Sanayi üretimi, hata iddiasının gölgesinde kaldı

Alaattin AKTAŞ EKO ANALİZ ala.aktas@gmail.com
"Adı çıkmaya görsün" denir ya; TÜİK'in durumu da biraz buna benzedi. TÜİK, geçtiğimiz günlerde iki veriyi erken, bir veriyi geç açıklamak gibi bir hataya düşünce, her önemli verinin açıklanacağı gün adeta benzer bir durum yaşanabileceği beklentisi oluştu. Daha da kötüsü, zamandan başka içerikte de hata olabileceği algısı doğdu. Ve dananın kuyruğu da dün koptu!
 
Aslında bir hata yapılmamıştı da, ah o, "her an her şey olabilir" beklentisi yok muydu…
 
TÜİK, 2013 yılından itibaren sanayi üretiminde baz yılını 2010'a çekti. Bu gayet normal; zaman içinde baz yılının eskimesi ve bu yüzden değiştirilmesi ilk kez karşılaşılan bir durum değil. TÜİK, baz yılını değiştirirken, sanayi üretimine ilişkin verinin nasıl okunması gerektiğine ilişkin görüşünde de değişikliğe gitti. Ama yanlış anlaşılmamalı, bu görüş tabii ki bağlayıcı değil, olamaz da, isteyen veriyi istediği gibi okur.
 
TÜİK'in tercihi, sanayi üretiminde takvim ve mevsim etkisinden arındırılmış "bir ay önceye göre olan değişimin" kullanılması. TÜİK yetkilileri, bu kararı alırken, Avrupa İstatistik Ofisi-Eurostat'ın temel uygulamasını da göz önünde bulundurduklarını belirtiyorlar. Ayrıca, milli gelir, istihdam ve dış ticaret gibi başka verilerde de zaman içinde takvim ve mevsim etkisinden arındırılmış serilerin ön plana getirilmesi için çaba gösterileceği ifade ediliyor.
 
Dün ne oldu?     
 
TÜİK, daha önce olduğu gibi sanayi üretimiyle ilgili olarak üç endeks açıkladı. Bunlar; "sanayi üretim endeksi, takvim etkisinden arındırılmış sanayi üretim endeksi ve takvim ve mevsim etkisinden arındırılmış sanayi üretim endeksi".
 
Bu endekslerle beraber, dünkü açıklamada takvim etkisinden arındırılmış endekse göre olan yıllık değişime (yüzde 4.4 artış) ve takvim ve mevsim etkisinden arındırılmış ocak ayına göre olan aylık değişime (yüzde 1.5 artış) yer verildi. 
 
Sanayi üretim endeksi, "arındırılmamış" vurgusu olmadan açıklanmıştı, değişim oranı da yoktu. Bu oranı bulmak zor değildi, nitekim endeksten hareket edenler oranı yüzde 1.6 olarak hemen hesaplayıverdi. 
 
TÜİK'in gözden kaçırdığı
 
Hata olarak nitelemek doğru sayılmaz, ama TÜİK'in gözden kaçırdığı, medyanın hata yapmasına yol açan bir detay var.
 
TÜİK, "takvim etkisinden arındırılmış sanayi üretim endeksi"ni açıkladı, tamam. Ama, bu endekse göre oluşturulan yıllık değişim oranına ilişkin tablonun başlığı "bir önceki yılın aynı ayına göre değişim oranları" diye atıldı.
 
Yani bu değişim oranlarının, "takvim etkisinden arındırılmış endekse" göre hesaplandığı belirtilmedi.
 
İşte hata bu noktada oluştu. Şubattan şubata yüzde 4.4 artış sonucunu veren bu tablonun arındırılmış endekse göre olduğu ilk bakışta anlaşılamadı. Yüzde 4.4, sanki arındırılmamış endeksle ortaya çıkan artışmış gibi algılandı. Oysa o endeksten hesaplanan oran yüzde 1.6 idi. 
 
Dedik ya TÜİK'in adı çıktı adeta, diye. "Açıklanan artış yüzde 4.4, oysa endekse göre yüzde 1.6 artış görünüyor" düşüncesi bir anda TÜİK'in sırtında kambura dönüşüverdi. 
 
Oysa ortada bir yanlışlık yoktu. Kısa sürede yaklaşımdan kaynaklanan bir hata yapıldığı anlaşıldı. Bu arada TÜİK de yüzde 4.4'lük artışı gösteren yıllık değişim tablosunun başlığını takvim etkisinden arındırılmış endeks vurgusuyla atmamasının bir anlamda yanlışlık olduğunu gördü ve kabul etti.
 
Hangi orana itibar edelim?  
 
"Hata yapıldı-yapılmadı" iddia ve görüşleri, sanayi üretimini gölgeledi. Şu satırlara kadar dünkü kaosu anlatmaya çalıştık. Peki, asıl konuya dönersek, sanayi üretiminde durum ne ve kullanılması gereken oran hangisi olmalı, hangi orana daha çok itibar edilmeli?
 
Takvim ve mevsim etkisinden arındırılmış aylık oran da, takvim etkisinden arındırılmış yıllık oran da elbette önemli. Üretimi yukarı ya da aşağı yönlü etkileyen başta çalışılan gün sayısı gibi etkenleri elemine ederek üretim düzeyini izlemek açısından bu endeksler önem taşıyor.
 
Ama bir de "gerçek üretim" var. Sonuçta kaç adet otomobil, kaç adet buzdolabı, çamaşır makinesi üretmişiz, ne kadar kömür çıkarmışız, bunlar var. "Bu yıl çalışma günümüz azdı, hava kötüydü, üretim artışı bu yüzden yavaş; ama bu olumsuzlukları yok sayarsak yani üretim endeksini takvim ve mevsim etkisinden arındırırsak üretim artışı gayet iyi" demek istatistik anlamında doğrudur da, sonuçta üretimin o kadar da artmadığı gerçeği değişmez ki. 
 
Şubatta olduğu gibi… Geçen yıl 21 olan çalışma günü sayısının bu yıl 20 düzeyinde bulunması ve "Bu yıl da 21 gün çalışılmış olsaydı üretim ne kadar artardı" hesabı, bizi yüzde 1.6'dan yüzde 4.4'e taşıdı. Başka etkenler de var ve hesaplama daha karmaşık tabii ki, ama gün sayısı önemli. 
 
Bu sapmalar hep böyle olmayacaktır tabii ki, kimi dönem tersi de yaşanabilir.
 
Takvim etkisinden arındırılmış endekse göre şubattaki üretim geçen yılın yüzde 4.4 üstünde. Ama arındırılmamış endekse göre üretim artışı yüzde 1.6 düzeyinde. İki oran da doğru. Ama elle tutulur, sayılır üretim mi arıyorsunuz, tabii ki doğru olan oran yüzde 1.6'dır.    
 
Tüm yazılarını göster