Sessiz bir AB, güçlü bir kişilik, büyük sorunlar

DİDEM ERYAR ÜNLÜ YAKIN PLAN didem.eryar@dunya.com

YAKIN PLAN / Didem Eryar Ünlü didem.eryar@dunya.com AB dönem başkanlığı Fransa'ya geçti. Fransa dönem başkanlığının ortak tarın politikası, küresel ısınma, yavaşlayan ekonomik büyüme gibi ağır öncelikleri var. Fakat bundan daha da önemlisi altı aylık dönem başkanlığı üzerinde dolaşan iki kara bulut. Bunlardan biri İrlanda'nın reddettiği Lİzbon Antlaşması. İkincisi ise küresel piyasalarda artan petrol ve gıda fiyatarının ardından Avrupa vatandaşları arasında yükselen hoşnutsuzluk. AB ülkelerinin İrlanda'yı ikna edip, Lizbon Antlaşması'nı yeniden referanduma görütürmesini sağlayıp sağlayamayacaklarını göreceğiz. Bunun gerçekleşmesi büyük ölçüde Fransa Cumburbaşkanı Nicolas Sarkozy'nin, İrlanda Başbakanı Brian Cowen ile görüşmeleri ne şekilde sürdüreceğine bağlı. Sarkozy, 11 Temmuz'da İrlanda'yı ziyaret ediyor. Konu, aynı zamanda AB liderlerinin ekim toplantısında ve aralık zirvesinde gündeme gelecek. AB üyeleri özellikle aralık ayında İrlanda'nın net bir hareket planı belirlesini umuyorlar. İkinci kara buluta gelince; küresel ekonomik durumun kısa vadede olumlu bir gelişme kaydetmeyeceği ortada. Uzmanların ortak endişesi AB'nin bu durumdan mümkün olduğunca az etkilenmek için korumacılık kalkanına yönlenmesi. Eğer politikalar bu yönde gelişirse, AB ülkeleri arasında da tartışmalar yaşanabilir. Fransız dönem başkanlığının diğer öncelikleri de çok kolay yutulur lokmalar değil. Uzun süredir çözüm bulunamayan ortak tarım politikası reformu bunlardan birisi. Bir diğeri iklim değişikliği. AB'nin geçtiğimiz sene mart ayında belirlediği hedeflere göre, karbon emisyonunun 2020 yılına kadar yüzde 20 oranında azaltılması planlanıyor. Fakat bugün gelinen noktada bu hedefe ulaşılması çok mümkün görünmüyor. Bu kapsamda Fransa'nın her bir AB üyesi ile etkin bir şekilde müzakere etmesi ve ülkeleri çevre konusunda değişikliğe yönlendirmesi gerekiyor. Sarkozy'nin dönem başkanlığında gündeme getireceği konulardan bir değeri de savunma politikası. Sarkozy AB savunmasını güçlendirmek istediğini saklamıyor, fakat bu konuda İngiltere ile etkin bir işbirliği yapıp yapamayacağı soru işareti. Tarafsızlığını korumak isteyen İrlanda'nın durumu da Sarkozy'nin işini zorlaştıracak gibi görünüyor. Bu arada Lizbon Antlaşması'nın belirsizliği, Frasa'nın ön plana çıkardığı Akdeniz Antlaşması'nın daha önem kazanmasına yol açacak gibi. Her ne kadar bazı AB ülkeleri çok sıcak bakmasa da, Akdeniz Birliği 13 Temmuz'da düzenlenecek bir zirve ile başlayacak. AB üyesi ve AB üyesi olmayan ülkelerden kaç liderin bu zirveye katılacağı da henüz belirsiz. Tüm bu belirsizlikler, soru işaretleri dikkate alındığında, AB'yi ve dönem başkanı Fransa'yı zor bir dönemin beklediği kesin. Her ne kadar Fransızlar kendi dönem başkanlıkları konusunda çok olumlu görüşlere sahip olmasalar da, kesin olan bir konu, Sarkozy'nin güçlü kişiliği. Birçok kişiye göre, Sarkozy tek başına yüksek ilgi odağı olmayı başaran bir lider. "Büyük fırtına öncesi sessizlik" olarak adlandırılabilir, şu an için AB'nin içinde bulunduğu durum. Belirsizliklerin çözümünü, ne yapacağı önceden kestirilmesi zor olan bir lidere devreden sessiz bir AB... Ekonomiler daralıyor, zenginler artıyor Dünya genelinde finans krizi yaşanıyor, fakat bu durum zenginlerin sayısının artmasını engellemiyor. Milyonerler kulübüne üye olmak için 1 milyon dolara sahip olmak gerekiyor. Kulübün yeni üyeleri ise Hindistan, Çin ve Brezil'yadan geliyor. CapGemini/Merrill Lynch Dünya Sağlık Raporu'na göre 2007 yılında zengin insanların sayısı 2006'ya oranla yözde 6 artış kaydederek 10.1 milyona ulaştı. Bu kişilerin yönettiği miktar 40.7 trilyon dolara ulaşıyor. Gelişmekte olan ülkelerdeki milyonerlerin sayısı iki haneli büyüme oranına sahipken, gelişmiş ülkelerdeki zengin sayısı artışı tek haneli bir büyüme hızına sahip. Bu da yeni zenginlerin paraları nereden kazandıklarını büyük ölçüde ortaya koyuyor: Petrol ve hammaddeler. CapGemini yöneticilerinden Ileana van der Linde, zenginliğin yeni alanlarda geliştiğine dikkat çekiyor. Raporda altı çizilen bir diğer sonuç da, zenginlerin inanılmaz boyutlarda zenginleşmeye devam etmesi. Ekonomik büyüme yıldan yıla yavaşlarken, zenginler kulübünün yeni üyeleri her yıl artıyor. Yeni üyelerin elinde bulunan sermaye ise 30 milyon dolara ulaşıyor. Hem de bu miktara sanat koleksiyonları, mücevherler dahil değil. Ultra zenginlerin oluşturduğu grup geçtiğimiz yıl yüzde 9 oranında arttı. Bu yüzde 9, dünya genelindeki zenginliğin yüzde 15'ine sahip. Ve bir ilginç nokta daha. CapGemini/Merrill Llynch raporu tam iki senedir gerçekleştiriliyor. 12 seneden bu yana ilk kez ortalama bir zenginin sahip olduğu miktar 4 milyon doları aşmış durumda. Zenginlerin en fazla bulunduğu ülkelerin başında her zamanki gibi ABD, Japonya ve Almanya geliyor. Bu ülkeler toplamda küresel milyonerler nüfusunun yüzde 50'sine sahip. Yeni milyonerler ise kazançlarının büyük bir bölümünü petrolden elde ediyorlar. Milyoner sayısının en fazla artış gösterdiği bölge yüzde 20'lik bir artışla Latin Amerika. İkinci sırada yüzde 18 ile Ortadoğu geliyor. En düşük artış ise yüzde 4 ile Kuzey Amerika'da. Avrupa'da bu oran yüzde 5. Afrika'da ise yüzde 15. Raporun yoğunlaştığı ülkelerden biri de Rusya. Altyapı eksikliği, çevre sorunları, azalan nüfus gibi unsurlara rağmen, dünyanın en büyük gaz ihracatçısı ve en büyük ikinci petrol üreticisi olan Rusya'nın, büyük kazançlar elde edeceğinin altı çiziliyor. Dikkat çekilen bir diğer ülke de Brezilya. Brezilya'nın önümüzdeki birkaç sene içinde İspanya ve Avustralya'yı geride bırakabileceği belirtiliyor.

Tüm yazılarını göster