Sıcak paranın soğuklara düşen izleri

A. Levent ALKAN aleventalkan@gmail.com

Trichet, enflasyon endişelerinin ECB'yi faiz artışına zorladığını yazdı. Merkez Bankası 23 Mart toplantısında, munzam karşılıklar artırılabileceği beklentilerden çok uzaklardayken, birden dahil olmaya başladı. TCMB, son toplantılarında hareketsiz kalmayı ve önceki değişikliklerin etkilerini ölçümlemeyi, tercih ediyor. 12 Kasım'dan bu yana zehir zembelek munzam artışlarına, faiz indirimlerine tanık olduğumuz Merkez Bankası'nın, sıcak paranın ensesinde soluğunu hissettik. Hem de yılın en soğuk günlerinde.

Cari açığın finansmanı sıcak para oldukça, iş sarpa sarıyor demektir. Sıcak para ki 2001, 1994 ve daha önceki krizlerinde "selle gelmiş, yelle gitmemiş" miydi? Sıkılaştırmanın ilk adımı 11 Kasım 2010 oldu. Bu tarihte, yeni para politikasının ilk tohumlarını attık. Fazla parayı sterilize edecek, kredileride sınırlayacaktık. Para politikası kurulundan (ppk) gecelik faiz oranlarını borçlanmada %5.75'ten %1.75'e;  bankalararası para piyasasında (bpp) saat 16.00-17.00 içine düşen borçlanma faiz oranı %1.75'ten %0'a çekiliyor. Bu adımla bankaların, kendi aralarında para alış verişini faaliyete geçirmek isteniyor. Çünkü birkaç ay once FED'de benzer bir adım atıyor. Öte yandan TL zorunlu karşılık oranlarını 0.5 puan artırılmış olmak da, (%5.5'ten %6'ya yükseltildi) kredilerde maliyetleri artırıp, piyasadan yaklaşık 2.1 milyar TL (1.45 milyar dolar) sterilize ediliyor. Çıkışın önemli bir kısmı, bilanço dışı swap işlemlerinden karşılanıyor. Sıcak paranın en çok irkildiği dönem, politika değişikliğinin ilk açıklamaları sırasında oluyor. Bilinmeyene duyulan korku, gerçeğini aşacaktır. 12-26 Kasım döneminde sıcak parayı oluşturan; bilanço dışı swap işlemleri, devlet iç borçlanma senetleri ve hisse senetleri toplamında 2.8 milyar dolar çıkışın 1.35 miyar doları zorunlu karşılık artışlarından kaynaklanıyor.

11 Kasım'ı 16 Aralık PPK izliyor. Politika faiz, %7'den % 6.50'ye geriliyor. Gecelik faiz oranları borçlanmada %1.75'ten %1.50'ye düşerken; borç vermede %8.75'ten %9'a, APİ borçlanmada %7.75'ten %8'e, geç likidite penceresi borç vermede %11.75'ten %12'ye yükseltiliyor. Bankacılık sektöründe borçların vadesinin varlıkların vadesinden çok daha kısa olması, sektörün likiditeye ve faize karşı savunmasını zayıflatır, risklerini artarır, hassaslaştırır görüşünün altını çiziliyor bu kurul kararında. Uzun vadede yüksek, kısa vadede düşük karşılık oranı uygulamakla, mevduatta uzun vade ilgisini artırıcı unsur olarak yer alır. Kısa vadeyi cezalandırıp, uzun vadeyi ödüllendirmek; hem TL'de hem de yabancı parada zorunlu karşılık oranlarında artışla sağlanıyor. Mevduatların vade yapısına göre farklılaştırılması, bankaların vade uyumsuzluklarını ortadan kaldırıcı yönde işliyor.  Üstüne üstlük, yurt içi ve yurt dışı tüm repo işlemlerinden sağlanan fonlar için, zorunlu karşılık başlıyor. Ve doğal olarak, zorunlu karşılık tabanı genişliyor. Piyasadan çekilen likidite 7,6 mia TL ve 200 milyon dolar; yani, toplamda 5.6 milyar dolar kadardır. 26 Kasım-31 Aralık 2001 döneminde toplam sıcak para çıkışı 6.87 milyar dolar yani, sterilize edilenden 1.27 milyar dolar daha fazladır.

Ve 2011…Artık sıcak para çıkmıyor, girmeye başlıyor. 20 Ocak 2011 tarihinde politika faizi %6.50'den %6.25'e düşüyor; diğer oranlarsa, sabit kalıyor. Zorunlu karşılıklarda vadelere göre artış sürdürülüyor. Böylece, piyasadan yaklaşık 9.8 milyar TL (6 milyar dolar) likit çekiliyor. Buna rağmen, 31 Aralık 2010-28 Ocak 2011 döneminde; DIBS, hisse ve swap işlemleri toplamından oluşan sıcak para, 1.99 milyar dolar daha ulusal ekonomimizin içinde kanalize oluyor. DIBS ikinci el işlemleri ya da vadeye kadar bekletip reel faizden yararlanmak; küresel fonların ilgisini çekiyor.

15 Subat 2011, politika faizinin %6.25'de değiştirilmeyip, diğerlerinin de sabit tutulduğu toplantı oluyor. Zorunlu karşılıklarda önceki artışların etkisi görülmek isteniyor. 23 Mart 2011 tarihinde yapılacak para politikasında, hampetrol fiyatlarındaki artışların maliyet enflasyonunda yarattığı endişe kendini hissettirecektir. Fiyat istikrarı, ana tema olarak korunacaktır. Bir taraftan da finansal istikrara odaklanan önlemler sürdürülecektir. Yapısal reformlara göndermeler artmalıdır. Çünkü seçim dönemine girilmiştir artık. Politikalardaki kararlılık, küresel avantaj olarak ülkeleri öne çıkartıyor.  Avrupa Birliği'nin kamu maliyesi disipliniyle, istihdam artışı ve tüketici güvenini bir arada götürmek zorunda olduğu ne kadar çetrefilli bir dönemden geçtiğine tanık oluyoruz. Merkez Bankası'nın kararlarını; kredi riskini kontrol etmek, makroekonomik istikrarı sağlamak ve fiyat istikrarını desteklemek gibi üç önemli başlık etkiliyor olacaktır.

Tüm yazılarını göster