Sermaye azaltımı vergisel sonuçlar doğurabilir

Recep BIYIK VERGİ PORTALI recep.biyik@tr.pwc.com

Sermayenin azaltılması işleminin vergisel bazı sonuçlar doğurması ilk anda anlaşılamaz bulunabilir. Şirkete konan sermayenin ortağa iade edilmesi, nasıl gelir veya kurumlar vergisi ödenmesini gerektirir diye düşünülebilir.

Sermayenin azaltılarak ortaklara ödeme yapılması işlemi, iade edilen sermayenin kaynağına bağlı olarak vergisel sonuçlar doğurabilir. Azaltılan sermayenin kaynağı bu açıdan önemlidir.

Nakden veya aynen konan sermayenin azaltılarak ortaklara iade edilmesinin kâr dağıtımı sayılmadığı açıktır. Bu çerçevede ortağa yapılan ödemeden stopaj yapılmaz. Ortaklar da iade aldıkları sermaye payını tutarına bakılmaksızın beyan etmezler.

Ancak ortaklara doğrudan dağıtımı, hatta bir başka hesaba aktarılması vergilemeyi gerektiren bazı fonların, çeşitli prosedürler çerçevesinde ortaklara aktarılması, özün önceliği ve vergilemede olay ve işlemlerin gerçek mahiyetinin esas olduğu yönündeki düzenleme kapsamında incelenmelidir.

Konuyu sermayeye eklenen çeşitli yedekler ve fonlar itibariyle ayrı ayrı inceleyecek olursak, aşağıdaki şekilde özetleyebiliriz.

Sermayeye eklenmesi en olası kaynakların başında geçmiş yıllar kârları gelmektedir. Bu kârlar kurumlar vergisine tabi tutulmuş olabileceği gibi, kurumlar vergisinden müstesna olan kazançlar da olabilir.

Daha önce vergilendirilmiş veya vergiden müstesna olan olan geçmiş yıl kârlarından kaynaklanan sermayenin ortaklara iadesi, kurumlar vergisi açısından bir vergilemeyi gerektirmez. Ancak konan sermayenin iadesi niteliğinde olmayan, Gelir Vergisi Kanunu'nun 75. maddesinin birinci fıkrası kapsamında işletmeye konan sermaye dolayısıyla elde edilen ve menkul sermaye iradı olarak tanımlanan gelir üzerinden, bu Kanun'un geçici 62. maddesi de dikkate alınarak gelir vergisi stopajı yapılması gerekir.

Sermayeye eklenmesi olası kaynaklardan bir başkası, özsermaye kalemlerine ait enflasyon farklarıdır.

Özsermaye kalemlerine ait enflasyon farklarının kullanımı Kanun'la sınırlanmıştır. Bu farklar, düzeltme sonucu oluşan geçmiş yıl zararlarına mahsup edilebilir veya kurumlar vergisi mükelleflerince sermayeye eklenebilir. Bu işlem kâr dağıtımı sayılmaz.

Bunun dışında, pasif kalemlere ait enflasyon fark hesapları, herhangi bir suretle başka bir hesaba nakledildiği veya işletmeden çekildiği takdirde, işlemlerin yapıldığı dönemlerin kazancı ile ilişkilendirilmeksizin, bu dönemde vergiye tabi tutulur.

Ortaklara dağıtımı veya başka bir hesaba aktarılması vergisel sonuç doğuran bir işlemin, dolaylı olarak yapılması da aynı vergisel sonuçları doğurmalıdır. Kaldı ki; Gelir Vergisi Kanunu'nun ticari kazancın tespitine ilişkin 37. maddesi ve bu maddede yer alan işletmeden çekilen değerlerin özsermaye farkına ekleneceğine ilişkin hüküm de bunu gerektirmektedir.

Sermayeye eklenmesi olası bir başka kaynak, taşınmaz ve iştirak satışından doğan kazançlar nedeniyle oluşan fonlardır.

Kurumlar Vergisi Kanunu'na göre, bazı taşınmaz ve iştirak hisselerinin satışından doğan kazancın % 75'i, beş yıl süreyle pasifte bir fon hesabında tutulmak koşuluyla kurumlar vergisinden müstesnadır.

Düzenlemeye göre, bu fonun beş yıl içinde herhangi bir hesaba nakledilmesi veya işletmeden çekilmesi ya da işletmenin tasfiyesi halinde, zamanında ödenmemiş olan vergiler için vergi ziyaı doğmuş sayılmaktadır.

İstisna, işletmelerin mali bünyelerinin güçlendirilmesini ve satış nedeniyle doğan fonun belirli bir süre için işletmede kalmasını amaçlamaktadır. Dolayısıyla oluşan fonun sermayeye eklendikten sonra, sermaye azaltımı yoluyla ortaklara aktarılması mümkün değildir.

Bu gerekçelerle, daha önce sermayeye eklenmiş olan taşınmaz ve iştirak hissesi satış kazancı istisnası kapsamında işlem gören fonların, sermaye azaltımı yapılması veya tasfiye nedeniyle 5 yıl geçmeden ortaklara dağıtılması halinde, işletmeden çekilen bu tutarların kurumlar vergisine, vergi sonrası dağıtılan kazancın da kâr dağıtımına bağlı vergi kesintisine tabi tutulması gerekir.

Konuyla ilgili olarak Gelir İdaresi'nce verilen özelgelerde;

- Daha önceki yıllarda şirket sermayesine eklenmiş olan geçmiş yıl kârlarının, sermaye azaltımı yapılması veya tasfiye sebebiyle ortaklara dağıtılması halinde, kâr dağıtımına bağlı vergi kesintisi yapılması gerektiği,

- Azaltılan sermayenin geçmiş yıl kârlarını aşması halinde, aşan kısım üzerinden tevkifat yapılmayacağı,

- Daha önce sermayeye eklenmiş olan pasif kalemlere ait enflasyon fark hesaplarının, sermaye azaltımı yapılması veya tasfiye nedeniyle ortaklara dağıtılması halinde, işletmeden çekilen tutarların öncelikle kurumlar vergisine tabi tutulması, vergi sonrası dağıtılan kazancın da kâr dağıtımına bağlı vergi kesintisine tabi tutulması gerektiği, açıklamaları yer almaktadır.

Özelgelerde yer alan açıklamalara göre Gelir İdaresi Başkanlığı;

- Sermaye azaltımını işletmeden çekiş olarak görmekte,

- İşletmeden çekilen değerin kaynağına bağlı olarak vergileme yapılmasını öngörmekte,

- İşletmeden çekilen değerlerin öncelikle sermayeye eklenen değerlerden kaynaklandığını, kabul etmektedir.

Bu görüşlerden ilk ikisine katılmakla birlikte, işletmeden çekilen değerlerin öncelikle sermayeye son eklenen kâr veya fonlar olduğu görüşüne katılmak mümkün değildir. Öncelikle bu uygulamayı gerektiren herhangi bir açık düzenleme yoktur. Açık düzenlemenin olmaması ve şirket yetkili organlarının işletmeden hangi değerlerin çekileceği konusunda karar serbestisine sahip olmaları, bu yorumun yasal dayanağı olmadığını göstermektedir. Şirket yetkili organlarının verdikleri karar doğrultusunda, işletmeden çekilen değerlerin kaynağına bağlı olarak vergisel sonuçlarının değerlendirilmesi gerekmekle birlikte, öteden beri uygulanan ve genel olarak vergi hukukunda uygulaması herkes tarafından kabul edilen, oranlama yoluyla azaltılan sermayenin kaynağının belirlenmesi makul bir uygulama olarak kabul edilebilir.

Tüm yazılarını göster