Şentürk'ler Budapeşte'de coştu

Cem TOP SPOR ANALİZ cem.top@dunya.com

Fenerbahçe Şampiyonlar Ligi 2. ön eleme turunun ilk ayağında İstanbul'da 2-0 mağlup ettiği MTK Budapeşte karşısına ikinci maçta da rahat çıktı. Turu geçmek için erken bir gol bulmak ve oyunu domine etmek zorunda olan Macar temsilcisi orta sahadaki kalite yoksunluğu sebebiyle maça iki yönlü hakim olacak bir yapıda değildi. Bunu iyi değerlendiren Fenerbahçe, maçın henüz beşinci dakikasında Semih'in ayağından bulduğu golle turu cebine koydu. Maçın kalan 85 dakikalık kısımda MTK'nın çabalarının savunmada dikkatli sarı-lacivertliler karşısında sonuç vermesini belki de teknik direktörleri Jozsef Garami dahi beklemiyordu. Nitekim ilk 45 dakikanın 1-0 kapanmasının ardından son bir umutla ikinci yarıya saldırarak başlayan MTK, bir anda neye uğradığını şaşırdı. Hatırlayacaksınız, Şükrü Saraçoğlu'nda oynanan ve 2-0 temsilcimizin galibiyetiyle sona eren maçın ardından ikinci maçta Fenerbahçe'nin çok daha rahat olacağını belirtmiş, daha farklı bir skor beklediğimizi yazmıştık. Bunun sebebi elbette ki, ilk maçta izlediğimiz Macar takımıydı. Hücuma giderken savunmayı, savunurken çıkmayı bir türlü beceremeyen Budapeşte'nin evinde Fenerbahçe'ye çok daha fazla pozisyon vereceğini tahmin ediyorduk, yanılmadık.

Maçın genelinde Aragones'in bu sezon temel taktik düşüncesi olacağı iyiden iyiye belli olan baklava dizilişli orta sahayı izledik. Bu tip takımlar karşısında en akla yatkın sistemlerden birisi de bu. Daha zorlu rakipler önünde Aragones ne yapacak hep birlikte izleyip göreceğiz ancak bu konuda yönetimin de adımlar atması gerektiği aşikar. Fenerbahçe ayarındaki bir takımın en az 3 tane iyi defansif orta saha oyuncusuna sahip olması gerekiyor. Bu alandaki alternatifsizlik tıpkı geçen yıl Beşiktaş'ın yaşadığı gibi sezon içinde çok sancılı dönemler yaşanmasına sebep olabilir. Böyle bir skor sonrası Fenerbahçe'nin eksiklerinden bahsetmek ne denli doğru bir iş bilemiyorum, fakat ilk maç sonrası gazetelere göz gezdirdiğimde sarı-lacivertliler adına bir başka tehlikeyi daha görme fırsatım oldu. Saraçoğlundaki maçtan sonra kimi spor yazarlarımız Fenerbahçe'yi 8-10 puan farkla lig şampiyonu ilan etmiş, kimisi de Şampiyonlar Ligi'nde yarı final hatta finali garanti gördüğünü yazmıştı. Sezon öncesi takım adına beklentileri bu derece yükseltmenin ve başarı çıtasını "8-10 puan farklı şampiyonluk", "Şampiyonlar Ligi finali" gibi noktalara çıkarmanın kehanetten öte ne gibi bir anlamı olabilir? Peki ya bu 5-0'lık deplasman galibiyetinin ardından Fenerbahçe'ye ne payeler verilecek? Verilecek paye kaldı mı diye sormak sanırım en mantıklısı. Sakın ola, "Fenerbahçe düşmanlığı" gibi primitif bir kalemşörlüğe soyunduğum veya "bağcı dövmek" tabelasından tali yollara saptığım sanılmasın. Anlatmak istediğim şu; Fenerbahçe'yi daha ciddi rakipler karşısında izleyip uzun soluklu lig/kupa mücadelelerinde analiz etmeden şampiyon ilan edenlere inanmayın. Hele ki, defansın önüne Aurelio gibi bir emniyet süpapı yerleştirilmeden...

Sarı-lacivertliler bu turu iki maçta rakip kaleye 7 gol atıp, kalelerinde hiç gol görmeden geçmeyi başardılar. Şimdi rakip Sırp temsilcisi Partizan. Partizan'ın MTK'ya oranla daha ciddi bir tehlike arz ettiğini söyleyebiliriz ama iki takımı terazinin kefelerine koymak için önce Sırp tarafında akrofobi var mı, yok mu araştırmak gerek. Neden derseniz Fenerbahçe bu eşleşmede de oldukça ağır basıyor. Rakibini ciddiye alan ve bu iki maça da iyi hazırlanacak Fenerbahçe'nin bu turu da geçmesi doğal sonuç olur. Zaten Fenerbahçe'nin geçen sezon gösterdiği performansı kıstas alırsak, çok daha yukarılara ait bir takım olduğunu görüyoruz. Tereddütlerimizin nedeni orta alandaki gedik ve kaledeki soru işareti. 

Tüm yazılarını göster