, ABD aralarındaki serbest ticareti geliştirmeyi görüşmek üzere AB yetkililerine çağrı yapmış. Duyunca şaşırmamak ve şüphe etmemek olası değil. Aralarındaki serbest ticaretin bugünkü koşullarda daha da gelişmesi nasıl olabilir? Başka hiçbir ekonominin aleyhine bir olumsuzluk yaratmadan ve görüşecek gelişmişler lehine bir durum yaratılması mümkün müdür? Bu gelişme ve buna bağlı soru işaretleri sistemik risk, rekabet koşulları ve çıkar çatışmaları konularının gözden geçirilmesini gerektiriyor. Ortaya atılan öneri dile getirilmemiş olsa bile, buram buram korumacılık korku taşıyor; fakat bunu açıkça dile getiremiyorlar!.. Sonra da G-20 zirvesinde kur savaşlarına ve her tür korumacılığa karşı imiş gibi tiyatro oynamaya kalkıyorlar.
 
Bugün için küresel sorunlar ağırlaştıkça gelişmiş ekonomik bölgeler ile gelişmekte olanlar ve finansal piyasalar ile büyük çoğunluğu oluşturan halk kitleleri arasındaki çıkar çatışması derinleşiyor. Durum böyle olunca belirsizlik ve kırılganlığın artması, sistemik riskin artması, güvensizliğin sinsi bir şekilde etki alanını genişletmesi kaçınılmaz hale geliyor. Rekabet koşullarının bozulmaya devam etmesi ticaret savaşlarının yola çıktığı anlamındadır ve kur savaşları korumacı önlemlerin habercisi niteliğindedir.
Bir mucize olup da rekabet koşulları düzelmediği, küresel durgunluk riski azalmadığı sürece bu zincirleme etkileşimin devreye girmesini önlemek pek mümkün olmayabilir... Konuya bu açıdan baktığımızda G-20'ler arasında güven ve açıklığın olmadığı, çözüme yönelik kararlılığın ise hiç olmadığı, basına yansıyan söylemlerin ise herkesi aptal yerine koymak anlamında olduğu görülebilir.
 
İçinde bulunduğumuz küresel koşullar açısından kur savaşları tüketiciye yönelik sinai üretim yayıp ihraç etmeye çalışan ekonomiler arasında derinleşmeye aday bir gelişmedir. Gelişmiş ekonomilerin benzer bir anlayışla durumlarını koruması ve sorunlarını çözmesi olası değildir; onların alternatifi fazla gürültü yapmadan sinsice korumacı önlemleri çeşitlendirmek ve benzer sıkıntıyı yaşayanlar ile işbirliği yapmaktan geçmektedir. Bu tablo küresel ticaret hacmi konusunda yeni daralma ve yeni küresel kriz dalgalarının habercisi gibidir. İçinde bulunduğumuz koşullarda herkesin memnun olması mümkün değildir; her şeyin sancılı bir şekilde değişmek zorunda kalacağı bir süreç herkes için ciddiye alınması gereken bir durumdur... Kazananlar değil, daha az kaybedenlerin başarılı sayılacağı bir dönem bizi bekliyor... Söylem ve sözlere güvenerek risk almaktan kaçınmakta yarar var!..
Tüm yazılarını göster