Rutinin bıktırıcılığı

Rüştü BOZKURT BUZDAĞININ DİBİ rustu.bozkurt@dunya.com

Şişecam'da planlama çalışmalarının "hayat okulu" olduğunu ilk yazıda aktardım. Sanırım planın bir araç olarak düşmanlarını da yazmam gerek. Bunlardan biri, her kurumsallaşmanın kendi ritüeli ve rutininin bıktırıcılığı idi. İkincisi, planı idealize eden anlayışın caydırıcılığı. Üçüncüsü, kendi işini aşırı önemseyen, o nedenle başka işleri küçümseyen her kademedeki yöneticilerin tavırları. Dördüncüsü, özgüveni almayan, geniş katılımlardaki tartışmalarda kendi düzeylerinin ortaya çıkmasından çekinen yöneticilerin yalıtımcı anlayışları. Beşincisi de konjonktürde işlerin iyi gitmesi, sonuçlara göre yapılan değerlendirmelerin,süreçlere göre yapılmaması nedeniyle plan çalışmalarını gereksiz görenlerin fırsat yakalamaları.

Rutinin ve ritüelin bıktırıcılığı: Kurumsallaşmış işyerlerinde her iş gibi plan çalışmalarının da kendine özgü bir ritüeli ve rutini var. Bunun en çarpıcı örneği bizim Ayşen Zamanpur'du. Zeki, iyi yetişmiş, kolay kavrayan ve sorumluluk duygusu olan bir uzmandı. Bir gün bana dedi ki, "…Hocam bu benim son çevre analizi çalışmamdır. Her yıl aynı şeyleri yapmaktan bıktım. Ben daha değişik ve daha yaratıcı iş yapacağım!"

Kararına saygı duyduğumu, bunun çok önemli bir saçım olduğunu, genç insanlarda yaratıcı-girişimciliği desteklemek gerektiğini, kişisel olarak istemesem de, yapacağı yeni işte arkasında duracağımı anlattım.

Kendine güvenen genç uzmanların bir süre sonra plan çalışmalarının rutininden kaçmaları tehlikesi var. O nedenle, plan çalışmalarında uzman yetiştirmeyi sürekli hale getiren bir mekanizma taslanması ve hayata taşınması gerekiyor. Aksi durumda, bir süre sonra, kendine güveni olmayan uzmanların elinde kalabilirsiniz. Asıl tehlike de, plan heyecanı olmayan, orayı sığınma yeri gibi gören uzmanların işe egemen olmalarıdır. Çünkü plan yapan, hayallerini asla yitirmemeli, hayallerini anlatma cesaretinden bir adım bile geri adım atmamalı ki, kuruma gerçek yarar üretmiş olsun…

İdealize edilen plan çalışmalarının yıldırıcılığı: Plan çalışmalarının bir başka yönü, plan çalışmalarını idealize eden, ona inananlar ile günübirlik yaşamayı marifet sanan aşırı değerlenmiş pragmatik düşünce sahipleri arasındaki sürtüşmedir.

Özellikle mühendis kökenli ve muhasebe kökenli bazı yöneticiler, kendi işlerini o kadar önemser ki, planı bir "ham hayal" olarak değerlendirebilirler. Bu çok sık rastlanan bir durumdur; iyi bir plancı, planın bir "araç olduğunu, amaç olmadığını" hiç unutmaz. Plancı kendi işini aşırı değerlendirmediği gibi, işlerini aşırı değerlendirenlerin önünde engel olmasını da bilmek zorunda.

İdealizm, plancıyı küserek "işleri idare etme" noktasına götürmemeli.

Unutulmamalı ki, "…miş gibi yapılmış plan çalışmaları" bir kurumun en büyük düşmanıdır. Çünkü büyük kurumlar on yıl öncesinden batar. Büyük kurumları battığı andaki yanlışlarla değerlendiremezsiniz, onun en az on yıllık hataların birikimi olduğunu görürsünüz.

"…miş gibi plan yapma"

Disiplinler arası ilişkinin önemini kavrayamama: Bir planın başarısı, yöneticilerin sahip çıkması kadar, disiplinler arası işbirliği inancına da bağlıdır. Örneğin mali işlerden sorumlu olanlar, teknik birimler ve diğer destek hizmetleri planın erdemine inanmamışsa, plancının işi zordur. Kurumun da geleceği çok parlak olmayabilir.

Plan çalışmalarında büyük özen gösterilmesi gereken husus, disiplinler arasında koordinasyon sağlanmasıdır. Herkes, bütünün bir parçası olduğu bilincine taşınırsa, planlar gerçek işlevlerini yerine getirir.

Özgüveni olmayanların yalıtımcı tutumu: Plan çalışmalarını emir-kumanda haline getirdiğiniz zaman, "…miş gibi plan" yapılır.Planlama birimlerinin özerkliğini sağlamak için, genellikle kurumun en üst yöneticisine ya da onun yardımcılarından birine bağlanır. Bir koordinatöre,grup başkanına bağlanan plan çalışmaları "emir-kumanda" bağlamı içinde özgürlüğünü ve özgünlüğünü yitirir.

Özgüveni olmayan, insanlara saygı duymayan, kendinden başka herkesi küçümseyen bir algılamaya sahip yönetici, planlama kendi emrinde ise projelerde ciddi sapmalar yaratabiliyor.

Plan çalışmalarında geniş katılımcılığı, kurumun bütününü gözeten tartışmaları güven altına alacak yapı yerine, yalıtımcı anlayış öne çıkarsa, planlar sadece yasak savma aracı haline gelebilir.

Plana inanmayanların fırsat yakalamaları: Her toplumda plana düşman, bilgisiz, fikir sahibi olmayan, varsayımlara dayalı tutarlı bir zihni modeli bulunmayan yöneticiler olacaktır. O yöneticilere plan bağlandığı zaman, planı tümden yok etmeye de cesaret edemeyecekleri için her türlü sulandırma yapılır... Plan çalışmalarını rayından çıkarmış bir kurum, sessiz ölümünü başlatmıştır. Bundan hiç kuşkunuz olmasın!

Bir sonraki yazıda plancının ve araç olarak plan yapmanın erdemi üzerindeki düşündüklerimizi paylaşacağız..

Tüm yazılarını göster