Saray zirvesinin etkisi sınırlı kaldı, gözler 17 Mart toplantısında

Alaattin AKTAŞ EKO ANALİZ ala.aktas@gmail.com

Oldu olacak, yapıldı yapılacak, derken Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Merkez Bankası Başkanı Erdem Başçı ile buluşması nihayet gerçekleşti. Toplantıda bulunan Ali Babacan'ı unutuyor değiliz, ama Erdoğan'ın Babacan'la bir araya gelmesi olağan sayılır. Merak uyandıran görüşme, kabul etmek gerekir ki Başçı ile olandı. Bu görüşmenin sonuçlarının çok daha merakla bekleniyor olması da normal sayılmalı. Erdoğan'ın, Başçı'yı yüksek faiz uyguladığı gerekçesiyle dolaylı biçimde vatan hainliği ile suçlaması, görev süresi dolduğunda başkanlığa yeniden atanmasının düşünülmediğini ima etmesi gibi dozu çok yüksek eleştirilerden sonra doğal olarak gözler Erdoğan-Başçı görüşmesindeydi.

Peki ne oldu; haftalardır beklenen bu görüşmede taraflardan biri diğerini ikna edebildi mi? Bu soruya, "Taraflardan birinin ikna olmasını bekleyen var mıydı ki" diye yanıt vermek gerekir. 

Zaten toplantı sonrası Cumhurbaşkanlığı'ndan yapılan açıklamada Erdoğan'ın görüşlerini değiştirmediğini, Merkez Bankası'nın sunumunda da Merkez'in temel görüşlerinde bir değişiklik olmadığını görüyoruz. 

Cumhurbaşkanlığı'ndan yapılan açıklama, rutin bir toplantı açıklaması. Ama bir cümleye sıkışmış görünen bir ifade dikkat çekiyor:
"Türkiye'de ekonominin temellerinin son derece sağlam olduğuna işaret edilen görüşmede, güçlü ve dengeli büyüme hedefleri doğrultusunda uygulanmakta olan politikalar, Sayın Cumhurbaşkanımızın faiz ve üretime yönelik hassasiyetleri üzerinde durulmuştur."

"Faiz ve üretime yönelik hassasiyetler..." Zaten Erdoğan ile Merkez Bankası arasında ipleri kopma noktasına getiren de faiz konusundaki görüş ayrılığı değil miydi? Bu açıklama gösteriyor ki Erdoğan'ın faiz konusundaki görüşlerinde değişiklik yok. Olmaması da normaldir, zaten beklenmiyordu.

Merkez tane tane anlattı

Merkez Bankası'nın sayfalar dolusu sunumunda bazı önemli konuların belirgin bir şekilde gündeme geldiği anlaşılıyor. Çoğu grafiklerden oluşan 130 sayfalık sunumda dikkat çeken ayrıntılar var. 
Bakınız Merkez Bankası neler söylüyor, ne yapıldığında ne gibi sonuçlar ortaya çıkacağını ifade ediyor:
• Para politikasının gelecekte gevşeme ihtimali, yerli paranın, yani konu Türkiye olduğuna göre TL'nin, değer kaybetmesi sonucunu doğurur. Ama tersi olur da, para politikasının gelecekte sıkılaşma ihtimali yaşanırsa TL değer kazanır. TL değer kaybettiğinde de bu durum ithal mal fiyatları kanalından enflasyonu yukarı iter. 
• Piyasa faizini ağırlıkla beklenen enflasyon belirler. Beklenen denge reel faizi ve risk priminin etkisi çok daha azdır. Bu üç etkenin ağırlığı kabaca yüzde 60 ve yüzde 20'şerdir.
• Piyasa faizlerini düşürmenin temelde üç unsuru vardır. İstikrar ve güven artırıcı adımların atılması; mali disiplin ve bu çerçevede kamu borç yükünün hafifletilmesi; fiyat istikrarına odaklı bir para politikası duruşu. Bu yolla enflasyon beklentileri ve enflasyon risk primi düşeceğinden piyasa faizleri kademeli olarak düşebilir. 
• Yatırımların faiz dışındaki belirleyicileri olumlu anlamda güven ve istikrardır, olumsuz anlamda belirsizliklerdir. Ayrıca, yapısal reformlar tasarrufları, geleceğe ilişkin güveni ve istikrarı daha da artıracaktır. Bu yolla yatırım eğiliminde ilave bir artış sağlanabilecektir.

Piyasa da zaten tepki vermedi

Cumhurbaşkanı Erdoğan belli ki "Faiz düşük olsun, yatırımlar artsın" demeye devam ediyor. Görüşmede "Enflasyon yüksek faizin neticesidir, önce faizi düşürün" dedi mi, bilemiyoruz. Ama Erdoğan'ın bu görüşünü öyle bugünden yarına değiştirmeyeceğini söylemek de kehanet olmaz. 

Merkez Bankası Başkanı Erdem Başçı'nın ne söylediği de sunumundan belli sayılır. Öyleyse?
Saray'daki bu görüşme, "adet yerini bulsun" şeklinde gerçekleşen bir görüşmeden öteye bir anlam taşımıyor. Hem zaten bakınız, piyasalar bu görüşmeye çok büyük önem veriyor olsalardı, öncesinde de, dün de tansiyon bir anda düşüverirdi. Şimdi bıçak sırtı bir dengede gitmeye devam ediyoruz.

TL dün bir miktar değer kazandı, ama kayda değer bir miktar değil... Borsa önce arttı, sonra geriledi... Faiz ise neredeyse sabit kaldı...

Görüşme, Merkez Bankası üstündeki baskının tümüyle kalkması biçiminde yorumlansaydı bu üç temel göstergeyi dün bu düzeylerde mi görürdük, yoksa çok başka değerler mi ortaya çıkardı?

17 Mart'ta ne olur?  

Merkez Bankası Para Politikası Kurulu 17 Mart'ta toplanacak. Merkez Bankası yine öylesine zor duruma düşürülmüş durumda ki...

Bu toplantıda faiz indirilse, ekonomik yönden haklı gerekçeler bulunarak bile indirilse, bu karar 11 Mart Saray toplantısına bağlanacak. Faiz indirimine gidilmese, bu kez Cumhurbaşkanı'nın isteğine karşı çıkıldığı yorumlarından geçilmeyecek. 

Yanlışın temelinde, siyasilerin Merkez Bankası'yla hem de kamuoyunun gözü önünde böylesine içli dışlı olması yatıyor. Hani yakın zamanda bir futbol karşılaşması öncesi bir takımın başkanı, hakemi "Maçı adil yönet" demek için aramıştı da o hakemin maçtaki her kararı, bu telefonun etkisiyle yorumlanır olmuştu. Şimdi Merkez Bankası'nın kararı da "Erdoğan'a boyun eğme" ya da "Erdoğan'a rağmen" diye yorumlanacak. 
Böyle bir toplantıyı davul çala çala ilan ederek yapmak siyaseten iyi hoş da, ya ülke için?
 

Tüm yazılarını göster