Siyaset, ekonomideki kırılganlıkları artıracak

İsmet ÖZKUL KRİTİK AÇI ismetozkul@gmail.com

Türkiye bu yıl içinde iki önemli seçimi geride bıraktı. Şimdi normalde beklenen gelişme belirsizliklerin sona ermesiyle ekonominin hareketlenmesi olmalı. Ancak bu kez tersinin olma ihtimali çok yüksek. Çünkü yeni dönemde siyasi gerilim ve belirsizlikler daha da artacağa benziyor. 

Gerek iktidar, gerekse muhalefet tarafından yapılan ilk açıklamalar ve tarafl ardan beklenen olası tutumlar, siyasi gerilimin azalmak yerine artabileceğine işaret ediyor. 

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, yaptığı saçim değerlendirmesinde zorunlu protokoller dışında Erdoğan’a bir Cumhurbaşkanı “muhabbeti” göstermeyeceklerini ifade etti. CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, yaptığı ilk açıklamalarda “yolsuzluk şaibesi”ne vurgu yaptı ve Erdoğan’la görüşme için Köşk’e çıkmayı yetkili kurullarda değerlendirecek kadar sınırlı bir ilişki içinde olabileceklerinin işaretini verdi. 

Erdoğan’ın balkon konuşması ise tarafsız ve partiler üstü bir cumhurbaşkanından çok bir parti başkanı konuşması şeklindeydi. Erdoğan bu konuşmada muhalefeti eleştirmekten ve yer yer küçümseyen bir dil kullanmaktan vazgeçmedi. Gülen cemaatine ilişkin söyledikleri ise cemaati destekleyen işadamlarının sıkıntılara muhatap olabileceklerinin işareti olarak da anlaşılabilir. Bir yandan daha önceki balkon konuşmalarında da duyduğumuz gibi 77 milyonun cumhurbaşkanı olacağım derken, öbür yandan biz ve bize karşı olanlar gibi ayrımlarla konuşmaya devam etti. 

Asıl önemlisi Erdoğan’ın yasal sistemi de zorlayarak partili bir cumhurbaşkanı ve fiili bir başbakan gibi çalışmak istemesi. Bu durum siyasi gerilimleri daha da artıracak çok önemli bir faktör. Erdoğan’ın cumhurbaşkanlığı makamından hem hükümeti hem de AKP’yi yönetmeye devam etmeye çalışması, sistemin dengelerini sarsacak bir tehdit. Bu durum başlıbaşına uzun sürecek siyasi gerilim ve belirsizliklerin kaynağı olacaktır. 

Haziranda veya belki de daha önce yapılacak genel seçimler, bu gerilim ve belirsizlik koşullarını daha da şiddetlendirecek. Önümüzdeki genel seçimler tüm partiler açısından hayati önem taşıyacak. AKP’nin mümkünse anayasa değiştirecek çoğunlukla seçimi kazanması, hem parti için hem de Erdoğan için büyük önem taşıyor. Seçimler, CHP ve MHP için ayakta kalma meselesi haline gelebilecek. HDP-BDP açısından barajı aşma ve Meclis’e çok daha fazla sandalye ile girerek daha güçlü bir siyasal aktör haline gelmek büyük önem taşıyacak. 

Bir yandan fiili başkanlık uygulamaları ile anayasal sistem ve siyaset zorlanırken ve diğer yandan bütün partiler açısından çok kritik bir seçime girilirken, ekonomi hiç de iyi durumda değil. Yavaşlayan büyüme, yüksek enfl asyon ve tehlikeli düzeyde seyreden cari açık kıskacında sıkışmış bir ekonomiyle karşı karşıyayız. Sayfadaki grafik, sanayi üretim artış hızı düşerken enfl asyonun yükselmekte olduğunu açıkça gösteriyor. 

Uluslararası gelişmeler bu kırılganlığı daha da artırabilecek durumda. Suriye ve Irak’taki gelişmeler canımızı daha da yakacak. Ukrayna’daki gelişmeler ve Avrupa ekonomilerindeki toparlanmadaki tekleme işaretleri ihracatı olumsuz etkileyebilecek faktörler. ABD’de parasal genişlemenin sona ermesi ve faiz artışının gündeme gelmesi, Türkiye’ye zaten soğuk bakan sıcak parayı etkileyecek gelişmeler. 

Ekonomideki kırılganlıklar ve dış gelişmeler, çok ihtiyatlı ekonomik politikalar izlemeyi gerektiriyor. Ama Türkiye’deki siyasi durum, buna izin vermeyecek gözüküyor. Siyasi iktidar ekonomide ihtiyatlı olmayı değil, büyüme hızını artırma çabalarını, gösterişli yatırım ve harcamaları tercih edecektir. Tüm bunlar hem siyasi, hem ekonomik risklerin artmasını doğurur.

Tüm yazılarını göster