Sanayi üretimi, hızı yavaşlamakla birlikte artmaya devam ediyor

Alaattin AKTAŞ EKO ANALİZ ala.aktas@gmail.com

Sanayi üretimi, ocak ayında geçen yıla göre yüzde 7.1 artış gösterdikten sonra şubatta da yüzde 4.9 arttı. Hemen belirtelim, ocak ayı artışı daha önce yüzde 7.2 olarak açıklanmıştı, TÜİK oranı yüzde 7.1’e revize etti. Bu oranların, mevsim ve takvim etkisinden arındırılmamış endekse göre bulunan oranlar olduğunu da kaydedelim.

Sanayi üretimi, geçen yıl ise ocakta yüzde 2.2, şubatta yüzde 1.4 oranında artış göstermişti.
Buna göre, iki aylık artış bu yıl yüzde 6 oldu ve geçen yılın aynı dönemindeki yüzde 1.8’e göre fark attı. 

Aynı şekilde bu yılın şubat ayı sonu itibariyle yıllık bazda yüzde 3.7 olarak hesaplanan artış da, geçen yılın şubatı için aynı şekilde hesaplanan yıllık yüzde 2.2’lik artışın çok üstünde gerçekleşti.
Takvim etkisinden arındırılmış sanayi üretim endeksi de şubat ayında geçen yıla göre yüzde 4.9 arttı. Takvim ve mevsim etkisinden arındırılmış sanayi üretiminde ise şubatta ocak ayına göre binde 1 gibi çok az bir gerileme yaşandı. 

Bir ay önceye göre olan binde 1’lik gerilemenin önemi yok. Dolayısıyla, geçen yılla yapılan kıyaslamalar, her durumda sanayi üretiminin iyi gittiğini gösteriyor. Ama, bu iki aya bakarak yılın tümü için çok umutlu olmak da biraz hayalcilik gibi görünüyor.

İhracat sayesinde 

Bu iki ayda henüz kredi kartlarına getirilen taksit sınırlamasının ve tüketici kredileriyle ilgili önlemlerin çok fazla etkisinin olduğunu söyleyemeyiz. Bu önlemler, belli ki zaman içinde etkisini gösterecek. Ancak, genelde iç talebin daralmakta olduğu bir ortamda bu üretim artışı yine de önemli. Elbette üretim artışının kaynağı da önemli. 

Üretimde lokomotif görevini öyle anlaşılıyor ki ihracat üstlenmiş durumda. Sanayicinin önünde çok fazla seçenek de yok zaten. Ya iç pazara çalışılacak ağırlıklı olarak ya da ihracata. İç pazar da giderek daralma eğilimi gösteriyorsa yapılabilecek tek şey kalıyor, ihracata ağırlık vermek. 
Bu aşamada da imdada kur yetişti. Kur artışının her ne kadar bir dizi olumsuz etkisi söz konusu oluyorsa da, bu durumun ekonomiye hiç olumlu katkıda bulunmadığı da söylenemez elbette. 
Kur yükselince ithal enflasyon gibi bir olguyla karşı karşıya kalıyoruz örneğin. Merkez Bankası Başkanı Erdem Başçı mevcut enflasyonun neredeyse yarısının kur artışından kaynaklandığını söylüyor. Açık pozisyonu olan şirketler korkulu rüyalar görüyor doğal olarak. Bunlar olumsuz etkiler.
Ama kur artışının olumlu yönleri de var elbette. İşte ihracatın artması, işte pahalandığı için ithalatın azalması ya da az artması, dış ticaret açığının küçülmesi, bağlı olarak cari açığın daralması. 
Ama bizde rakamlar çok zikzak çiziyor. Ocak sonuna doğru 2.39’u gören dolar, aradan iki buçuk ay geçiyor, bu kez 2.09’a iniyor. Döviz kurunun yarın ne olacağını da kimse kestiremiyor; dolayısıyla kimse önünü tam anlamıyla göremiyor. Dövizle iş yapan; ister ihracatçı olsun, ister ithalatçı, fiyat vermekte zorlanıyor. 

Üretimde ithal girdi etkisi

Her ne kadar sanayi üretimi ilk iki ayda olumlu bir gelişme göstermişse de, tahmin edilen o ki bu iki ayın ithal girdisi çok daha önce, yani çok daha ucuz döviz kuruyla temin edildi. 
Acaba yüksek kurdan girdi temininde sıkıntı yaşandı mı ya da yüksek kur yüzünden ithalat ertelendi ve bu da üretime yansıdı mı, yani üretim şubattan sonraki aylarda nasıl seyretti, bunu bilmiyoruz. Bu soruların yanıtını almak için birkaç ay daha beklemek ve yılın kalan dönemine ilişkin öngörülerde bulunurken bu verileri dikkate almak gerek.         

Tüm yazılarını göster