Sorun kaynakta değil, onu kullanabilmekte…

Ferit Barış PARLAK AYRINTI ferit.parlak@dunya.com

Saatlerce, günlerce, aylarca, yıllarca IMF'yi konuşuyoruz.

"Niye borçlanmadık ? " diye yakınıp, duruyoruz.

Tüm zamanımızı fütursuzca soyut bir konuyla meşgul edebiliyor, tüm planlarımızı ilginç bir şekilde yine soyut bir konuya endekslenerek yapabiliyoruz.

" Türkiye'nin mevcut kaynaklarını kullanabiliyor muyuz ? " sorusunu da, kurulmuş saat gibi, " O kaynakları ekonomiye kazandırmak için yine kaynak gerekiyor." cevabıyla kolaylıkla geçiştirebiliyoruz.

Zihnen ve bedenen emek harcadığımızda sonuç alabileceğimiz somut şeyleri sümen altı yapmakta ve soyut şeyleri önümüze koyup korku tünelleri yaratmakta ustalaşabiliyoruz. 

* * *

Mesela tarımda kaynak gerekiyormuş.

Bunu söyleyenler tarımdaki kaynak israfının farkında mı acaba?

Dün, Afyon'a kurduğu seralarda ürettiği ürünlerin tamamını Avrupa ülkelerine pazarlayan Kurt İnşaat'ın Yönetim Kurulu Başkanı Haydar Kurt ile sohbet ediyoruz.

Anlattıklarından küçük bir bölümü aktarayım : " Sürekli olarak gübreleyip ilaçladığımız toprağı, Türkiye'de çok pahalı olduğu için yurtdışında analiz ettirdik. Analiz sonuçlarına göre toprakta 4 yıllık gübre olduğunu anladık. Analiz ettirmeseydik gübre ve ilaç vermeye devam edecektik. Düşük verimliliğin yanısıra, mevcut verimli toprakları da öldürecektik."

* * *

İlaç ithal.

Gübre ithal.

Analiz ithal.

Havaya saçılan milyarlarca lira da, IMF gibi kurumları hesaba katarsak ithal.

Sonuç :

Dünyadaki rakiplerine göre verimlilikten uzak ve kalitesiz üretim.

Bunlar için midir kaynak ihtiyacı ?

Bunun için midir, kaynakları harekete geçirecek, kaynak arayışı?

* * *

O kadar bol ki aslında, kaynaklarımızı harekete geçirecek kaynaklarımız…

Ne yapacağımızı şaşırıyoruz onlarla !!!

Mesela :

Güneydoğu'da ki verimli toprakların yüzde 5'ini 'vahşi sulama' nedeniyle kaybettik.

Şimdilik!

Azbuz değil…

90 bin hektar alan gitti…

 * * *

Yüzde 5'te 'yanlış ilaçlama' ve 'yanlış gübreleme'nin kurbanı…

İkisini topla: 180 bin hektar…

Şimdilik!

 * * *

180 bin hektar alan ne demek?

En az 1 milyon 100 bin ton 'incir' demek…

En az 300 bin ton 'ayçiçeği' demek…

En az 2 milyon ton 'elma' demek…

En az 900 bin ton 'mısır' demek…

En az…

İthalatın önünü kesmek demek…

İhracatın ve istihdamın önünü açmak demek…

Kaynak demek kaynak…

Refah demek, kalkınma demek, büyüme demek…

 * * *

Şimdi anlatacağımı yazmıştım, yine yazayım:

Vahşi sulamaya tekrar dönersek:

Yaklaşık 15 senedir konuşuyoruz vahşi sulamayı, tuzlanmayı, toprak kaybını…

Ne yaptık?

İşi bilen! söz sahibi büyüklerimiz toplandı, karar aldı ve emir buyurdu:

" Damlama sulama modelini yaygınlaştırın! "

Yaygınlaştırdık…

Parası olana 'damlama-sulama sistemi' pazarlayan dükkanlar açtırdık…

Verimli arazilerimizi/geleceğimizi mühendislik bilgisi gerektiren projeler yerine, parası olup dükkan açabilenlerin geliştirdiği projelere emanet ettik.

Ne mi oldu?

Bilgisiyle değil de parasıyla dükkan açıp, daha çok para kazanmak isteyenler 'damlama-sulama' modelini yaygınlaştırdı!

Önemli bir Ziraat Fakültemizin idealist hocaları ve öğrencilerinin yaptığı araştırma sonuçlarını, teknik ayrıntıya girmeden hepimizin anlayacağı şekilde aktarayım:

Genelde, bilimsel olarak verimliliğin artırılması için 1 birim kalınlıkta boru döşenmesi gereken araziye, parası olanların pazarlama gücüyle 1.5 birim kalınlıkta borular döşendi.

Bilimsel olarak verimliliğin arttırılması için 1 birim uzunlukta boru döşenmesi gereken araziye, parası olanların pazarlama gücüyle 3 birim uzunlukta borular döşendi.

Bu nedenle, yine, ürünün ihtiyacı olan suyun en az 10 kat fazlası verildi güzelim arazilere.

Kısacası, "İyi 'damlama-sulama' hortumu satarım abii!" ciler sayesinde, 'vahşi sulama' gitti, 'vahşi sulamanın babası' geldi!

Ve yine kısacası, "Tuzlanmaya, toprak kaybına ve verimsizliğe devam…" denmiş oldu.

Bir Allahın kuluda koltuğundan kalkıp bunları denetlemedi, cezalandırmadı.

İşi bilen! söz sahibi büyüklerimiz, ülkeyi kurtaracak çok büyük mevzularla uğraştıkları için bu küçük mevzuları bilmemeleri doğaldır, hatırlatmak istedim.

* * *

Bu savurganlığa tabiki IMF kaynağı gerekir! Birtek o kurtarır mı, zor!

Tüm yazılarını göster