Sandığa gitmeyenler bir araya gelebilseler, bir parti kurabilirler

Alaattin AKTAŞ EKO ANALİZ ala.aktas@gmail.com

30 Mart yerel seçimlerinde 52 milyon 695 bin seçmen oy kullanabilecek. “Kullanabilecek” diyoruz, çünkü bu seçmenlerin yaklaşık 8 milyonu yine sandığa gitmeyebilir. 8 milyonluk tahminimizin dayanağı, son dört yerel seçimdeki eğilim.

Bizde seçmen, “Bir tek benim oyum eksik olsa ne olur ki” diye bakıyor. O “bir tek oy”lar toplanıyor toplanıyor ve milyonlarca oy ediyor sonuçta.

Bir tarafta sandığa gitmeyenler var, bir tarafta da sandığa gidip ister bilinçli, ister farkında olmadan geçersiz oy kullananlar var. Kullanılmayan oylarla geçersiz oylar toplandığı zaman, ortaya devasa potansiyele sahip “sanal” bir parti çıkıyor.

1999, 2002, 2007 ve 2011 genel seçimlerinin ortalamasında seçime katılma oranı yüzde 83.3 düzeyinde. Geçersiz oylar düşüldüğünde seçime katılma oranı yüzde 80.3’e iniyor.

Yerel seçimlerde de benzer bir tablo var. 1994, 1999, 2004 ve 2009 yerel seçimlerine katılma oranı ortalama yüzde 84.5; geçersiz oylar düşüldüğünde oran yüzde 82’ye geriliyor.

2009’da üçüncü parti 

2009’daki yerel seçimlerde 48.1 milyon kayıtlı seçmene karşılık kullanılan geçerli oy 40 milyonda kaldı. 7.1 milyon seçmen oy kullanmadı, 1 milyona yakın oy da geçersiz sayıldı. O seçimde AKP 15.4 milyon oyla birinci, CHP 9.2 milyon oyla ikinci parti oldu. Kullanılmayan ve geçersiz sayılan 8.1 milyon oy, bir anlamda sandığa gitmeyenleri ve bilerek ya da farkında olmadan geçersiz oy kullananları üçüncü parti konumuna getirdi. 2009 yerel seçimlerinde MHP’nin normal sıralamada 6.4 milyon oyla üçüncü parti olduğunu belirtelim.

Yani 2009’da sandığa gitmeyenler ve oyları geçersiz sayılanlar, birinci sıradaki AKP’nin aldığı oyun yarısından daha fazla oy potansiyeline sahipti.

Sanal parti 2011’de de üçüncü

Sanal parti, 2011 genel seçimlerini de üçüncü tamamladı. Söz konusu seçimde 8.9 milyon oy kullanınlmadı, 1.1 milyon oy da geçersiz sayıldı. Böylece 10 milyon oy çöpe gitmiş oldu. 2011 seçiminde AKP 21.4 milyon, CHP 11.2 milyon, MHP ise 5.6 milyon oy aldı. Yani bu seçimde de 10 milyon oy potansiyeli olan sanal parti üçüncü sıradaydı.

30 Mart’ta durum değişir mi?

Herkes farkında ki, 30 Mart bir yerel seçim oylaması olmaktan özellikle çıkarılmak istendi, bunda da büyük ölçüde başarılı olundu. 30 Mart’a, bir “onaylama-onaylamama” misyonu yüklendi. Türkiye, 30 Mart’ta, adeta Gezi eylemlerini, 17 Aralık’taki rüşvet ve yolsuzluk operasyonunu, fezlekeleri oylayacak. Yerel yöneticilerimizi mi seçeceğiz, yoksa bir referandum oylaması mı yapıyoruz, her şey birbirine karıştı. Seçim sandığı; adı üstünde seçimin yapıldığı yer. Seçim sandığı bir aklama ya da suçlama yeri değil ki!

30 Mart’a böylesine bir anlam yüklenmesi, kimi yorumlara göre seçime katılma oranını epeyce yukarı çekecek. Özellikle daha önce sandığa gitmeye bir anlamda üşenenler, bu kez oy verme konusunda hevesli davranacak. Hele hele ilk kez oy kullanacak milyonlarca genç bulunduğu dikkate alınırsa ve bu gençlerin Gezi eylemleri ve son Twitter yasağı dolayısıyla geleceklerini sorgulama durumunda kaldıkları göz önünde bulundurulursa, seçime katılma oranında bir rekor bile kırılabileceği dile getiriliyor.

Ama elbette bu demek değil ki, Gezi ve Twitter mutlak surette iktidar aleyhine işleyecek. Gezi ve Twitter konusunda çok katı bir tutum sergilemenin getirisi de olacak elbette. Hem zaten Başbakan Erdoğan da buna yatırım yapmadı mı?

30 Mart’ta, 2009’daki yerel seçime göre seçmen sayısında 4.6 milyon artış var. Ve bu seçmenler doğaldır ki ilk kez oy kullanacak genç nüfustan oluşuyor.

Birinci, bu seçmen kitlesi hangi parti ya da partilere yönelecek. İkincisi de, normalde 8 milyon olarak tahmin edilen oy vermeyecek kitle 30 Mart’ın öneminden ötürü bu kez ne ölçüde yine pijamalarıyla evde oturmayı tercih edecek, ne ölçüde “Ben de söz sahibi olmalıyım” diyecek. Bu soruların yanıtı, 30 Mart akşamı kimin güleceğini belirleyecek.  

Tüm yazılarını göster