Sıcak para girişi önlenemez!

Alaattin AKTAŞ EKO ANALİZ ala.aktas@gmail.com

En sonda söyleneceği en başta söyleyelim: Tek başına Merkez Bankası'nın faiz indirmesiyle sıcak para girişini önlemek mümkün değildir. Yabancı fonlar bu kararlardan dolayı Türkiye'ye biraz mesafeli durmayı düşünebilir, ama tümüyle uzak duramazlar. Çünkü yabancılar için Türkiye'den uzak durmak, hele hele bu kararlar yüzünden Türkiye'yi terk etmek hiç de akıllıca olmaz.

Merkez Bankası, dün de detaylı olarak yazdığımız ve bir tablo biçiminde sunduğumuz gibi, aldığı borç ile verdiği borç arasındaki faiz makasını iyice açtı. Bankalara, kendi aranızda işlem yapın, bana gelmeyin, deniliyor. Bankalara dönük bir mesaj da, "ayağınızı denk" alın, "dikkatli olun" mesajı. "Bana geldiğiniz her işlemde zarar yazarsınız" uyarısında bulunuluyor. Bunlar, Merkez Bankası'nın bankalara yönelik mesajları. Merkez Bankası yabancı fonlara da böylece dolaylı biçimde mesaj vermiş oluyor.

Merkez Bankası, faizlerle oynayarak fonlama maliyetini belirliyor; ama asıl faizi belirleyen konumda değil ki… Bu biraz gözden kaçıyor. Merkez Bankası faizi istediği kadar aşağılara çeksin, eğer borçlanma ihtiyacı düşürülememişse, Merkez Bankası'nın faizi biraz da kağıt üstünde kalmaya mahkum değil mi?

Tabii ki Hazine'nin borçlanma ihtiyacından söz ediyoruz. Hazine'nin iskontolu ihalelerinde ilk on bir ayda oluşan ortalama borçlanma faizi yüzde 8.15 düzeyinde. Yurtdışından gelen bir fonun parasına taklalar attırmasına gerek yok. Bu faiz düzeyi her şeyi çok açık bir biçimde anlatıyor zaten. Hele bu dönemin, yani bu faizin kazanıldığı dönemin sonunda çıkılmak isteniyorsa ve bir de bu dönemde TL'de değerlenme olmuşsa, işte kar daha da katlanıyor.

Dolayısıyla, Merkez Bankası'nın yapabilecekleri sınırlı. Dün kılıçlar çekildi, dedik ama, Merkez Bankası'nın eline sağlam bir kalkan verilmezse olmaz. O kalkanı verecek olan da siyasi otorite.

Merkez Bankası'nın aldığı faiz ve munzam karşılık kararları yurtdışından girişi frenlemeye dönük. Ama bu kararların yeterli olmayacağını çok kısa sürede göreceğiz. Borç almaya olan ihtiyaç bitmediği, bitmek bir yana azalmadığı sürece bu boşluk doldurulacak; bu kaçınılmaz. Aslında bu çok da kötü, çok da olumsuz bir durum değil. Düşünsenize, Hazine'nin yüklü bir borçlanma ihtiyacı var, içeriden gelen teklif düşük, o zaman ister istemez faiz artacak. Hiç olmazsa borç vermek isteyenler çok da, faizde bir tırmanma yaşanmıyor. Hani olumsuzdan olumlu bir yön çıkarmak istersek, bu da yok değil!

Yabancı için bir enflasyon yaratmak ve elde ettiği nominal getiriyi bir şekilde bu enflasyonla törpülemek gerekiyor. Bu enflasyonun karşılığı TL'nin değer yitirmesidir. Bu sağlanamadığı sürece yabancı fonların Türkiye sevdasını sona erdirmek mümkün olmayacaktır. Ancak, tabii ki TL'nin değerini merkezi otoritenin belirlemesi söz konusu bile değildir. Bunu ancak dışarıdan giren paranın azalıp çoğalması belirleyebilir. Dolayısıyla yapılacak olan döviz giriş-çıkışını bir şekilde zapturapta almaktır; çıkış yolu buradadır. Bunu da Merkez Bankası yapamaz tabii ki. Örneğin kısa vadeli sermayeye vergi ya da benzeri adla bir kesinti uygulama kararını Merkez Bankası alacak değil ya…

Dolayısıyla, başa dönersek Merkez Bankası aldığı kararlarla, "benim elimden gelen şimdilik budur" diyor. Aslında Merkez Bankası içten içe de hayıflanıyor olsa gerek:

"Bizi aylardır eleştiren, yerden yere vurmaya çalışan, adım atmakta geç kalmakla ve yanlış politikalar izlemekle suçlayanlar önümüzdeki aylarda ya da yılda dünyada ne olacağını bilse ve onu bize söylese de, biz de ona göre bir yıla yayarak yapacaklarımızı bir anda gerçekleştirebilsek…"

Tüm yazılarını göster