Sanayi üretiminde artışa devam!

Alaattin AKTAŞ EKO ANALİZ ala.aktas@gmail.com

Sanayi üretimi kasım ayında önceki yılın aynı ayına göre yüzde 8.4 artış gösterdi. Ekim ayındaki üretimde kaydedilen yüzde 7.4'lük artışla birlikte iki ayın ortalamasındaki üretim artışı yüzde 7.9 oldu. Yani üretim artışı yılın son çeyreğinde de hız kesmeden sürüyor, bu açık. Buradan hareketle, GSYH'deki artışın son çeyrekte de belirgin bir hızda süreceğini bir kez daha görmüş oluyoruz. Orta vadeli program kapsamında 2011 yılı için yüzde 7.5 olarak tahmin edilen büyüme hızının aşılacağı ilk dokuz ayın verileriyle zaten ortaya çıkmış gibiydi. Son çeyreğin ilk iki ayına ilişkin sanayi üretimindeki tablo, yüzde 8 olarak tahmin edilmekte olan hızın bile aşılabileceğine işaret eder nitelikte.

Kasımda, mevsim ve takvim etkisinden arındırılmış üretimde de 2010 yılının aynı ayına göre yüzde 5.2'lik bir artış kaydedildi.

Kasım ayı sanayi üretimi 2010 yılına göre artmış olmakla birlikte bir önceki aya göre geriledi. Ancak bu durum, 2011'e özgü değil. Genel olarak her yıl kasım ayının üretimi, ekim ayındaki üretimin altında kalıyor. Örneğin, son yedi yılın beşinde benzer bir tablo ortaya çıktı, yani kasım ayı üretimi ekim ayına göre geriledi.

Bu aktardıklarımızdan sanayi üretimindeki tüm göstergelerin olumlu olduğu gibi bir sonuç çıkarılmamalı. Kasım ayı üretimi, mevsim ve takvim etkisinden arındırılmış haliyle, ekim ayı üretiminin yüzde 2.5 altında kaldı. Yüzde 2.5, 2009 yılının aralık ayındaki yüzde 2.7'den sonraki en büyük gerilemeye işaret etmesi açısından önemli. Gerçi şu da gözden uzak tutulmamalı; mevsim ve takvim etkisinden arındırılmış üretim, ekim ayında eylüle göre yüzde 4.2 gibi rekor bir artış göstermişti; yani kasım için baz oluşturan üretim düzeyi çok yüksekti. Bunun da etkisiyle kasım ayındaki üretim gerilemesinin boyutu yüksek oldu.

2012'de ne olacak? 

Sanayi üretimine ilişkin rakamları çok geriden izleyebiliyor olmamız bir dezavantaj. Kasım ayı sanayi üretiminin düzeyini öğrendiğimizde aradan neredeyse bir buçuk ay geçmiş durumda. Bir oran tahmini yapmak zor olmakla birlikte, aralık ayı üretimin de 2010'a göre artış gösterdiğini, ancak artış oranının ekim ve kasımdakine göre daha düşük gerçekleştiğini beklemek gerekiyor.

Peki ya bu yıl ne olacak, üretim nasıl seyredecek… Kabul etmek gerekir ki, Türkiye'de ya da dünyada ekonomik koşulların öyle birden bire çok değişmesi söz konusu değil; hele hele yeni bir yıla girdik diye… Ama gidişatın olumlu olduğunu söyleyebilmek de zor. Her şey bir yana, ölçümde baz alacağımız 2011 yılının rakamları görece büyük. Bu yüzden, sanayi üretiminde de, GSYH'de de 2012'de daha ılımlı artışlar çıkacak karşımıza. Hem zaten 2011'de yüzde 8'i bile aşacağı beklenen GSYH'de 2012 hedefi yüzde 4 düzeyinde. Üstelik, bazı kuruluşlar, yüzde 4'e bile ulaşılamayacağı görüşünü dile getiriyor. Örneğin IMF yüzde 2.2'lik bir büyüme tahmin ediyor.

Ekonomide çok basit bir gerçek var; satılabilen, satılabileceği görülen, en azından umulan mal ya da hizmet üretilir. Üretmenin maliyeti dikkate alınırsa, artık satılacağı umulan da pek üretilmiyor, daha garanti gidiliyor. Dolayısıyla 2012'nin üretimi planlanırken, olası talep düzeyine belki daha çok bakılacak

Türkiye olarak içeride talebi olabildiğince kısmaya çalışıyoruz. Her ne kadar zaman zaman bu konudaki kararlarda yalpalıyorsak da, genel eğilim olarak tüketimin fazla olmaması isteği ağır basıyor.

Şu durumda çok üretebilmemizin temel koşulu dış talebin düzeyi. Dış talep olacak ki daha çok üretebilelim; bisiklet durmasın ki düşmeyelim!   

İhracatımızın yarısına yakınını halen AB bölgesine yaptığımız dikkate alınırsa, yine dönüp dolaşıyor, AB'deki sorunların ne ölçüde ve hangi zaman diliminde çözülebileceğine bel bağlamak durumunda kalıyoruz. 

Yalnızca AB'nin durumu da değil önemli olan; genel olarak dünya ticaretinin genişleyip genişlemeyeceği, küresel anlamda krizin nasıl seyredeceği belirleyici hale geliyor.

Ama bizim için AB'nin durumu öncelik taşıyor. Hani şu "Krizi yönetecek bir liderleri olmadığı için" bu duruma düşen AB var ya…

Tüm yazılarını göster