Sistemik risk

Uğur CİVELEK ARKA PLAN dunyaweb@dunya.com

Gelişmiş ekonomilerin ardından, gelişmekte olanlarında durgunlukla tanışmaya başlaması küresel ölçetle sistemik riski arttırıyor. Zira durgunluk özellikle sistemde akışkanlığı sağlayan mali sektörü daha kırılgan hale getiriyor. Özkaynaklar eriyor, sorunlu krediler artıyor, kısa vadeli borçlanma gereksinimi kontrolsüz bir şekilde büyüyor... Özetle söylemek gerekirse hem enflasyanosit hem de deflasyonist baskılara olan direnci azalıyor. Sorunların ağırlaşması pahasına gün kurtarıldıkça direnç azalıyor, direnç azaldıkça güvensizlik büyüyor ve riskten kaçınma eğilimi güçleniyor. Mali sistemdeki bu gidişat gerek özel gerekse kamu kesimlerindeki sorunlarında hızla ağırlaşmasına sebep oluyor. Asya krizinden bu yana yaklaşık on beş yıl geçmiş ve mali sistemin gerek deflasyon gerekse enflasyon baskılarına olan direnci azalmış, hareket yetenekleri önemli ölçüde daralmış.

Bugün için finansal piyasalar merkez bankalarını daha fazla likidite vermeye zorlayarak bindiği dalı kesmekte olduğunu görmek istemiyor. Eğer merkez bankaları likidite verir ise mali sistem bunu krediye dönüştürse de olmuyor dönüştürmese de, ilkinde geçici olarak paranın devir hızı artıyor varlık değerleri ile birlikte enflasyon baskısı da artıyor, tsunami türü yıkıcı dalgalanmalara davetiye çıkarılmış oluyor, diğer olasılıkta ise deflasyon baskılarının güçlenmesi önlenemiyor. Orta yol bulunamıyor. Gelişmiş ekonomilerdeki bu açmaz gelişmekte olanlara da taşındı, söz konusu bölgelerdeki hareket yetenği de hızla daralmaya başladı, gelişmekte olan ekonomilerde de para politikaları bir daha sıkılaşmamak üzere gevşetilme sürecine girdi. Sorunlar küreselleşip herkes benzer tepkiler vermeye başladığında kırılganlık artıyor, ya herkes aynı anda risk alıyor ve anormal fiyat dalgalanmaları yaşanıyor ya da herkes kalmaya nedefisini tutup rölantide gitmeye çalışıyor. Bu durum nedeniyle durgunluğun aşılması, sistemin tekrar sağlığına kavuşması umudu hem bir hayal olmaktan öteye gidemiyor. Zaman içinde sorular ağırlaşıyor ve edilgenlik artıyor, kısa vadeli spekülatif beklentilerle günü kurtarmaya çalışmakta bile çok tehlikeli hale geliyor.

Bu aşamada sormak gerekiyor enflasyon baskısı artar, faizlerin yükseleceği beklentisi belirleyici olmaya başlar ise neler yaşanır? Riskten kaçınma eğilimi paniğe dönüşebilir ve sistem çöker!.. Peki bu olasılığın yaşanmaması için neleri yapmak ve neleri yapmamak gerekir? Durgunluktan çıkmaya çalışmayacak, derinleşmesine izin vermeyecek ve spekülatif dalgalanmaları sınırlayarak kontrol altında tutmaya çalışacaksınız, zira çöküşü bir süre daha geciktirmenin başka bir yolu kalmadı!.. Özetle söylemek gerekirse deflasyon baskılarının artmasını önlemek ve durgunluktan çıkmak için enflasyonun artmasına razı olmak zorundasınız fakat bu tercih sistemik çöküşü hızlandırdığı için başarı şansı yok!..

Acil ihtiyaçları tarafından yönetilenler yukarıda özetlemeye çalıştığımız açmazı göremezler, anlatsanız da itiraz eder çırpınırlar, çırpındıkça hem kendilerini hem de başkalarını batırır ve kırılganlığı arttırırlar. Örneğin İspanyol ve İtalyan tahvillerinin satış baskısı altında kalması birilerinin çırpınışıdır, diğerleri bunu önlemek veya daha yıkıcı olmasını engellemek adına birşeyler yapmak zorundadır, sistem istenmeyen riskleri yüksek fiyatlardan aldığı sürece hem kırılganlğı artar hem de hareket yeteneği daralır... Sorunlar özelden genele taşınır!..
Merkez bankaları bu çırpınışı piyasanın kendi imkanları ile kontrol altına almasını istiyor. Kendilerine ve birbirlerine olan güveni kaybeden piyasa oyuncuları ise şuursuzca merkez bankalarını zorlayarak daha önce dile getirdiğimiz gibi bindiği dalı kesiyor...
Sormak gerekiyor: kendilerine ve birbirlerine güvenmeyenlere güvenebilir, zor günler için ayırdığınız tasarrufları onlara emanet eder misiniz?.. Kafanız biraz karıştı ise sistemik riskin ne olduğunu veya ne olmadığını anlamaya başladınız demektir!..

Tüm yazılarını göster