Son yılların en önemli AB zirvesi

DİDEM ERYAR ÜNLÜ YAKIN PLAN didem.eryar@dunya.com

Avrupa Komisyonu Başkanı Jose Manuel Barroso, 11-12 Aralık tarihlerinde Brüksel'de gerçekleşen iki günlük zirveyi "son yılların en önemli AB zirvesi" olarak niteledi. Barroso bu görüşünde haksız değil.

Nitekim AB dönem başkanı Fransa'nın Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy de "Haydi şimdi Atlantik ötesi iyileştirme planını, iklim ve enerji ortaklığını inşa edelim" diyerek, zirve öncesinde çok önemli konuların masaya yatırılacağının işaretini vermişti.

AB liderleri iki günlük zirve sonunda mali kriz, küresel ısınma, Lizbon Antlaşması'nın geleceği, dış politika gibi çok önemli alanlarda anlaşmaya vardılar. Anlaşmaya varılan başlıca konulara göz atmamız gerekirse;

- Mali kriz: AB liderlerinin anlaşmaya vardıkları konulardan birisi küresel krizi aşmak amacıyla hazırlanan kurtarma paketi. AB ülkeleri kendi GSMH'lerinin yüzde 1.5'i boyutunda katkı sağlayarak 200 milyar Euro'ya ulaşacak bir yardım paketi oluşturacaklar.

- Küresel ısınma: AB, küresel ısınma paketi kapsamında, sera gazı emisyonlarını 1990 yılındaki düzey esas alınarak, 2020 yılına kadar yüzde 20 oranında indirmeyi ve enerji tüketiminin yüzde 20'sini yenilenebilir enerjilerden elde etmek istediğini açıklamıştı. Bu öneriye en sert eleştiri termik santralları devre dışı bırakarak elektrik fiyatlarını yükselteceği gerekçesiyle Polonya'dan geliyor. AB liderlerinin vardıkları anlaşmaya göre,  AB Emisyon Ticaret Planı (ETS) çerçevesinde CO2 emisyon kotasının yüzde 10'unun Orta ve Doğu Avrupa'daki nispeten daha yoksul üyelerin temiz enerji üretimine geçişlerini kolaylaştırmak için "Dayanışma Fonu" adı altında toplanmasına karar verildi. Ayrıca yüzde 2'lik bir miktarın dokuz ülke arasında paylaştırılması karara bağlandı. Buna göre kotadan Romanya yüzde 29, Polonya yüzde 27 ve Bulgaristan yüzde 15 oranında yararlanacak. AB ülkeleri aynı zamanda AB emisyon ticaret sisteminde tahsis edilen miktarların açık artırmaya sunulmasından elde ettikleri kazancın "en az yarısını" düşük karbon teknolojilerine yatırım yapmayı hedefliyorlar. "İleri derecede risk altında" olduğuna karar verilen sektörler, eğer en ileri teknolojiyi kullanıyorlarsa CO2 tahsislerinin tamamını ücretsiz edinebilecekler. Diğer sektörler ise emisyon haklarını satın almak zorunda olacaklar ve neden oldukları çevre kirliliği için ceza ödeyecekler. Komisyonun ücretsiz CO2 kredilerinin dağılımına ilişkin mevzuatı Haziran 2010 yılına kadar sunması bekleniyor.

Avrupa küresel ısınmaya yönelik hedeflerinde başarılı olursa, sadece büyük ekonomilerin sera gazı emisyonlarını azaltmasının mümkün olduğunu göstermiş olmayacak, aynı zamanda ABD, Çin ve Hindistan gibi diğer ülkelerin 2009 Aralık ayında Kopenhag'da gerçekleşecek toplantıda yeni bir küresel ısınma anlaşmasına imza atmaları yönünde önemli bir adım atmış olacak.

- Lizbon Antlaşması: AB iderleri Lizbon Antlaşması'nı referandumda reddeden İrlanda'ya, antlaşmanın ulusal siyaset alanını etkilemeyeceği yönünde garanti verdi. Zirvenin sonuç bildirgesinde işçi haklarının korunması, sosyal korunma, sosyal ve bölgesel uyumda kamu hizmetlerinin araç olarak kullanılması, eğitim ve sağlık hizmetlerinde üye ülkelerin sorumlulukları, ulusal ve bölgesel hükümetlerin ekonomi dışı hizmetleri sunmadaki rolleri ve ortak ticaret politikasına ilişkin İrlanda'nın birtakım endişeleri dile getirildi. İrlanda ise bu endişelerin giderilmesi karşılığında Lizbon Antlaşması'nı 2009 yılı sona ermeden bir kez daha halk oylamasına sunmak yönünde taahhütte bulunuyor.

- Dış politika: Zirvenin taslak sonuş bildirgesinde özellikle Akdeniz Birliği girişiminin desteklenmesinin önemi vurgulanıyor. Öte yandan AB'nin komşuluk politikası çerçevesinde Ermenistan, Azerbaycan, Beyaz Rusya, Gürcistan, Moldova ve Ukrayna'yı kapsayan "Karadeniz Sinerjisi"nin güçlendirmenin, AB'nin bölgedeki rolü açısından çok önemli olduğu da vurgulanıyor. Ortadoğu'da barışın sağlanması, Zimbabwe'de devam eden insan hakları ihlallerine yönelik harekete geçilmesi gerektiği de taslak metin de yer verilen diğer konular arasında.

"Biz yaptık, siz de yapabilirsiniz"

Nicolas Sarkozy, küresel ısınma konusundaki anlaşmayı "tarihi" olarak nitelendiriyor ve hiçbir kıtanın kendisini bu kadar bağlayan kurallar koyamayacağına dikkat çekiyor: "Hedeflerimiz değişmedi. Avrupalılar, 'Biz önerdik ve başardık diyebilirler'" diyor Fransız Cumhurbaşkanı kendinden son derece emin bir şekilde.

Barroso'nun sözleri ise ABD'nin yeni başkanı Obama'nın seçim kampanyasındaki sloganını anımsatıyor: "Dünyanın bizi yakından izlediğini biliyorduk ve şimdi hedeflerimize ulaştığımızı görebilirler ve evet siz de ulaşabilirsiniz."

Lizbon başarısızlığının ardından AB'nin bir anlaşmaya ihtiyacı vardı. Küresel ısınma hedefleri bu anlamda çok önemli.

Önemli olan bir diğer konu da, özellikle Fransa dönem başkanlığı ile birlikte "tek bir ses" olmayı başaran, ve gerek Rusya-Gürcistan gibi siyasi kriz durumlarında gerekse küresel finans krizi sürecinde birlikte ve etkili bir şekilde hareket edebilen, AB'nin bundan sonra birçok konuda liderlik etmeye istekli olacağı. Bu noktada AB'nin ABD'yi, daha doğrusu Obama'nın ABD'sini yanında görmeye çok açık bir şekilde ihtiyacı var. Zaten bunu her defasında gündeme getiriyor. Bu zirve de, transatlantik ilişkilerin hem mali, hem de siyasi alanlarda güçlendirilmesi çağrısı yapıldı. Transatlantik ilişkilerde yeni bir döneme girileceği kesin. AB ve ABD arasında yeniden yakınlaşma, Türkiye'nin de işine yarayabilir. Önemli olan Türkiye'nin enerji, coğrafi konum, pazar potansiyeli gibi avantajlarını doğru kullanması ve tabii ki önceliklerinden taviz vermemesi.

Tüm yazılarını göster