Sorunlar ağırlaştıkça akıl tutulması büyüyor!..

Uğur CİVELEK ARKA PLAN dunyaweb@dunya.com
Küresel kriz sonrasında bazı gelişmekte olan ekonomiler kırılganlık artışını engellemek adına paralarının aşırı değerlenmesini önlemek yönünde bir şeyler yapmak zorunda kalmıştı. Kur savaşları kavramı ile ilk uyarı Brezilya'dan gelmiş, sıcak para girişlerini denetim altına almak üzere yeni uygulamalar devreye sokulmuştu, o dönemde Tobin Vergisi'ne ilişkin tartışmalar ekonomi gündeminde yer almıştı. 2000'li yılların ilk yarısında Çin'in parasını düşük değerli tutarak dünya ticaret hacmini geometrik bir hızla artırması, Batı'dan gelen baskılara rağmen bu tercihten vazgeçmemesi hem küresel kırılganlığı, hem de pek çok ekonominin yaşadığı tahribatı artırmıştı... Bugün kur savaşları yine devrede ve her zamankinden daha tehlikeli bir potansiyel taşıyor; zira iyice ağırlaşmış sorunlar nedeniyle yeni ek dengesizliklere tahammülün olmadığı bir dönemde hiç istenmeyeni yaratacak potansiyeli bünyesinde taşıyor. Japon Merkez Bankası'nın siyasi baskı ile hafta başında aldığı kararlar zincirleme bir reaksiyon yaratabilir!..
 
Ucu açık bir parasal genişleme ve enflasyon eşiğinin yüzde 2'ye yükseltilmesi ilk bakışta diğer gelişmiş ekonomilerin yaptığından daha farklı görünmüyor. Fakat bunun Japon Yeni'nin diğer tüm paralara karşı değer kaybetmesi için yapılıyor olması durumu farklılaştırıyor. Japonlar kendi iç dengeleri açısından böyle bir tercihe zorunlu olarak yönelmekte hakkı olabilir; ancak bunun küresel düzeyde yaratacağı etkileşim ve tetiklemeler kırılganlığı artıracak; belki de bardağın taşmasına, ikinci dip hareketinin gecikmeli olarak devreye girmesine sebep olabilecek.
 
1980'lerin sonundaki Japonya ile bugünkü arasında çok büyük fark var ve olumsuz eğilimleri terse çevirebilmek için başka bir şey akıllarına gelmiyor. Yirmi üç yıl önce dünyanın en büyük on bankasının tamamı Japon orjinli idi; iç talep çok güçlüydü ve yıllık cari fazla 120 milyar dolar seviyesine ulaşmıştı. Otomotiv ve elektronikte teknolojik liderliği ele geçirmiş, pazar paylarını artırıyorlardı. Japon güneşi yeniden özlediği zirveye çok yaklaşmıştı. ABD'nin baskısı ile dolar/yen paritesinin 270'den 79'a kadar gerilemesi kısa vadede hiçbir şeyi etkilememiş görünüyordu, fakat taşıyıcı kolonlar kırılmıştı.
 
1990 yılında birinci Körfez krizi ile birlikte petrol fiyatları yükselmeye başlayınca her şey değişti, finansal balonların patlaması tüm olumlu eğilimlerin olumsuza dönüşmesine sebep oldu. İçinden çıkamayacakları bir durgunluğa girdiler. Para politikasının aşırıya kaçan oranda gevşemesi, deniz aşırı kredilerin anormal bir hızla artması gideni geri getirmedi, olumsuz eğilimi terse çeviremedi. 1995'te ABD'nin başlattığı ticaret savaşı mali sistemin batık olduğunu açığa çıkarınca paralarının değerini düşürerek, hem iç talebi uyarmak, hem de rekabet gücünü artırmak istediler; dolar Japon Yeni seviyesi 1998 yılında142 seviyesine kadar yükseldi, fakat Asya krizinin yayılması ve daha tehlikeli hale gelmesini önlemek adına ABD'nin baskısı ile geri adım atıldı. Japon güneşi yavaş yavaş batmaya devam etti.
 
Küresel krizin sonrasında Japonya'nın tetiklediği ikinci tur kur savaşları karşısında olumsuz etkilenecek diğer ekonomiler ne yapacak? Aynı şekilde cevap mı verecek, yoksa söz konusu ekonomi 15 yıl öncesinde olduğu gibi geri adım atmaya mı zorlanacak? Bilmiyoruz fakat belirsizlik ve kırılganlığın arttığını görüyoruz...
 
Tüm yazılarını göster