Şimdi bir de Trump'ımız oldu!

Alaattin AKTAŞ EKO ANALİZ ala.aktas@gmail.com

Hayatta her şeyin olabileceğine ilişkin güzel bir atasözümüz var: "Olmaz olmaz, deme; olmaz, olmaz..." Bu sözün ne kadar geçerli olduğunu herhalde Amerikalı dostlarımız da görmüşlerdir.

Donald Trump, ABD'nin 45'inci başkanı seçildi. Dünyanın en gelişmiş iletişim teknolojilerini kullanan, en iyi beyin gücüne sahip görünen araştırma şirketlerinin tahmin edemediği bir sonuç çıktı ortaya. Araştırma şirketleri sonucu tahmin edemedi mi, etmek mi istemedi, yoksa çıkan sonuçlar kamuoyuna farklı mı yansıtıldı, orası da ayrı tabii ki.

Trump seçildikten sonra tüm dünyada piyasaların nasıl dalgalandığını gördük. Belki gördüklerimiz, göreceklerimizin yanında solda sıfır kalacak. Çünkü Trump, sıra dışı bir kişilik. Kim mi yapıyor bu değerlendirmeyi, Trump'ın yaşam öyküsünü kaleme alan iki yazar...

DW Türkçe'nin haberine göre, Trump'ın nasıl biri olduğu sorulduğunda öne çıkan betimlemeler şunlar:

"Agresif, tutarsız, ilkesiz, materyalist, kibirli, kurnaz, disiplinsiz, birdenbire parlayan ve karizmatik."

Ancak Trump ile ilgili iki kavram çok dikkat çekiyor: "Narsist ve tüccar."

Zaten Trump da kampanyası sırasında ABD'yi şirket gibi yöneteceğini söylememiş miydi... 

ABD'nin yeni başkanı Trump hakkında iki kitap yazan Gwenda Blair'e göre Trump bir tüccar ve sattığı şey de, inandığı şey de kendisi.

Eğer biri ona yaptığı bir işin başarısız olduğu görüşüyle gelirse, canı yanmış, içine oturmuşçasına tepki veriyor. Söylenenden son derece rahatsız olduğu belli oluyor ve hemen karşı saldırıya geçiyor. Blair'e göre bu, deyim yerindeyse narsistik bir yara.

"Yedi yaşında bir çocuk"

“Trump Nation” (Trump Millet) kitabının yazarı olan başka bir biyografi yazarı Timothy L. O’Brien da Trump'la ilgili değerlendirmesinde çarpıcı ve çok iddialı çıkışlar yapıyor:

“Trump aslına bakarsanız yedi yaşında bir çocuk. Entelektüel, duygusal, finansal ve kamusal açıdan son derece disiplinsiz, aşırı derecede narsist bir kişiliğe sahip. İlgilendiği tek şey kendi hayatı."

Blair ve O’Brien, Donald Trump'ın televizyonda nasıl gözüküyorsa özel hayatında da aynen öyle olduğu konusunda görüş birliği içinde. Blair’a göre, Trump’ın konuşma şekli, kişiliğiyle aynı. Bu nedenle soru, Trump’ın nasıl biri olduğundan çok Cumhuriyetçi Parti’nin adayı olmayı nasıl başardığı. Kaldı ki Trump her açıdan, bugüne kadar görülen en sıra dışı adaylardan biriydi.

Demek ki artık Trump için en sıra dışı başkan ya da başkanlardan biri demek gerekecek.

Trump’ın kişiliğini eleştirmek her ne kadar kolay olsa da, Trump’ın biyografi yazarları kendisinin birçok Amerikalının hissettiği öfkeyi yönetmek ve yönlendirmek konusunda ne kadar yetkin olduğunu gözden kaçırmamak gerektiği inancındalar.

O'Brien, Donald Trump’ın adaylığının “2008 finansal krizinin bugüne uzantısının bir yansıması” olduğunu ifade ediyor. O'Brien, “Bu kriz çok sayıda Amerikalı işçiyi belirsizlik içinde bıraktı. Mortgage’larını ödeme, çocuklarını okula gönderme, maaşlarını alma yetilerini tehdit altında bıraktı. Amerikan rüyasının yaşandığı ulusun tamamı tehdit altında kaldı” görüşünü dile getiriyor.

Blair de O'Brien'la bu konuda aynı görüşleri savunuyor:

“Taşradaki insanlarda, dışlandıklarına dair, işleri sürdüren elitlere, bozuk bir Kongre’ye, ülkenin yalnızca minik bir yüzdesini oluşturan tepedeki insanların her şeyi kendi çıkarlarına göre yönettiğine yönelik bir dargınlık hissi söz konusu. Ve bu durumda suçlanacak biri gerekli. Tam da bu anda Trump ortaya çıkıyor ve göçmenlerden Meksikalılara, Müslümanlardan kadınlara ve ‘yalancı medyaya’, suçlanabilecek kişilerden oluşan uzun bir liste sunuyor.”

Trump’ın kitlelere çekici gelmesinin sebeplerinden biri de, ona henüz çocukken aşılanmış olan kendisine olan inancı. Trump, özel hayatında ağzına içki sigara sürmeyen biri. Onun uyuşturucusu, deyim yerindeyse, başarı.

Blair’e göre, Trump’ın en büyük tutkusu para kazanmak ve ne pahasına olursa olsun kazanan taraf olmak.

İşadamlığından siyasetçiliğe...

O'Brien'a göre Trump, iş kariyeri kötüye gitmeye başladıktan sonra aşama aşama siyasetle ilgilenmeye başladı. Trump, bir emlak girişimcisinden bir televizyon yıldızına ve ismini iç çamaşırından bifteğe, votkadan binalara farklı alanlarda kullanılmak üzere kiralayan bir insana dönüştü.

"Sanırım Trump, bütün bu ilgiyi ve bedava tanıtımı topu topu birkaç kampanya gerçekleştirerek elde ettiğinin farkına vardı” diyor O'Brien ve ekliyor:

"Trump, bunun müthiş ve bedava bir pazarlama olduğu konusunda haksız sayılmaz. Ama yine de beyninin derinliklerinde bir yerlerde, buraya kadar gelmeyi nasıl başardığını sorgulayan, derinden derine kendisinin başkanlık makamı için uygun biri olmadığını bilen bir kısım vardır.”

Biyografi yazarları, Trump'ın kökleşmiş, sabit siyasi görüşleri olduğundan pek emin değiller. Yazarlara göre bu fikri destekleyen olgu, Trump'ın geçmişte bağımsız ve sol görüşleri savunmuş olması. Trump'ın bugün Cumhuriyetçi cephede yer alıyor olması muhtemelen böyle bir fırsatın yalnızca Cumhuriyetçi Parti'de ortaya çıkmış olmasından kaynaklanmakta. Yine de Trump'ın, kendisiyle herkesin önünde çok kez alay etmiş olan Barack Obama'ya özel bir kin duyduğunu gözlemlemek mümkün.
Blair, "Trump herhangi bir ideoloji ya da herhangi bir ahlak tarafından kısıtlanmıyor, bu nedenle kendisinin bazı koşullar altında çözümü imkansız görünen sorunları çözmesi mümkün” deyip ekliyor: "Ama yine de burada Trump'ta etik muhakeme gücünün kayda değer bir eksikliği söz konusu.”

O'Brien'a göre Trump'ın böbürlendiği şeyler aslında özgüvensizliğinin bariz birer ölçüsü. O'Brien, "Şayet zengin olmayı sindirebilmiş olsaydı, ne kadar çok parası olduğundan ve bu serveti hızlıca büyüttüğünden sürekli övgüyle bahsediyor olmazdı" görüşünü dile getiriyor.

Tuhaflığı Trump'ı her ne kadar eğlenceli ve hatta büyüleyici bir halk figürü haline getirse de, biyografi yazarları, Trump'ın dünya meseleleri hakkındaki bilgi ve ilgi eksikliğine dikkat çekiyorlar.

Trump'ı "tehlikeli bir kişi” olarak tanımlayan O'Brien şöyle devam ediyor:

"Trump tehlikeli, çünkü cahil ve büyük bir yobaz. Kişiliğiyle ilgili özgüven sorunları yaşadığı için insanlara saldırırken aşırıya kaçıyor. Nükleer düğmelere basma yetkisi olan ama dünya meseleleri hakkında herhangi bir parametreye sahip olmayan bir kişi doğası itibariyle tehlikeli bir insandır.”

Tüm yazılarını göster