İnsanların çoğunluğu hangi alanda çalışıyorsa, o alan çağa adını da vermiştir. Yüzyıl öncesinde tarım alanında çalışanlar çoğunluğu oluşturuyordu. Sonra fabrika-odaklı üretim öne geçti; ilişkiler emek-sermaye eksenine kaydı; çağın adı da "endüstri çağı" oldu. Bugün ise imalat kesiminde çalışanların oranı düşerken; bilgi üretiminde ve hizmet alanında çalışanların sayısı hızla artıyor; "bilgi çağı" tanımlaması hızla günlük dilimizdeki yerini alıyor.
Sosyolojinin temel kurallarından biri , "Öfarklı dönemlere ait olanların eş zamanlılığı" ilkesidir. Bir çağdan ötekine geçtiğimizde, bir önceki dönemin bütün ilişkilerini silip atmak mümkün değil. Eski uygulamalar sürüp gittiği gibi, yeni oluşumlar da yaşamın bir parçası olmada paylarını hızla artırır. Yeni oluşumların yaşamımıza hızla girdiği dönemlerde radikal "dönüşümler" yaşanır. Ülkemizde işyeri yönetenlerin değişen gündemindeki yedi adımı şöyle sıralayabiliriz:
• Zihni verimliliğin artırılması
• Yaratıcılığın hızlandırılması
• Kaynak kullanma verimliliğinin yükseltilmesi
• Sinerjik kümelenme ile avantaj yaratma
• İletişim verimliliği
• Ağ sisteminde doğru bağlantılar kurma
• Birikim yeteneğinin korunması
Zihni verimliliğin artırılması
İlim ve teknolojideki gelişmenin üretimde yarattığı yeni yapılanma; insanın kas gücünden çok zihni gücünü öne çıkarıyor.
Bir işyeri yönetimi, dünya genelindeki eğilimleri yakından gözlüyor; olası fırsat ve tehlikelerini erken yakalayabiliyorsa rekabet gücü yaratmada avantaj elde edebiliyor.
Aynı iş yeri yönetimi, işyerleri arasında girdi alışverişindeki karşılı bağımlılık ilişkilerini, bu ilişkilerdeki boşlukları rakiplerinden daha çabuk ve daha gerçekçi yakalarsa, yapması gereken işleri daha net tanımlayabiliyor.
Yönetim, birçok insanın bir araya gelerek aynı amaç ve hedeflere yönelmesi olan örgütün insan kaynağını iş üzerine odaklayacak kültürel arka planı iyi değerlendiriyor; insan kaynağının fizik ve düş enerjisini iş üzerine odaklamayı beceriyorsa, fiyat-maliyet dengesinde rakiplerinden iki adım önde durabiliyor.
İşyeri yönetimi, insan ve sermaye kaynakları arasındaki karşılıklı-bağımlılık ilişkisinin süreçlerini iyi izliyor; bu süreçleri işleri çabuklaştıracak ve etkinleştirecek biçimde "koordine" edebiliyorsa, kaynak kullanımında verimliliği yakalayabiliyor.
Bütün sorunların da çözümlerin de insanın zihni verimliliğini artırmasında saklı olduğu bir çağda hızla ilerliyoruz.
Yaratıcılığın hızlandırılması
Bir işi dünyada eni yapan kadar iyi yapıyorsanız "hüner" sahibisiniz. Hüner sahibi olma size pazarda tutunma ve kalıcı olma sağlayabilir ama uzun dönemli geleceğinizi güven altına almaz.
İşyerlerinin birikim yeteneklerini koruyup, uzun dönemli geleceklerini güven altına almaları için "yaratıcı" olmaları da gerekiyor. Yaratıcılığa da ancak "hünere akıl katma" yoluyla ulaşılabiliyor.
Zihni verimini en üst düzeye çıkarmış; piyasa yapısını tanıyan, süreçlerin işleyişi hakkında net bilgiye sahip, rakip stratejilerini iyi gözlemiş bir işyeri yönetimi; hangi "farklı işi" yapması gerektiğini de kolayca yakalayabilir. İşte "farklı işi yapma" eşiği, hünere akıl katarak "yaratıcı yeniliklere" yönelişin de kritik noktasına geçme anlamına gelir.
Hepimizin "inovasyon" peşinde koşması gerekiyor. Bu da, önce hüner sahibi olmayı, sonra da hünere akıl katarak yaratıcı yönü geliştirmeyi gerektiren bir gündem maddesi oluşturuyor.
Kaynak kullanma verimliliğin yükseltilmesi
Zihnini verimli çalıştıran, taklitten yaratıcılığa geçen bir işyeri yönetimin süpürmesi gereken üçüncü basamak "insan ve sermaye kaynağının verimini artırma" olacaktır.
Kaynak kullanımında verimliliği artırmanın ilk adımı, elimizdeki insan ve sermaye kaynaklarını net biçimde bilmektir. Eğer bir işyeri kayıtlarını vergi dairelerinden gelenlere göstermek için tutuyor; o kayıtları işlerin nasıl gittiğini analiz etmek için kullanmıyorsa, o işyerinde sadece "verimlilik söylemi" vardır; verimlilik yaratan sonuçlar yoktur.
İnsan ve sermaye kaynaklarına ilişkin "dinamik bir envantere" sahipsek; gücümüzün sınırlarını belirlememizi sağlar. Gücümüzün sınırlarını bildiğimizde abartılı ya da caydırıcı değerlendirmelerden uzak dururuz.
Kaynak kullanma verimimin bir başka ilkesi, önce elimizin menzili altındaki kaynakları etkin kullanmadır. Var olan kaynakları verimli kullanmayan bir işyeri yönetimi kendine hakim değildir.
Kaynak kullanma verimi, tutarlı bir kuramı gerektirir; o iş kuramı içinde akılcı bir iş planı ve hepsinden önemlisi de sıkı bir denetim ister. Geri bildirim yöntemi kullanmayan, fikri takip alışkanlığı olmayan, kendini sorgulama özgüvenine erişmemiş iş yeri yönetimlerinin insan ve sermaye kaynaklarını verimli kullanamadığını biliyoruz.
Sinerjik kümelenmelerin artırılması
Satıcı piyasalarının egemen olduğu, kar marjmlarının yüksek seyrettiği dönemlerde; karşılıklı- bağımlılık ilişkisi içinde olan işyerlerinin ilişkilerindeki kavramlaştırma ve tutum farklı idi.
Rekabetin artması, kar marjlarının daralması, müşterinin elinin menzili altına çok değişik ürünlerin girmesi işleri yeni gerek ve yeter şartlara göre tanımlamayı gerektiriyor. Bu aşamada ortaya çıkan araçlardan biri de "sinerjik kümelenme".
Hünere akıl katabildiğin işi kendin yap, akıl katamadıklarını da yaratıcı katkısı olanlarla paylaş ilkesi giderek iş yaşamının özünde yer alıyor; yer almakla da kalmıyor; çapını genişletiyor.
İşyerleri arasında "stratejik işbirliği" ancak etkin kümelenmelerle mümkün oluyor. Bu şu anlama gelir:Birden çok işyerinin,eşitlik ilkesine dayalı ilişkileri, 1+1 >2 yapabiliyorsa bir sinerjik kümelenme vardır.
Yığılma ile kümelenmeyi karıştırmamalıyız.
İletişim verimliliği
Çağımızdaki yeni ekonomi enformasyon-odaklı, küresel ve ağ kurumuna dayanıyor. İşyerinde rekabet gücü yaratma, temel girdilerden biri olan kirlilikten arınmış bilgiyi kullanılırsa mümkün oluyor.
Bilgiye ulaşma, derleme, ayıklama, formüle etme ve zenginlik üretiminde kullanma hep etkin iletişime dayanıyor.
Bir işyeri "İletişimi nasıl yapmalıyım?" sorusundan yola çıkmıyorsa, rekabeti daha başından yitirmiştir.
Etkin iletişim bütün işyerlerinin temel sorunlarından ve çözüm araçlarından biri haline gelmiştir.
Ağ sisteminde doğru bağlantı
Yeni ekonomi "ağ kurumu" üzerinde gelişiyor. Merkez ağlarda yer alanlar ya da onlara yakın duranlar daha büyük zenginlik üretebiliyor; yanlış ağlar seçenler de rekabet yarışını yitiriyor.
Bir iş yeri yönetimi işgücü, işgücünün eğitimi, işe odaklanma, hammadde ve yarı mamul madde temini, finansmanın yönetimi, enerji maliyetleri vb. girdilerle ne kadar ilgileniyorsa; belgi onlardan daha fazla emek ve zamanını doğru ağlar içinde yer almaya harcamalı.
Doğru ağın seçimi, işleyişinin kavranması, ilişkilerin kurulması ve o ağ içinde konumlama yapma işyeri yönetimlerinin çok temel sorumlulukları arasında yer alıyor. Bu konuda özellikle gelişmekte olan ekonomilerde yer alan işyerleri daha titiz ve özenli olma zorunda.
Birikim yeteneğinin korunması
Son çözümlemede amaç, bir işyerinin birikim yeteneğini koruyup geliştirerek uzun dönemli geleceğini güven altına almasıdır.
Birikim yeteneğinin korunması geliştirilmesi, öncelikle bir "analiz, sorun belirleme ve çözüm geliştirme" sorunudur.
Ciddi bir iş analizi, eğilimlerin gözlenmesi, öngörme ve önlem alma disiplininin uygulanması, birikim yeteneğini korur; uzun dönemli geleceği güven altına alır.
İşyeri yönetimlerinin başarısı, "zihni model varsayımlarının" sürekli sorgulanması, geçerliliği yitiren varsayımların değiştirilmesidir. Bugün işyerlerimizin çok temel ihtiyaçları bu yedi temel noktada toplanmaktadır.