S&P not kırdı; dünya, ‘ABD’nin bile notu düştükten sonra’ demeye baş

Alaattin AKTAŞ EKO ANALİZ ala.aktas@gmail.com

Kredi derecelendirme kuruluşu Standard&Poor's'un ABD'nin uzun vadeli kredi notunu bir basamak aşağı çekmesi tüm dünyada çok farklı bir algı yarattı. ABD'nin kredi notunun düşürülmesinin söz konusu olabileceği bir süredir dile getiriliyordu ve bu yüzden S&P'nin kararı çok da sürpriz gibi görülmedi; ancak yine de 1929 yılındaki büyük buhranda bile kredi notu düşmeyen ABD'nin böyle bir durumla karşılaşması tüm dünyada da kaygı uyandırdı.

En temel soruların başında söz konusu not indirimine piyasaların bugün nasıl bir tepki vereceği geliyor. Daha çok taraftar bulan görüş, not indiriminin zaten bir süredir gündemde olduğu, bu yüzden de kararın çok sert hareketlere yol açmayacağı yönünde. Ancak, doğal olarak bu görüşe katılmayan ve ABD'nin notunun indirilmesinin piyasalarda bugün sert hareketler görülmesine yol açacağını savunan bir kesim de yok değil.

Algı değişti

ABD'nin notunun düşürülmesinin, tüm dünyada farklı bir algı yarattığı çok açık. Her ne kadar AB bünyesindeki ülkelerde de not indirimlerine gidilmişse de, bu ülkelerin ABD ile kıyaslanması elbette söz konusu olamaz. Ayrıca, sanki ABD'nin kredi notu anlamında bir ayrıcalığı ya da farklı bir ifadeyle dokunulmazlığı var gibi bir algı söz konusuydu. İşte S&P'nin son kararı bu algının tümüyle yıkılmasına yol açtı.

Ekonomisinde küçük de olsa çalkantı yaşayan ülkelere dönük not indirim kararları kuşkusuz bundan böyle çok daha kolay alınabilecek ya da notu indirilen ülkelerden yükselecek itiraz sesleri çok daha cılız çıkacak. Tüm dünyanın ABD'ye odaklandığı bir dönemde, İtalya da, İspanya da, Portekiz de, Belçika da, Yunanistan da ikinci planda kalacak.

Bir süre, doğal olarak, hangi ülkelerin notunun indirildiği ya da indirilebileceğinden çok, ABD'nin notundaki indirimin dünyayı nasıl etkileyeceği üzerinde durulacak. İşte bu konuda da tüm dikkatler özellikle bugün ve bu hafta üzerinde yoğunlaşacak.

Not kararının ABD ve dünya ekonomisi üzerinde yaratacağı etkiler bir yana, ABD'deki siyasi yansımaları da çok önemli olacak kuşkusuz. Başkan Obama'nın, bu karar yüzünden olumsuz anlamda tarihe geçen bir başkan olduğu tartışma götürmez bir gerçek ve bu durum 2012 başkanlık seçiminde ister istemez önemli rol oynayabilecek.

Türkiye'nin adımları

Merkez Bankası'nın geçen perşembe günü aldığı kararlar, çok tartışma yarattı. Bu konudaki tartışmalar hala da sürüyor. Bazı kesimler, Merkez Bankası'nın aceleci davrandığı ve elindeki tüm barutu bitirdiği görüşünde. Aksi görüştekiler ise Merkez Bankası'nın zamanında ve gecikmeden karar aldığını savunuyor.

Bu iki görüşten hangisinin doğru olduğunu görebilmek için biraz da dış gelişmelerin seyrine bakmak ya da bu gelişmeleri izlemek gerekecek.

Eğer dünya yeni bir ekonomik krize girerse, Merkez Bankası bunu önceden görmek suretiyle erken davranma basiretini göstermiş olacak. Nitekim ABD'nin kredi notunun düşürülmesi ve bu süreçte yaşanabilecek olumsuzluklar, Merkez Bankası'nın bu olumsuzluğu gördüğü ya da tahmin ettiği biçiminde de yorumlanıyor. Bu da Merkez Bankası için doğrusu önemli bir artı puan olacak.

Her önlem, kaygı da veriyor

Ekonomide alınan önlemlerin doğrudan yarattığı etki kadar, bazen psikolojik olarak ters yönde etkileri de olabiliyor. Herhangi bir konuda önlem alındığında, o konuda işlerin çok kötü gideceği ve buna çare bulabilmek için karar alındığı algısı da doğabiliyor.

Merkez Bankası'nın döviz satış ihalesine başlama kararı bu yönde en tipik örneklerden biri. Normalde, Merkez Bankası'nın döviz satış ihalesine başlayacağını duyurması, döviz kurlarının yönünü aşağı çevirmesini sağlardı, beklenen buydu. Ancak, Merkez Bankası'nın ihale kararı bir anlamda ters etki yaptı; kararın açıklanmasından sonra kurlar daha da yükseldi.

Cuma gününe gelindi, Merkez Bankası perşembe günü aldığı kararlara bir yenisini ekledi ve yabancı para zorunlu karşılık oranları tüm vadeler için yarım puan aşağı çekildi. Bu operasyonla piyasaya yaklaşık 930 milyon dolar likidite sağlanmış olacağı ve zorunlu karşılıklarda ağırlıklı oranın yüzde 11'e gerilediği açıklandı.

Cuma günü hem döviz satış ihalesi yapılacaktı, hem yabancı para zorunlu karşılık oranının düşürülmesi yoluyla piyasaya 930 milyon dolarlık likidite sağlayacak bir adım atılmıştı. Ancak Merkez Bankası cuma günkü ihalede 50 milyon dolar satacağını açıklayınca kurlar yönünü yeniden yukarı çevirdi. Belli ki piyasa, Merkez Bankası'nın çok daha fazla döviz satacağını bekliyordu.

Ancak, 50 milyon doları çok az bulan piyasalardan bu ihaleye öyle çok fazla da bir teklif gelmedi. Bankaların toplam teklifi 91 milyon dolar oldu.

Merkez Bankası ilk günden 100, 200 ya da 500 milyon dolarlık bir döviz satışıyla piyasaya girse belki dövizi çok daha aşağı çekerdi çekmesine ama, kurlarda böylesine hızlı dalgalanmalar da arzulanmıyordu ki… Ayrıca, ilk günden rekor denilebilecek düzeyde döviz satacak Merkez Bankası, daha sonra dövize daha yoğun talep geldiğinde milyar dolar mı satmaya başlayacaktı ki…

Bu arada gözden kaçırılmaması gereken bir detay da Merkez Bankası'nın döviz satış ihalelerinde günlük bazda herhangi bir tutara ya da her gün satış yapıp yapmamaya angaje olmamış olması. Merkez Bankası bir gün hiç satış yapmayabileceği gibi, izleyen gün çok yüksek tutarda satış öngören bir ihale de düzenleyebilecek.

Herkesin derdi başka!

Yeniden başa dönelim… ABD'nin kredi notunun düşürülmesinden sonra gazetelerin haber portallarında yer alan yorumlar doğal olarak kişilerin mevcut pozisyonlarını da ortaya koyuyor. Elinde dövizi bulunanların, doların yükseleceği varsayımıyla bu karardan mutlu oldukları çok açık bir şekilde belli oluyor. Döviz borcu olanlar ise Türkiye'nin bundan niye böylesine etkilendiğini sorgulamayı tercih ediyor; bu kişiler aslında gizli gizli, "Biz bu kadar etkilenmemeliydik" demeye getiriyor.

Yine aynı şekilde hisse senedi portföyü bulunanların, son gelişmelerden en çok etkilenen borsaların başında İMKB'nin gelmesinden duydukları rahatsızlık görüşlere yansıyor.

Yatırımcıya öğütte bulunanlar da yok değil. Bu süreçte altının değer kazanmaya devam edeceğini savunanlar, krizlerde gelişmekte olan piyasalardan kaçan batılı büyük yatırımcıların şimdiye kadar ABD bonolarını aldığını, ancak şimdi bu bonoların eskisi kadar güvenli görülemeyecek olmasından dolayı güvenilir tek enstrüman olarak kıymetli madenlerin kaldığını belirtiyorlar.

Obama'ya akıl verdik!

ABD'nin notunun indirilmesinden sonra makul görüşlerin yanında yine müthiş yaratıcı görüşler dile getirildiğini de izliyoruz. Kimi okuyucu not indirimi kararının İsrail'in oyunu olduğunu savunarak Başkan Obama'ya akıl veriyor, kimi de yarım yüzyıl öncesine dönerek Başkan Eisenhower'in soruna 1961 yılında dikkat çektiğini dile getirebiliyor.

S&P'nin not indirimini İsrail'in ABD'ye gözdağı olarak değerlendirdiğini belirten bir okuyucu, ABD'nin yahudi lobisini çökertmesi gerektiğini ifade ettikten sonra Obama'ya "Yahudinin niyeti bozuk Sayın Başkan" diye sesleniyor.

Türkiye'de yayınlanan gazetelere ABD'den yazılan görüşler de dikkat çekici. ABD'de yaşayan bir Türk vatandaşı, Obama'yı vergileri yükseltmekle çok uğraştığı gerekçesiyle eleştiriyor ve "Cumhuriyetçi muhalefet beni çok iyi korudu" şeklinde görüş belirtiyor.

Not indirimine getirilen yorumlarda ağırlıklı olarak dile getirilen görüşlerden biri de, ABD'nin bu durumu yeni bir savaş gerekçesi olarak kullanacağı yönünde. Hatta bu durum esprili bir dille "Yeni dönemde bir Arap ülkesi daha demokratikleştirilecek" şeklinde ifade ediliyor ve bu ülkenin İran olacağı konusunda da yaygın bir görüş birliği içinde olunduğu dikkat çekiyor.    

Tüm yazılarını göster