Sıcak paradan gerçekten şikayetçi miyiz?

Alaattin AKTAŞ EKO ANALİZ ala.aktas@gmail.com

Nominal faizler çok uzun yıllardır görülmedik ölçüde düşük seyrediyor, önümüzdeki süreçte bir miktar daha düşüş de sürpriz değil. Ama bir yandan da enflasyon yükseliyor. Her ne kadar bugünün faiziyle bugünün enflasyonunu karşılaştırmak teorik anlamda reel faizi vermekten uzaksa da oluşan tablo bir fikir edinmemizi sağlıyor.

Gerçek reel faizi (tasarrufun bir yıl vadeli olduğunu varsayarak) bir yıl öncesinin faiz oranıyla bu faizin oluştuğu bugünün enflasyonunu kıyaslayarak bulabiliriz. Gerçek rakamlar üstünden gidelim:

Merkez Bankası ortalama mevduat faizini, bankaları mevduat hacimlerine göre ve uyguladıkları faize göre ağırlıklandırarak hesaplıyor. Buna göre, ortalama faiz geçen yıl eylül itibariyle bir ay vadeli mevduatta brüt yüzde 8.84, üç ay vadelide yüzde 10.01, altı ay vadelide yüzde 10.49, bir yıl vadelide ise yüzde 12.15 düzeyinde bulunuyordu. Bu durumda bir yıl vadeli mevduat bu yıl eylülde net yüzde 10.33 faiz kazandırdı. Eylül itibariyle yüzde 9.24 olan TÜFE artışına göre reel faiz ise ancak yüzde 1 oldu.    

Ama dedik ya, bugünün faizi ve enflasyonunu karşılaştırmak da bir fikir veriyor. Merkez Bankası son olarak temmuz ayının ortalama faizini ilan etti. Buna göre bir ay vadeli mevduatta yıllık brüt faiz yüzde 8.19, üç ay vadelide yüzde 9.31, altı ay vadelide yüzde 8.99, bir yıl vadelide ise yüzde 9.23 düzeyinde bulunuyor. Yani faiz düşüş eğiliminde.

Oranlara fazla boğulmanın gereği yok aslında. İşin özü şu; Türk vatandaşı artık Türk Lirası birikimine reel faiz alabilmekten uzak. Bir kez daha vurgulamakta yarar var; Türkiye'de reel faiz yok değil, reel faiz Türk vatandaşına yok!

Son bir yılda mevduattan elde edilen reel kazancın yüzde 1 olduğunu aktardık. Üstelik bu ortalama oran, reel olarak kayba uğrayan da var mutlaka. Türkiye'de Türk vatandaşına, daha genel söylersek, kazancı ve birikimi TL cinsi olana reel getiri yok; ama, birikimi döviz cinsi olana ve bu birikimini TL'ye çevirerek değerlendirene reel getiri çok…

TL kazanan biri için reel getiri hesabında dikkate alınacak tek gösterge, enflasyon. Nominal faizi reele indirgemek için enflasyonu gözetmek gerek.

Yabancı için ise bizim enflasyonumuzun hiç mi hiç önemi yok. Bizim enflasyonumuz, yabancı için ancak şu durumda önem kazanırdı. Eğer TL'nin değeri, enflasyona paralel olarak değişiyor olsaydı, bu durumda yabancı da enflasyonla ilgilenirdi, ama şimdi bu bağlantı yok ki. Dolayısıyla yabancının Türkiye'de elde ettiği nominal faizi reele indirgerken bakacağı başka değişkenler söz konusu. Bu değişkenlerin biri ve çok önemli olmayanı, paranın getirildiği ülkedeki getiri ile Türkiye'deki getiri arasındaki fark. Para Türkiye'de değerlendirilmek istendiğine göre, demek ki karşı ülkedeki getiri daha düşük, bu kesin.

Asıl önemli değişken, Türkiye'nin neredeyse kur garantisi veriyor olması. Daha kaç gün geçti ki üstünden, Başbakan Erdoğan bile güçlü TL'den yana olduğunu söylemedi mi? Yabancılar için bundan iyi "kur artmayacak" garantisi olur mu?

Bir yabancı fon 1.000 dolar getirip 1.5 liradan bozdursa… Ele geçen 1.500 lira kamu kağıtlarına yatırılsa ve bir yılda yüzde 10 kazanarak 1.650 liraya çıksa… Bu kazancın oluştuğu bir yılda dolar ise yüzde 20 artarak 1.8 liraya ulaşmış olsa… Yabancı yatırımcı 1.000 dolar karşılığı elde ettiği 1.650 lirayı, 1.8'den dolara çevirdiğinde eline 917 dolar geçer. Yabancının en çok korkması gereken budur aslında, ama niye korksun ki biz kur garantisi veriyoruz, belki de farkında olmadan.

Bir yandan daha çok döviz alarak yabancı yatırımcıya "gelin gelin, biz dövizinizi alırız" mesajı vereceğiz, diğer yandan Başbakan "Güçlü TL kişisel meselem" diyecek kadar değerli TL'ye sahiplenecek, sonra da her gün "biz nerede yanlış yaptık" diye düşünüp duracağız… Yoksa sakın bu sıcak paradan aslında çok memnunuz da, dostlar alışverişte görsün hesabı aksini mi dile getiriyoruz…   

Tüm yazılarını göster