Seçime katılma oranı hep önemli, ama 7 Haziran'da daha da önemli

Alaattin AKTAŞ EKO ANALİZ ala.aktas@gmail.com

Yüksek Seçim Kurulu, 7 Haziran için seçmen sayısını 56 milyon 633 bin olarak açıkladı. 1980'den bu yana yapılan sekiz seçim gösteriyor ki, bizde seçime katılma oranı ortalama yüzde 85-86 dolayında. 7 Haziran'da seçime katılma oranı yüzde 85 olursa, 48 milyon oy kullanılacak demektir. 

Seçime katılma oranının bu sekiz seçimde en yüksek düzeye yüzde 93.3 ile 1987'de çıktığını, en düşük oranın ise yüzde 79.1 ile 2002'de görüldüğünü belirtelim. 

Bu süreçte seçime katılma oranlarından ve partilerin aldıkları oylardan kabaca şöyle bir sonuç çıkarmak da mümkün. Seçmenin iktidar partisinden bir anlamda soğuduğu ve yeni oluşan partilerden de pek umutlu olmadığı ya da bu partileri fazla tanımadığı dönemlerde seçime katılma oranı belirgin bir şekilde düşüyor. Bu çerçevede en tipik geçişleri 1987 ve 1991 seçimleri ile 1999 ve 2002 seçimlerinde görüyoruz. 1987'de yüzde 93 olan seçime katılma oranı, ANAP'ın belirgin bir güç kaybı yaşaması sonrasında izleyen seçimde yüzde 84'e indi. Benzer şekilde 1999 genel seçiminde yüzde 87 olan katılma oranı da, Türkiye'nin büyük ekonomik kriz yaşadığı 2001 krizi sonrasındaki seçimde yüzde 79'da kaldı. 

İktidarda 2002'den beri tek parti var ve düz mantık, seçmenin artık bu partiden biraz bıktığını, bıkması gerektiğini söylüyor. Ama gerçek pek de öyle değil. AKP, hala Türkiye'nin en güçlü ve bu seçimde de iddialı partisi. 

Artık dünyada pek eşi benzeri kalmamış yüzde 10'luk baraj uygulamamız yüzünden 2002 seçiminde Meclise iki parti girebilmişti. 2007 ve 2011'de ise Meclisteki parti sayısı üçe çıktı. 

İşte bu seçimin 2002 sonrasındaki süreç açısından çok önemli bir farkı var. Şimdi Meclise bir dördüncü partinin, HDP'nin girmesi söz konusu. Gerçi HDP'liler Mecliste bağımsız olarak yer bulabiliyorlardı kendilerine, ama bir parti olarak bulunmak başka tabii ki. Üstelik bu durum, diğer partilerden, özellikle de HDP'nin güçlü olduğu bölgelerde ikinci parti konumunda bulunan AKP'den milletvekili çalmak demek. 

Seçime katılma oranının önemi 

Girişte de belirttik; 7 Haziran için seçmen sayısı 56.6 milyon olarak açıklandı. Seçime katılma oranı yüzde 85 olsa, bu demektir ki 48.1 milyon kişi oy kullanacak. Ama şöyle bir gerçek var, bizde ortalama olarak kullanılan oyların yüzde 97'si geçerli oluyor, oyların yüzde 3'ü ya yanlış kullanılıyor ya da bu durum isteyerek oluşturuluyor. 

Yüzde 97 oranının bu seçimde de ortaya çıkması durumunda geçerli oy 46.7 milyon olacak. Bu 46.7 milyon oyun partilere nasıl dağılacağını bilemeyiz, kestiremeyiz, bu bizim işimiz değil. Zaten burada önemli olan, üstünde en çok durulan HDP'nin yüzde 10'u geçip geçemeyeceği. Yani 46.7 milyon geçerli oy kullanılırsa, HDP'nin 4.7 milyon oy alıp alamayacağı. Diğer partilerin bir puan fazla ya da iki puan az oy alması, ancak HDP'yi etkiliyorsa bir önem taşıyacak. 

Katılma oranı artarsa ne olur? 

Klasik gibi görünebilir, ama kabul etmeli ki bu seçim öncekilerden daha önemli. Her partinin kendine göre çok önemli amacı var. 

AKP başkanlık peşinde, CHP ilk kez ekonomik vaatlerle vatandaşa dokunmaya çalışıyor, MHP de yine ekonomik vaatleri ön plana getiriyor. HDP'nin bu aşamadaki en öncelikli amacı ise kuşkusuz barajı aşabilmek. 

İşte bu yüzden partiler yüzde 85 dolayında tahmin edilen seçime katılma oranını yukarı çekmek ve tabii ki sandığa gitmekten kaçınan seçmenin oyunu alabilmek peşinde. 

Seçime katılma oranı artarsa bundan en çok hangi parti ya da partiler karlı çıkar, önemli soru bu. 

AKP her ne kadar yeni anayasadan söz ediyorsa da, bu anayasanın nasıl bir başkanlık öngördüğü pek net anlaşılabilmiş değil. Bu kafa karışıklığı AKP içinde bile mevcut. Dolayısıyla, daha önce sandığa gitmemiş olan AKP seçmenini öyle çok motive edecek bir durum yokmuş gibi görünüyor. 

CHP ve MHP seçmenin cebine hitap etmiş oldukları için geçmişteki konumlarına göre birkaç adım önde duruyorlar sanki. Bunun etkisiyle, diğer partilerden geçişler bir yana, daha önce partisine biraz kırgın olan seçmen, bu kez sandığa gidebilir. 

Seçime katılma oranından en çok yararlanacak parti ise HDP gibi görünüyor. Bu partiye sempati ile yaklaşmasına rağmen, bulunduğu seçim çevresinde bağımsız aday olmaması yüzünden oy kullanma gereği duymayan HDP'liler, bu kez çok istekli bir şekilde sandığa gidebilirler. 

Geçerli oy 3 milyona yakın artabilir 

56.6 milyon seçmen, yüzde 85 katılma oranı ve yüzde 97 geçerlilik oranıyla geçerli oy 46.7 milyon düzeyinde. Seçime katılma oranının yüzde 90'a çıkması halinde ise geçerli oy 49.4 milyonu buluyor ve 2.7 milyonu aşkın bir artış ortaya çıkıyor. 

Herhangi bir partinin, yüzde 85'lik katılım oranına göre 15 milyon oy aldığını, bu partinin 15 milyonluk oyunun katılım oranı yüzde 90'a çıktığı halde sabit kaldığını varsayalım. 15 milyon oy, yüzde 85 katılımda yüzde 32, yüzde 90 katılımda yüzde 30 oranında oy almak demektir. 

Tüm partilerin seçime katılma oranını yukarı çekme ve bundan pay kapma yarışının altında da işte bu "artı" oylar yatmaktadır. Bu "artı" oyların nereye gideceği de üç aşağı beş yukarı belli gibi görünmektedir.

Tüm yazılarını göster