Sakal-bıyık!

Alaattin AKTAŞ EKO ANALİZ ala.aktas@gmail.com

Kredi derecelendirme kuruluşu Fitch'in, Türkiye'nin not görünümünü pozitiften durağana indirmesinin altında yatan iki etken var: Yüksek cari açık ve giderek yükselme eğilimi gösteren enflasyon.

Türkiye, yıllık olarak 750 milyar dolar civarında değil de, örneğin 2 trilyon dolar GSYH oluşturabilen bir ülke olsa, 80 milyara dayanmış bulunan cari açık o kadar da önemli sayılmazdı elbette, ama mevcut GSYH'nin yüzde 10'u kadar açık veriyor olmak tabii ki çok önemli. Bu oranın yüksek olduğunu Türkiye'yi yönetenler görmüyor mu, kuşkusuz görüyor. Zaten alınan önlemler de bu açığın hızını düşürmeye yönelikti. Türk parasının değerli seyretmesinin önüne geçilmeye çalışıldı, bu yönde önlemler alındı. Ama piyasa, Avrupa'nın da etkisiyle o kadar oynak ki, denizden yeni çıkan kaygan mı kaygan balığı çıplak elle tutmaya çalışırcasına çaba göstermek gerekiyor dengeyi sağlayabilmek için. Ama bu kolay değil, balığı yeniden denize düşürme riski var. TL biraz olsun değer yitirsin, diye attığınız adımlar kurda düşündüğünüzden fazla bir yükselmeye yol açınca bu kez fren yapmaya çalışıyorsunuz, ama bu kez de frene fazla basınca o güne kadarki çabalar boşa gidebiliyor. Yani dengeyi tutturmak çok zor!

Türk Lirası değer yitirince cari açığın biraz olsun azalacağı, en azından artış hızının yavaşlayacağı umuluyor. Teorik olarak bu sonuca ulaşılması gerekir tabii ki. Ama çoğu kez iktisat kitaplarında yazan pratiğe hemen uymuyor; en azından kurda yaşanan artış ithalata ve cari açığa eş zamanlı olarak yansımıyor, biraz zaman geçmesi gerekiyor.

Hedef özürlüyüz!

Fitch, Türkiye'nin not görünümünü pozitiften durağana indirirken yaptığı değerlendirmede, son altı yılın dördünde enflasyon hedefinin ıskalandığına dikkat çekiyor. Bu yıla bakalım:

Enflasyon hedefimiz yüzde 5.5. Merkez Bankası'nın son enflasyon raporunda yer alan beklenti yüzde 8.3, Başkan Erdem Başçı'nın "çıkılabilir" şeklinde ifade ettiği oran yüzde 9, Fitch'in tahmini ise yüzde 9.2. Yüzdedeki sapmayı oransal olarak ifade etmek çok doğru olmasa da, bir fikir edinmek için belirtelim; yüzde 5.5 yerine yüzde 8.3'lük bir gerçekleşme hedeften yüzde 50 sapıldığı anlamına geliyor. Eğer gerçekleşme Fitch'in tahmini doğrultusunda yüzde 9.2 olursa, sapma yüzde 67'yi buluyor.

Ya cari açık… 2011 hedefimiz 42 milyar dolardı. Orta vadeli program çerçevesinde açık artık 72 milyar dolar olarak tahmin ediliyor. Yani yüzde 71'lik bir sapma var. Kaldı ki 72 milyarda kalmak da pek kolay değil, dolayısıyla sapmanın oranı daha fazla da olabilir.

Tam sakal-bıyık durumu

Kur biraz yükselsin de ithalat azalsın, daha az cari açık verelim, diyoruz; bu kez yıllardır unuttuğumuz ithal enflasyon hortluyor. Yükselen kurun etkisinin gecikmeli görülecek olmasından dolayı cari açıkta da en azından şimdilik bir iyileşme yaşayamıyoruz üstelik.

Enflasyonun kur kaynaklı yükseleceği bir dönemde, vergi artışlarıyla yangına adeta körükle gidiyoruz. Dolaylı vergiye biraz daha yükleniyor, enflasyonu da tırmandırıyoruz.

Şimdi tüm umudumuz, bu kur düzeyinin ithalatı yavaşlatacağı, ihracatı biraz olsun artıracağı, bu sayede ticaret açığı ve bağlı olarak cari açığın daralacağı noktasında yoğunlaşıyor. Bu umudun temellerinden biri de, bu yıl cari açığın uzun süre çok yüksek seyretmiş olması. Yani baz etkisine bel bağlamış durumdayız.

Ama özünde elimiz kolumuz bağlı!

Kurun yükselmesine göz yumsak, enflasyon artıyor…

Enflasyon artıyor, diye kuru düşük tutmaya kalksak, bu kez de giderek büyüyen cari açık sorunu karşımıza dikiliyor.

Sorunu yalnızca kurun düzeyini belirlemekle de çözmek mümkün değil ki; elimizde olmayan etkenler var. İşte Avrupa'nın durumu! Bu coğrafyada işler sarpa sardıkça ihracatımızın yarısını yapmakta olduğumuz AB ülkelerine karşı elimiz güçsüzleşecek.

Ya euro, dolara karşı değer yitirirse… İhracatın yüzde 48 kadarını euro, yüzde 45 kadarını dolar cinsinden gerçekleştiriyoruz. İthalatta ise doların payı yüzde 62'yi buluyor, euronun payı yüzde 33'te kalıyor. İşte euro dolara karşı değer yitirirse, biz de değeri artan bir parayla ithalat yapmak gibi bir olumsuzlukla karşı karşıya kalacağız demektir.

Ne dersiniz; 2012, 2011'i aratacak bir yıl olmaya aday gibi mi görünüyor?

Tüm yazılarını göster