Servet etkisi

Şant MANUKYAN Ekofobi dunyaweb@dunya.com

Bir kez daha FED toplantısı öncesinde bu yazıyı kaleme alıyor olmanın verdiği sıkıntı ile FOMC kararlarını değil farklı bir konuyu değerlendirmek zorunda kalıyorum. Kısa vadede FOMC kararları elbette tüm piyasaları etkileyecek ve volatiliteye neden olacak. Ancak bu yazıda daha uzun vadeli bir iki trende değinmek istiyorum. Yeni ve ikinci el konut satışlar, Case Konut Endeksi piyasaların yakından takip ettiği konut verilerinin başında geliyor. Daha geniş bir içeriği olan Housing Vacancies and Homeownership Report ise çeyrek bazında gelişmeleri inceleyen bir rapor. Çarşamba günü ikinci çeyrek 2013 için yayınlandı. Elbette çok fazla detay var ve hepsinin burada tartışılması imkansız. Ancak önemli iki noktadan bahsedebilirim. ABD’de ev sahibi olma oranı yüzde 65 seviyesine gerilemiş durumda. 1995 yılı seviyelerinden bahsediyoruz. Bu kirada yaşayanların oranının da yükseldiğini gösteriyor. İkinci veri ise bu rapordan değil Gallup tarafından yapılan bir araştırmaya ait. Buna göre ABD’de hisse senedi taşıyanların oranı da yüzde 52’ye gerilemiş durumda. Bu da son yılların en düşük seviyesi.2008’den , yani krizden önce, oranın yüzde 65 seviyesinde olduğunu görüyoruz. Bu elbette hisse senedi piyasasında dönüş yapma potansiyeli olan büyük bir kesimin varlığına dair bir veri olarak da değerlendirilebilir. Ancak ulaşmak istediğim sonuç farklı. Gallup’un çalışmasında gelir gruplarına göre de veriler var. Örneğin 75K ve üzeri gelir grubunda hisse sahibi olma oranı 81% olurken 30-75 bin aralığında oran 50%’ye geriliyor. Kriz öncesi oran yüzde 66%. 30 bin doların altında gelirse sahip kesimlerde ise 2008 yılında hisse sahipliği 27% seviyesindeyken 2013te oran yüzde 21’e gerilemiş. Bu durumda 1970lerden kalma “servet etkisi” üzerinden ABD’li tüketici destekleniyor tezi fazlası ile iyimser kaçıyor. Zira biliyoruz ki ister bono ister hisse olsun finansal enstrümanların büyük kısmı üst 1%lik kesimin elinde. İlk yüzde 10’luk kesimi baz aldığımızda ise finansal enstrümanların önemli bir kısmının sahiplerini tespit etmiş oluyoruz. Yani hisse senedi piyasalarının yükselmesi ve endekslerin yeni zirveler yapması doğrudan John üzerinde bir etki yaratmıyor. Konut sahipliği ise elbette biraz daha yaygın. Ancak 2007-2013 dönemine baktığımızda oranın artmadığı aksine azaldığı görülüyor. Yani konut fiyatlarındaki yükselişten daha az sayıda insan faydalanabilmiş durumda. Bence bu görüntü FED’in QE (parasal genişleme) stratejisini sorgulamasına neden olan verilerden birisi.
Ve elbette herkes kitaplarda var olan kalıpların ne kadar günümüze uygun olduğunu da incelemeli. Zira ABD’de resesyon biteli 4 yıl oluyor ancak faizler halen sıfır. Yükselen endekslere rağmen bir şeyler ters gidiyor olmalı…

Tüm yazılarını göster