Sorun yokmuş gibi davranmak sorunları ağırlaştırır

İlter TURAN SİYASET PENCERESİ dunyaweb@dunya.com

Tozdan dumandan birşey görünmüyor. Dozerler silah saklandığı sanılan yerlerde hafriyata devam ederken evlerin önünde, çöp kutularında, parklarda silahlar, mermiler, patlayıcılar bulunuyor. İşlerini silahlı eylemlerle yürütmeyi tasarlayan bir çetenin bazı üyeleri yakalanınca, yakalanmayanların suçluluklarını doğrulayacak kanıtlardan kurtulmaya çalışmaları tabiidir. Bazı kişilerin şimdilerde tutuklanması aynı olayın parçası. Bir hukuk devletinde tutuklananların kim olduğu önemli değildir. Herkes kanun önünde aynı konumdadır. Şayet önemli görevlerde bulunanların suç işlediklerine dair inandırıcı kanıtlar varsa, bu kişilere istisnai muamele uygulanmasının sözkonusu olmaması gerekir. Ancak burada "suç işlediklerine dair inandırıcı kanıtlar varsa" deyimini vurgulayalım.

Son günlerde gözaltına alınan isimler hepimizi şaşırttı. Emekli komutanların ve YÖK başkanının gözaltına alınması, yargıtay başsavcısının evinin aranması, bir süre önce bazı emekli komutanların tutuklandığından şaşırtıcı bulunmayabilir. Ancak kısa bir soruşturmadan sonra serbest bırakılmaları, haklarında ciddi kanıt bulunmadan gözaltına alındıkları şüphesini kuvvetlendiriyor. Haklarında ciddi herhangi bir kanıt bulunmayan kişilerin, sabahın erken saatlerinde evlerinden alınması, şahsi eşyalarının müsadere edilmesi, kafalarına bastırılarak polis otolarına bindirilmesi ise anlamsız bir saygısızlıktır. Kişileri rencide etmekten öteye bir işlevi olduğu meşkuktur.

Ergenekon soruşturmasının yürütülüşüne ilişkin eleştiriler karşısında hükümetimiz yargıya müdahale edilmez, hak yerini bulacaktır türünden açıklamalarla yetiniyor. Yargıya müdahale etmemenin ruhunda, yargıçların mevcut yasalar dahilinde kalmak kaydıyla, sadece vicdanlarının sesini dinleyerek karara varmalarını sağlamak yatar. Başka bir ifade ile, yargıçlar siyasi telkinlere, maddi baskılara, her türden tehdide karşı korunmuş olarak karar vermelidirler. Bu onların hukukun genel ilkelerini, teamülleri, içtihatları, yasaların neyi amaçladığını görmezden gelerek keyfi hareket etmelerine cevaz vermez. Dikkatimizi yargıçlardan uzaklaştırıp savcılara yoğunlaştıdığımız zaman konu daha da karmaşık duruma gelmektedir. Savcılar kamu adına taraftır. Bunun ne anlama geldiği burada ele alınamayacak kadar karmaşıktır. Beni rahatsız eden hukuk devletini koruması beklenen savcılarımızın yetkilerini kullanırken yeterli, inandırıcı ve davayı ilgilendiren delil şartına bağlı kalmadıkları olasılığının güçlü gözükmesidir. Ergenekon iddianamesinde davayla ilgili olmayan ve kişilerin özel konuşmalarını ortaya döken telefon konuşmaları, kurallara yeterince riayet edilmediğini doğrular niteliktedir.

Ergenekon olayını bir yana bırakalım, yargımız iyi işliyor mu diye soralım. Cevabının evet olduğunu söyleyen kimse çıkacağını zannetmiyorum. Yargımız yavaş işliyor; insanlar uzun süren gözaltılara tabi kılınarak mağdur edildikten sonra mahkemeye sevk edilmeden serbest bırakılıyor; mahkemeler yadırganan kararlar üretiyorlar; yargıda etik olmayan olayların cereyan ettiğine ilişkin haberler zaman zaman basına ve yargının kendisine intikal ediyor. Karşımızda bir yargı sorunu var. İktidarıyla, muhalefetiyle bununla ilgilenmemiz, yargının ıslahını tartışmamız lazım. Sorun yokmuş gibi davranmak, yargıya müdahale edilemez gibi ilkeler arkasına sığınmak, uzun vadede sorunlarımız ağırlaştıracak ve yargıya güvenimizi zayıflatmaktan öteye fayda sağlamayacaktır. Unutmayalım adalet sağlayamayan demokrasi ayakta duramaz.

Tüm yazılarını göster