Şike ekonomisi

Tuğrul AKŞAR EKO-SPOR taksar@gmail.com

Futbolumuzda 4 Temmuz 2011'de başlayan şike depremi hem futbolumuzu, hem de futbol ekonomimizi sarsmaya devam ediyor. Bir yandan kulüplerimiz uğradıkları soruşturma nedeniyle ciddi demotivasyonlar yaşarken, ekonomik olumsuzluklar da ciddi olarak kendini hissettirmeye başlıyor. Nitekim bu yaşanılan olumsuzlukların etkisini yavaş yavaş yaşamaya başladık. Şike olayı nedeniyle, kulüplerin borsada işlem gören hisse senetlerinde yaşanılan düşüşten, kombine kart ve logolu ürün satışına kadar bir çok gelir kaleminde önemli kayıpların yaşanacağı görülüyor.

Bu haftaki yazımızda futbolda gerçekleşen şike olayının futbol ekonomisine olumsuzluklarının hangi boyutlara ulaşabileceğini tartışmaya çalışacağız. Avrupa'da daha önceden yaşanmış bu tür olaylarda gerçekleşen değer kayıplarının hala telafi edilemediğini gözlemliyoruz. Şikeye muhatap kulüplerin yer aldığı ulusal ligler kendilerini bu olayların sonunda bir şekilde gelir olarak tazmin edebilseler de, şike olayına maruz kalmış kulüpler ne yazık ki hala eski gelir güçlerine ulaşamamış görünüyorlar.

Futbol dışsallıkları olan bir spor dalı

Günümüzde futbol kulüpleri maç günü geliri, reklam ve medya geliri, naklen yayın geliri, sponsorluk geliri gibi ana faaliyet geliri yaratırken, aynı zamanda kendi gelirleri dışında başka sektörlere de dokuz birim ilave gelir yaratıyor. Logolu ürün satışı için tekstil sektöründen, maçları izlemek için TV ve elektronik sektörüne, reklam ve medya sektöründen iletişim sektörüne, maçları ve turnuvaları izlemek için oluşan turizm sektöründen, eğlence ve yeme-içme sektörüne kadar bir çok sektöre ilave katma değer sağlayan futbol gelirleri bu bağlamda tüm dünyada 250 milyar dolara ulaşıyor. Bu gelirin yüzde doksanlık kısmı Avrupa'da yaratılıyor. Futbolun kendi ana faaliyetlerinden Avrupa'da yaratılan gelirler 22.5 milyar dolar civarında (15.7 milyar euro) olmasına karşın, futbolun yarattığı katma değerler üzerinden toplam gelirler 225 milyar dolara ulaşıyor.

Görüldüğü gibi futbolun pozitif dışsallıklarından birisi olarak karşımıza gelir etkisi çıkıyor. Futbolun ekonominin dışında daha bir çok alanda dışsallıkları bulunuyor. Bu bağlamda futbolda ortaya çıkan şike olayları, futbolun bu özelliği yüzünden gelir kaybını da hesaplanandan daha fazlaya ulaştırıyor.

Bu bağlamda futbolumuzda en fazla dışsallığı olan kulüplerin başında Fenerbahçe geliyor. Süper Lig'de yaratılan gelirlerin %13'ünü tek başına üretebilen Fenerbahçe, ekonomik ve ticari gelirlerin dışında yaygın taraftar tabanı, sahip olduğu sosyal, tarihsel ve sportif konumu itibariyle de bu dışsallığı negatif anlamda en fazla yaşayacak kulüplerin başında geliyor. 

Şike ekonomisi nedir?

Futbol sağladığı dışsallıklar nedeniyle kendisi dışında bir çok sektöre de ilave katma değerler yaratıyor. Bu kapsamda futbolun yaşadığı gelir kayıpları şike ekonomisinin gelirlerini oluşturuyor. Futbolun gerek parasal gelir kalemlerinde, gerekse marka değerlerinde negatif olarak ortaya çıkan parasal akımlar, futbol sektöründen daha farklı bir alana, yani şike ekonomisine kaynak transferine yol açıyor. Bu da üretken alandan, spekülatif alana fon aktarımı anlamına geliyor. Üretken olmayan bir alana kaynak transferi şike ekonomisinin temel gelir kalemlerini oluşturuyor. Bu transfer sonucunda futbolun temel rekabet gücü düşerken, futbolun sırtından geçinen asalak bir ekonominin de kanser gibi büyüdüğünü gözlemliyoruz. Bu gelişim aslında futbolun bağışıklık sistemine kasteden bir gelişme. Gerekli önlemler alınmadığı taktirde orta ve uzun vadede futbolun ölümü anlamına geliyor bu. Teşvik, şike, rüşvet ve şiddet gibi unsurlar şike ekonomisinin motorunu oluşturuyor.

Şike ekonomisi ile futbol ekonomisi arasında aslında doğru orantılı bir gelişim söz konusu. Futbol parasallaştıkça, ticari gelirler artıyor. Ticari gelirler arttıkça da, şikenin temel dinamiğini oluşturan faktörlerin futbola olan ilgisi artmaya başlıyor. Nitekim bu kapsamda futbola nüfuz etme aracı olarak karşımıza bahis ekonomisi çıkıyor. Futbolda parasallaşmanın boyutu, şike ekonomisinin de boyutunu artırıyor. Ancak bu ikili arasında rekabet gücü bakımından ters yönlü bir ilişki var. Şike ekonomisi geliştikçe futbolun izlenilirliği yani reytingi düşmeye başlıyor. Taraftar maçlara ilgi göstermiyor. Sponsor kulüplere destek olmuyor. Tribündeki taraftar sayısı giderek azalıyor. Bütün bunlar da futbolun rekabet gücünün düşmesine ve uzun vadede ölümü anlamına geliyor. Şikeye muhatap ligler izlenmiyor. İzlenilirlik düştüğü için de futbol ekonomisinin gelirleri düşmeye başlıyor. Bugün Malezya, Singapur ve Çin'de futbola olan ilgi o kadar fazla olmasına karşın şike olaylarının yaygınlığı, lokal ligler yerine uluslararası liglerin daha fazla izlenmesine yol açıyor. Yine bize en yakın örnekler olarak  Romanya, Bulgaristan ve Yunanistan liglerini gösterebiliriz.

Bütün bu nedenlerle endüstriyel futbol parasal büyümenin sağlıklı olabilmesini futbolun daha temiz ve fair olmasında görüyor. Bu nedenle de FIFA, UEFA gibi futbolun regülatör kurumları, futbolu bu öğelerden daha uzak tutabilmek için eskiye oranla daha fazla  düzenleyici ve kontrol edici olmaya çalışıyorlar. Bu nedenle teşvik, şike, rüşvet ve şiddet gibi anti-futbol unsurlarına karşı çok şiddetli ve katı yaptırımlar getiriliyor. Bu konuda lokal federasyonlar kendi iç hukuklarında da gerekli düzenlemeleri yapmaları konusunda yönlendiriliyorlar. Nitekim şike eyleminin bir suç unsuru olarak Türk Ceza Kanunu'nda yer almasını da bu kapsamda değerlendirmek gerekiyor.

Şike borsada kâr realizasyonu için bir araç

Şike ekonomisinin neden olduğu olumsuzlukların başında borsada işlem gören kulüplerin piyasa değerlerindeki azalış geliyor. Özellikle bu tür süreçlerde Avrupa'da da yaşanılan örneklerden de görülebileceği üzere borsada işlem gören kulüplerin hisse senetlerine çok büyük miktarda bir satış geliyor. Gelen satışlar kulüplerin piyasa değerlerinde çok önemli düşüşlere yol açıyor. Kulüpler büyük değer kayıpları yaşıyor. Paniğe uğrayan küçük yatırımcının da bu sürece dahil olmasıyla taban olan hisse senetleri daha sonra yine gelen alışlarla yukarı taşınıyor. Nitekim Aziz Yıldırım'ın tutuklanmasıyla ilk üç günde Fenerbahçe'nin hisse senetlerinde yaşanılan kayıp %35'e ulaşmıştı. Yine Juventus'un soruşturma başladığı tarihte hisse senedi kayıpları %75'e kadar yükselmiş, soruşturma sonunda bu kayıp %52'ye gerilemişti. Buradan da görüldüğü üzere şike ekonomisi borsada da boş durmuyor, yöneldiği kar realiazasyonu ile çok büyük spekülatif karlar elde ediyor.  

Şike soruşturması kapsamında 4 Temmuz'da başlayan soruşturmada Fenerbahçe Başkanı ile birlikte çok sayıda ismin tutuklanması ve gözaltına alınması borsada işlem gören kulüplerin hisse senetlerinde de büyük düşüşe neden oldu. Operasyonun başladığı 4 Temmuz'dan bu yana borsada işlem gören dört kulübün piyasa değeri ciddi kayba uğradı. Bu kapsamda operasyon öncesi dört kulübün borsa değeri 3.685.450 bin TL iken, bu değer 15 Temmuz 2011 Cuma günü itibariyle %14.25 azalarak 3.160.312 bin TL'ye geriledi. Bu düşüşte en büyük kaybı %25 'e yaklaşan düşüş ve 436 milyon TL'lik değer kaybı ile Fenerbahçe yaşadı. Fenerbahçe'yi %11.4'lük değer kaybı ile Beşiktaş takip ederken, şike soruşturmasında adı geçmeyen Galatasaray'da bu düşüşten nasibini aldı. Galatasaray son 12 günlük süre içinde yaklaşık %7.36 oranında bir piyasa değeri kaybederken, bu süreçten şimdilik en kârlı Trabzonspor'un çıktığı görülüyor. Trabzonspor'un piyasa değeri 1-15 Temmuz arasında %7.97'lik bir artış kaydetti. Bu durum aşağıdaki tablodan da net olarak görülebiliyor. 

Borsada işlem gören kulüplerin 1-15 Temmuz 2011 arasında piyasa değerleri değişimi

Kulüp Şike operasyonu öncesi (Piyasa değeri  bin TL) 15 Temmuz 2011 itibariyle piyasa değeri (binTL) İki tarih arasındaki değişim tutarı (bin TL) Değişim (%)

Fenerbahçe 1.781.250 1.344.564 436.686 -24.5

Beşiktaş 410.000 363.126 46.874 -11.4

Trabzonspor 446.200 481.781 35.581 7.97

Galatasaray 1.048.000 970.841 77.159 -7.36

Toplam 3.685.450 3.160.312 596.300 -14.25

Şike olayından en fazla etkilenecek kulüp Fenerbahçe olacak

Yukarıda dile getirdiğimiz dışsallık etkisi nedeniyle bu skandaldan en çok etkilenecek kulüp Fenerbahçe olacakmış gibi görünüyor. Bu kapsamda Fenerbahçe'nin ilk etapta olası kayıpları toplamı doğrudan ve dolaylı gelirleri dikkate alındığında 150 milyona TL'ye ulaşacak.

Şikenin futbola etkisini analiz ettiğimiz ve geçen hafta bu sütunlarda "Şike Depremi Futbolu Fena Etkileyecek!" başlığıyla kaleme aldığımız makalemizde de detaylarını belirttiğim için tekrar burada bir kez daha yinelemeyeceğim kayıplar konusunda www.futbolekonomi.com  da yer alan (http://www.futbolekonomi.com/index.php?option=com_content&view=article&id=1652) adresine bakılabilir. Ancak o makalemizde yer alan bir pasajı burada sizlerle tekrar paylaşmayı yararlı görüyorum.

"Fenerbahçe bu olaydan iktisadi, mali, sportif ve moralite yönünden olumsuz etkileneceği gibi özellikle parasal kayıp, yüksek takım maliyeti ve operasyonel gider sahibi Fenerbahçe'yi yoğun olarak yabancı kaynak kullanımına da sevk edecek. Bunun yanı sıra kulübün gerek gelir kalemlerindeki olası düşüşler, gerekse diğer dışsal faktörlerin etkisiyle kulübün rekabet gücü zayıflayacak gibi görünüyor.

Parasal olarak yaptığımız hesaplamalar ise kulübün ilk etapta 2010/11 performansından dolayı (21 milyon TL Süper Lig ve 20 milyon euro-yaklaşık 45 milyon TL) 65 milyon TL fiili zarar uğrayacak. Mahkemenin Fenerbahçe aleyhine sonuçlanması ve Federasyon'un küme düşürme cezası vermesi durumunda kulübün alternatif getirileri de dikkate alındığında bir sonraki sene zararı toplamda 100 milyonu aşıyor. Bu durumda kulübün olası gelir kayıpları toplamı 150 milyon TL'ye kadar çıkabiliyor. Tüm bu gelişmeler kulübün bir yandan piyasa değerini, diğer taraftan da marka değerini olumsuz etkileyebilecek potansiyeldedir. Bunun yanı sıra kulübün takım değerindeki azalma da şirket birleştirmelerinin önüne bir engel olarak çıkabilecek."

Şike ekonomisinin futbola toplam maliyeti beklenenin üzerinde olacak!

Şike ekonomisinin futbolumuza negatif etkisi hesaplanandan daha fazlasına ulaşabilir. Salt kulüplerin bu soruşturmaya uğraması nedeniyle başta sponsorluk, reklam ve medya gelirleriyle naklen yayın gelirlerinde çok önemli kayıplar yaşanılabilecek.

Futbolun özellikle parasal gelir kayıpları, 580 milyon euroya ulaşan futbol gelirlerimizde ilk etapta yaklaşık yüzde yirmi beş civarında (yaklaşık 170 milyon euro) bir kayıp yaratabilecek gibi görünüyor. Bu kayıplara, marka değerinde yaşanılacak olumsuz gelişmelerin ve diğer dışsal faktörlerin de etkisini eklendiğinde kayıpların boyutu beklenenin de üzerine çıkabilecek.

Sonuç

Şikenin parasal boyutta ekonomik olarak futbola verdiği zarar, marka değerine verdiği zararın yanında daha küçük kalacakmış gibi görünüyor. Çünkü, zaman içinde şike nedeniyle uğranılan parasal kayıplar bir şekilde telafi edilebilirken, marka değerindeki erozyonun etkisi ne yazık ki bu kadar kolay olmuyor. Marka değerindeki olumsuz etkilenme ise sonuçta yine futbolun ekonomisini olumsuz etkiliyor. Bu kısır döngüden çıkabilmenin yolu da futbolun temizlenmesinden geçiyor. Ancak şunu da belirtmekte yarar var ki, futbolun marka değerinin olumsuz etkileneceği düşüncesinden hareketle olayın siyasi ve ekonomik boyutunu hukukun üstüne taşımaya çalışmak, futbolun uzun vadede de kaosa girmesi ölümü anlamına gelir.  Sağlıklı bir futbol ekonomisinin varlığı tamamıyla sağlıklı, fair ve temiz bir futbola dayanır. Böyle olursa ekonomi olur. Bir suç ekonomisi olarak şike ekonomisi futbolun en büyük düşmanıdır. Bunun için de hukukun üstünlüğünü hiçbir şeye feda etmemek gerekiyor. 

Tüm yazılarını göster