Siyasal iktisat ve demokrasi

Gündüz FINDIKÇIOĞLU GLOKAL BAKIŞ debrovian@gmail.com

Evet, hem klasik, hem de neoklasik siyasal iktisat (ekonomi politik) ilginç fikirlerle dolu ve parlak sezgiler içeren bir disiplindir: ama acaba gerçekten pratik amaçlara hizmet eder mi? Örneğin, acaba politik kurumların niteliğinden siyasi sonuçlar türetip, ardından onları ekonomik performansla ilişkilendirebilir mi? Diktatörlük ve demokrasinin ekonomik sonuçlarıyla bağlantılı tahminler üretebilir mi? Ekonomik ve politik sonuçlar dikkate alınırsa bütün demokrasiler benzeşir mi? Asıl anlatmak istediğimiz noktaya gelirsek, acaba siyasal iktisat başkanlik  sistemini parlamento seçimine tercih etmenin veya seçim sistemleri konusuna gelince, nispi seçim yerine çoğunluk sistemini kabul etmenin sonuçları hakkında önemli bir şey söyleyebilir mi? Evet, söyleyebilir çünkü son 50 yılın sosyal seçiş ve analitik siyaset bilimi  literatürleri -Arrow, Black, Downs ve başka önemli isimlere bağlanan- ampirik olarak test edilebilir önermeler oluşturabildiklerinden, modern politik ekonomi uygulamalı sosyal bilim olarak da artık meyvelerini verme noktasına gelmiş bulunuyor.

Apaçık olanla başlamak gerekirse, kendilerini merkez, merkez-sağ veya merkez-sol olarak konumlandırmış partilerin seçilme şanslarının daha çok olduğu iddiasına her zaman rastlanır. Bu halk arasında yaygın düşünceyi destekleyen spesifik analitik önerme median voter theorem (MVT) olarak anlandırılır. Teoremin tam olarak ne demek istediğini anlamak önemlidir çünkü MVT political ekonominin araştırma ufkunda, öncü çalışmaların arkasında yatan köşe taşıdır. Ayrıca, MVT bir Nash dengesidir, ve geçerliliği birkaç -pek de gerçekçi olmayan- varsayıma bağlıdır. Politik partiler veya adaylar fırsatçı davranırlar; yani ideolojik ve politik tercihleri yoktur. Politik seçenek gündemi sadece bir tek tartışma boyutu çizer; örnek olarak, "kamu harcamaları hangi sınıra kadar artırılmalıdır" gibi. Tercihler "tek-tepelidir" (single-peaked), yani geçişlidirler (transitive). Belirsizliğin olmadığı bir dünya -yani oy verenlerin tercihleri determinist biçimde tek bir dengeye götürecektir, sadece seçim kazanmayı düşünen ideolojisiz/fırsatçı adaylar ve "single-peakedness" varsayımları sonucu merkezdeki seçmen(ler)in belirlediği tek bir Nash dengesine yol açar. Bu yüzden, partiler seçim kazanmak istiyorlarsa merkezde toplanmalıdırlar, merkezdeki seçmenlere hitap edebilmelidirler.

Halk pek çok seçim tecrübesinden sonra, genelde merkez partilerin kazandığını, uçlardaki partilerin şanslarının düşük olduğunu hafızasına kazır. Fakat aslında halktan insanlar siyasette merkezde olmanın yararından  bahsederken tam olarak neyi kastediyorlar veya "etmeliler"? Söylenen şey MVT'den başka bir şey değildir ve üstü kapalı olarak bu teoremi geçerli kılan koşulların varolduğunu varsaymış oluyorlar. Fakat, demokratik cumhuriyetlerde dahi olası çok fazla politik yelpaze, yapı, konfigürasyon olabilir. Bunlardan bazılarında MVT'nin bir türü geçerliyken, diğerlerinde MVT hiç geçerli olmayabilir. MVT'nin geçerliliğini sağlayan matematiksel koşulların pratikteki karşılığı seçmenin zamanla formatlanması olabilir.

Buraya kadar belki de her şey aşikar görünüyor. Aslında ne söylemek istiyorum? Ampirik olarak test edilebilir önermelere ulaşmak ve ampirik sorulara cevap aramak için siyasal iktisat spesifik varsayımlara dayalı teorilerle başlamalı ve bu yolda ilerleyerek nedensellik ilişkileri değilse bile, sağlam korelasyonlar bulabilmelidir. Bu tarz sosyal bilim analitik bir alet-edevat çantasına sahip olmalı ve güçlü bir ampirik yanı da olabilmeli. Mikroekonometri ve oyun teorisi tam da bu zeminde karşılaşırlar ve işbirliği içine girerler.

Politik ekonomi tarafından desteklenen mantıklı, literatürde yer etmeye başlamış ve test edilebilir -hakikaten test edilmiş veya test edilmekte olan- önermeler mevcut. Aşağıda bazılarını sıralıyorum. En önemli sonuçlar::

. Başkanlık ve çoğunluk sistemlerinin parlamenter ve nispi temsile dayalı sistemlere göre daha "küçük" devlete yol açtıkları doğrudur. Burada devletin "büyük" olması veya "küçülmesi" kamu harcamaları/GSMH oranıyla ölçülüyor, kastedilen o.

. Çoğunluk sistemine dayalı seçimler daha az refah harcamasına ve daha düşük kamu açıklarına götürüyor.

. Genelde başkanlık sisteminin ve (seçimlerde) çoğunluk sisteminin (majority rule) siyasi rantlara, yozlaşmaya ve total verimliliğe büyük bir etkisi yoktur.

. Seçim sistemi ile ilgili bazı detaylarsa önemlidir. Seçim bölgelerinin büyüklüğü ve oy verenlerin oylarını bireysel politikacılara mı yoksa parti listelerine mi attıklarının önemli etkileri olabiliyor.

. Parlamenter sistemleri olan ülkelerin, başkanlık sistemi olan ülkelere göre daha "devamlı" mali politikalarının olduğu görülüyor. Parlamenter sistemlerde, ekonomik darboğaz zamanlarında hükümet harcamalarının artması genişleme dönemlerinde tersine çevrilmiyor.

. Nispi temsil çoğunluk sistemine göre benzer -ama daha zayıf- bir sonuç veriyor. Sonuç olarak, siyasal iş çevrimi modellerinin (political business cycles) öngörüleriyle uyumlu olarak, nispi temsilin -seçim yaklaştıkça- transfer harcamalarında daha yüksek oranda artışlara yol açtığı da gözleniyor. 

Refah devleti olma özellikleri ve bütçe disiplini açısından, Türkiye siyasi sistemlerin ve seçim sistemlerinin çeşitli avantaj ve dezavantajlarını görülen gelecekte değerlendirmelidir. Modern siyasal iktisat söz konusu tercihlere yardım edecek olgunluğa erişmiş görünüyor.

Tüm yazılarını göster