Sakıp Sabancı

Tevfik GÜNGÖR OLAYLARIN İÇİNDEN gungoruras@superonline.com

Sakıp Sabancı'nın ölümünün 8'inci yılında dostları, arkadaşları, aile üyeleri dün akşam Sabancı Holding Konferans Salonu'nda toplandılar.

Sakıp Sabancı'yı andılar.

Sabancı bu yüzden, kötü imajlı 'fabrikatör' ve 'vurguncu-kaçakçı' zengin tipini değiştiren işadamıdır.
Sakıp Sabancı, kendi kişiliğiyle sempati toplarken, diğer gerçek sanayicinin ve vergisini ödeyen zenginin imajını nasıl değiştirdi?

Tabii ki bunda bir yetenek, beceri söz konusu. Ama Sakıp Sabancı'nın başarısının ardındaki en büyük faktör, halk ile diyalog kurmadaki başarısı ve bir de halka her zaman yakın olması idi.
Halk, Sakıp Sabancı'yı köyden İstanbul'a göçtükten sonra hasbelkader zengin olmuş, köyünü ve çıktığı çevreyi unutmuş biri olarak görmedi.

Halk onu hep kendinden biri, kendini bırakmayan, kendi diliyle konuşan, her konuyu açıklıkla anlatan biri olarak sevdi.

Sakıp Sabancı en ciddi sorunları bile anlatırken somurtmadı, güldü. Karamsar olmadı, ümit dağıttı.

Halk onun kişiliğinde, köyden çıkan, cebinde beş kuruşu olmayan, şansı yaver gider, çalışır ise bir gün bir yerlere gidebileceğini gördü.

Sakıp Sabancı, Sabancı Holding'i Adana'dan İstanbul'a 1974 yılında taşıdı. Türk kamuoyu Sakıp Sabancı'yı son otuz yılda tanıdı ve sevdi.

Sakıp Sabancı, yurtiçinde ve dışında başarılarını bu kısa dönemde gerçekleştirdi.

Sakıp Sabancı işyerini Adana'dan İstanbul'a taşımaya karar verdiğinde bu kararını duyurmak amacıyla ziyarete gittiği o zamanlar İstanbul Sanayi Odası Başkanı olan rahmetli Behçet Osmanağaoğlu'nun kendisini kararından caydırmak için söylediklerini anlatır. Deneyimli işadamı Behçet Osmanağaoğlu der ki: "Evladım Sakıp, İstanbul Bizans'ın merkezidir. Burada Bizans oyunu çoktur. Buraya senden önce senin gibi daha niceleri geldi. Yaşlı Bizans'ın dişleri arasında kayboldu gitti.

Sen saf ve bakir bir Anadolu çocuğusun. Adana'da babanın başladığı işleri devam ettir. İstanbul'a sakın gelme. Burada üç günde yok olur gidersin..."

Sakıp Sabancı derdi ki: "Behçet Bey'in söylediklerini ciddiye aldım. Ve İstanbul'da yok olmayacağımı ispat etmek için elimden geleni yaptım."

Sakıp Sabancı, İstanbul'da yok olmadı. Kısa sürede, Türk sanayinin duayeni (öncüsü) olan iki deneyimli sanayici Vehbi Koç ve Nejat Eczacıbaşı'nın yanında yer alma başarısını gösterdi.

Türkiye'de 3 büyük sanayici olarak Vehbi Koç, Nejat Eczacıbaşı ve Sakıp Sabancı'nın isimleri birlikte anılmaya başlandı.

Sakıp Sabancı yaş farkı olmasına rağmen Vehbi Koç ile çok iyi bir ilişki içinde idi. Birlikte seyahat ederler, sık sık birlikte olurlar, en önemlisi bolca yazışırlardı.

Vehbi Koç, 29 Aralık 1983 tarihinde Sakıp Sabancı'ya gönderdiği bir mektupta şunları yazmıştı:
"Altmış senelik iş hayatımda çeşitli devirleri yaşadım, birçok işadamları tanıdım; fakat sizin gibi işlerine hakim, sosyal faaliyetlerini de ihmal etmeyen, artistlere taş çıkartacak kadar esprili bir işadamına rast gelmedim.

İşadamı vardır, kendilerini dev aynasında görürler.

İşadamı vardır, sosyal hayata dalmışlar, işlerini ihmal ederler.

İşadamı vardır, birdenbire yükselmek hevesine düşmüşlerdir.

Kısa zamanda ikindi güneşi gibi sönüp gitmişlerdir.

Siz bir taraftan sosyal hayata ehemmiyet veriyorsunuz ve hemen her gün basında kendinizden bahsettiriyorsunuz; diğer taraftan da işlerinize o kadar hakimsiniz ki; bugün firmanızı Türkiye'de en üst seviyeye çıkardınız.

SASA'nın ve KORDSA'nın kuruluşlarında ve Garanti Bankası'nda bizimle yaptığınız protokol ile en son LASSA hisselerini devralarak Garanti Bankası ve Yapı Kredi Bankası'ndaki hisselerinizi Ayhan Şahenk Bey'e satmanızla ne kadar kuvvetli bir işadamı olduğunuzu gösterdiniz.

Atalarımızın deyimi ile 'anaların kundağına sığmayan' bir işadamısınız. İş hayatında daima muvaffak oldunuz".

Sakıp Sabancı, kardeşleriyle birlikte Sabancı Vakfı şemsiyesi altında okul, yurt, hastane, kültür merkezi yaptırarak başladığı sosyal faaliyetleri Sabancı Üniversitesi ile doruğa taşıdı. Sabancı Üniversitesi kampüsü ve eğitim imkanları ile örnek bir müessese oldu.

Tablo ve hat sanatına olan ilgisi sonucu çok büyük bir özel koleksiyon ortaya çıktı. Bu koleksiyon Sabancı Müzesi'nin oluşumunu sağladı.

Şimdilerde Sabancı Müzesi sadece Sabancı Koleksiyonu'nun teşhir edildiği bir müze olarak değil, dünyanın en iyi koleksiyonlarını Türkiye'ye getirecek bir müze olarak ün yaptı.

Düşününüz ki bütün bunlar sınırlı bir insan ömründe ulaşılan başarılar.

Bir pamuk işçisinin, değişik nedenlerle eğitimini tamamlama imkanı bulamamış oğlunun, Adana'da başlayarak, İstanbul'da devam eden çabalarının sonucunda ortaya çıkan tablo.

İşte bunun içindir ki, Sakıp Sabancı, ölümünden sonra, hayatta iken sahip olduğu paranın miktarı ile anılmıyor. Geriye ne kadar para bıraktığı değil, hangi eserleri bıraktığı konuşuluyor.

Tüm yazılarını göster