Sistem bağımlı kılıyorsa...

Rüştü BOZKURT BUZDAĞININ DİBİ rustu.bozkurt@dunya.com

Son dönemde, insanların sıkça sordukları, ama açık ortamlarda tartışmaktan da kaçındıkları bir soru var: "Özellikle Anadolu iş insanları ve genelde bütün iş insanlarımızın sivil örgütleri, kendi programlarını merkezi yönetime karşı savunabilecek güce ve bağımsızlığa sahip mi?"

Sorunun yanıtını kendi zihnimde netleştirebilmek için, çok sayıda insanın düşüncelerini aldım. İş insanlarımız, bağımsız örgütler oluşturmalarını, programlarını kendi olanak ve kısıtları çerçevesinde hayata taşıyabilmelerini zorlaştıran, özgüven eksikliği yaratan başlıca etkenleri şöyle sıralıyor:

* İnsanlar barınacakları konutlarını satın alma işlemlerinden her türlü gayrimenkul alışverişine kadar raiç bedelle vergiye esas bedel arasında, genellikle inisiyatifi dışında farklılık yaratan işlem yaptırıyor. Ortaya çıkan farklılıklar nedeniyle kamu otoritesi karşısında defolu hale gelerek korku ve bağımlılık alanına giriyor.

* Gayrimenkul ve konut dışında alış-veriş işlemlerinde yaygın kayıt dışı uygulamalar, kamu otoritesi karşısında iş insanlarını güçsüzleştiriyor.

* Teşvik sistemlerindeki bazı uygulamaların erişebilenlere sağladığı servet ve sermaye edinme kolaylıkları, yatırım yapacak insanları merkezi yönetime bağımlı hale getiriyor.

* Kamu bankaları kredi imkanlarında siyasi iradelerin etkileri nedeniyle, siyasetçi ile hoş geçinmeyenlerin işlemlerinin geciktirileceği ya da haklarının verilmeyeceği düşüncesi yaygınlaşıyor. Siyasi gücün kendi partisinden yerel yönetimler ile muhalefetten yerel yönetimlere eşit davranmadığı algısının pekiştirdiği korku iş insanını edilgen hale getiriyor. 

*  Organize Sanayi Bölgeleri'nde tahsis edilen arazilerin üretim-odaklı mülkiyet yerine, çıplak mülkiyete konu olmasının yarattığı rant, servet ve sermayeye erişebilme umudu, girişimciyi merkezi yönetime bağımlı kılıyor.

* Kamu ihalelerinin servet ve sermaye kaynağı olarak algılanması, bazı iş insanlarını siyasete yakın durarak servet ve sermaye sahibi olmaya özendiriyor.

* Özellikle küçük ve orta ölçek kentlerimizdeki orta sınıfı oluşturan kamu görevlileri, tarım desteğine bağımlı çiftçiler yerel ve merkezi yönetim temsilcileriyle iyi geçirmek zorunda olduklarını, açık bir gösteri yapamayacaklarını söylüyor. 

* Vergi sisteminin karmaşık ve anlaşılmasının güç olması nedeniyle, vergi idaresinin incelemesi halinde açık bulma olasılığının yüksek olması, çoğu iş insanını korkuttuğu kanısı yaygın biçimde paylaşılıyor.

* Yaşlı, bakıma muhtaç ve yoksul insanlara yapılan ilkeli yardımlar yerine, politik amaçlı yardımların da bağımlılık yarattığı ileri sürülüyor.

* Medya işletmelerinde teşvikler, tahsisler, muafiyetler ve bağışıklıklar da sermaye-odaklı ve kamu otoritesi-odaklı iki eksenli gelişme yaratıyor. Bu yapının kamu görevi özünü kaybettirdiği, medyayı rasyonel otorite olmaktan uzaklaştırdığı, sermayeye bağımlı hale getirdiği tartışma gündeminin ilk sıralarında yer alıyor.

İş insanlarının sıraladıkları "bağımlılık yaratan etkenlerin" birkaçı bunlar... Her birimiz kendi deneyim ve birikimlerimizden yola çıkarak bağımlılıkları artıran daha başka etkenleri de listeye ekleyebiliriz...
Diğer etkenleri ve ayrıntıları başka yazılarda ele alacağız.

Tüm yazılarını göster