Sanayide yeni devrimi yakalamanın zorluğu

Alaattin AKTAŞ EKO ANALİZ ala.aktas@gmail.com

Sanayide yeni devrim olarak görülen 4.0 son dönemde pek gözde. Biz de bu devrimi yakalamamız gerektiğini söylüyoruz hep. Bunu dile getirmekte bir sakınca yok tabii ki, ayrıca getirmeliyiz de. Ama doğrusu bunu nasıl yapabileceğimiz konusunda kafamız bir hayli karışık gibi görünüyor. 

Bir kere mevcut koşullarda bizim böyle bir devrime hazır olduğumuzu, hemen uyum sağlayabileceğimizi, ayak uydurabileceğimizi söylemek, içinde bulunduğumuz zorlukları biraz hafife aldığımız anlamına gelir. Biz hala yatırımdan ne anladığımıza karar verebilmiş değiliz ki. Çocukluğumdan aklımda kalan, büyüdüğüm kentte yüksek binaların çoğaldığını izleyerek geliştiğimizi düşünüp bundan mutluluk duymaktı. Çok inşaat, yüksek inşaat, gelişme demekti benim için. Bu yıllar öncesinde oluşan bir düşünceydi, üstelik çocukça bir düşünceydi. 

Aradan yıllar geçti, şimdi hala inşaatı gelişmişlik göstergesi olarak saymaya devam edegelen yöneticilerimiz var. Kalkınmaya katkı sağlayan inşaatlar değil kastımız. Gerçekten gerekli olduğu sürece yollar, köprüler, metrolar, havaalanları yapılmalı, yapılıyor da zaten. Bunlara kimsenin sözü yok, olamaz da. Ama yirmi katlı, otuz katlı konut inşaatlarına bakıp bundan kalkınmışlık payı çıkarmak ve mutluluk duymak... Biraz tuhaf oluyor ve işte o meşhur 4.0 ile büyük bir çelişki ortaya çıkıyor. 

D'deki nokta bile değil!

Bu D, yeni sanayi devriminin D'si. Bizim gelişmişlik göstergesi saydığımız başta konut için yapılanlar olmak üzere inşaat yatırımları ise işte bu D'nin üstünde bir nokta bile değil. 

Binlerce konut yaptınız, bitti, Türkiye'de herkes ev sahibi oldu. Sonra? Ertesi yıl ne yapacaksınız? Bu konut inşaatlarında çalışanlar iş bitince nerede istihdam edilecek? 

İnşaat elbette yalnızca konut değil, biraz önce belirttik. Ama her konut projesi nasıl ki anlamsız görülemezse, konut dışındaki her inşaat projesi de anlamlı bulunamaz, öyle değerlendirilemez. "Ben yaptım oldu" mantığıyla girişilen bir dizi gereksiz proje var. Haydi varsayalım onlar da çok ama çok gerekli; ama bu projelerin hiçbiri yine de sanayi devriminin bir unsuru olamaz ki... 

Çatıdan başlayan inşaat gibi... 

Yeni bir kalkınma hamlesi, yeni bir sanayi aşaması; yeni, yeni, yeni... İyi güzel de, bu yenilikleri gerçekleştirecek genç beyinler nasıl bir eğitim alıyor, bunu irdeliyor muyuz? 

Bakın, Türk eğitim sisteminin en büyük zaaflarından biri, hala ve hala, yıllardır öğrencilere bir tek yabancı dili bile doğru dürüst öğretememiş olmasıdır. Bu, milli eğitim sistemimizin en büyük ayıbıdır. Bir öğrenci özel bazı okulları hariç tutarsak, yıllar boyunca sözüm ona yabancı dil eğitimi alır, ama mezun olduğunda dil açısından hiçbir şey bilmiyordur. 

Genç beyinlere hayatı boyunca gerekli olacak yabancı dil gibi, muhakeme yeteneği oluşturabilme gibi, analitik düşünme gibi özellikleri kazandırma uğruna hiçbir şey veremiyoruz, sonra da çatıdan başlayan inşaat yaparcasına sanayi devrimine soyunuyoruz. 

Çatıyı yapacak birkaç usta bulabiliriz bulmaya ama, o çatının dayanacağı inşaatta sanki bayağı eksiklik var gibi. O eksikliği nasıl kapatacağız acaba? 

Sıradan yatırımlar bile artmıyor 

Bırakınız sanayi devrimi çerçevesinde ele alınabilecek olanları, sıradan yatırımlarda bile öyle kayda değer bir mesafe alamıyoruz. Ekonomi Bakanlığı'nın verilerine bakalım. Teşvik belgesi verilen yatırımlarda Türkiye'yi heyecanlandıracak, kalkınmamıza ivme kazandıracak bir gelişme yok. 

Geçen yılı yalnızca bir önceki yılla kıyaslama yanlışına düşersek ve satır aralarını okumaktan kaçınırsak, çok güzel bir tablo olduğu düşüncesine kapılabiliriz. Ama biliyoruz ki geçen yıl büyük ölçekli birkaç enerji projesi yatırım eğiliminin birden yukarı dönüyor gibi görünmesi sonucunu doğurmuştu. Hem zaten bu yılki dramatik sayılabilecek düşüş de geçen yılki yüksek tutardan kaynaklanıyor. Dolayısıyla ne geçen yılın enerji sektörü kaynaklı teşvik belgeli yatırım düzeyine bakarak mutluluk duymalıyız, ne de bu yıl geçen yılki kadar enerji yatırımı yapılmadığı için (zaten yapılması da beklenemezdi) karalar bağlamalıyız. Bu yıl normale dönüyoruz, hepsi bundan ibaret aslında.

Tüm yazılarını göster