Rusya, 1998 krizini tekrar yaşar mı?

İsmet ÖZKUL KRİTİK AÇI ismetozkul@gmail.com

Petrol fiyatlarındaki hızlı ve yüksek oranlı düşüşten en kötü etkilenen ülkelerin başında Rusya geliyor. İhracat gelirlerinin yaklaşık üçte ikisini petrol ve doğalgazdan elde eden, bütçe gelirlerinin hatırı sayılır bir bölümü yine petrol ver doğalgazdan gelen Rusya ekonomisi çok ciddi bir darboğazla karşı karşıya. Ruble yarı yarıya değer yitirdi, yabancı fonlar ülkeyi terk ediyor. Merkez Bankası faizleri yüzde 10.5’ten yüzde 17’ye çıkarırken Ruble’nin düşüşünü frenlemek için yaptığı müdahaleler döviz rezervlerinde ciddi bir azalmaya yol açtı. Hükümet, petrol fiyatlarının 60 dolar dolayında kalması durumunda ekonominin gelecek yıl yüzde 4 küçüleceğini tahmin ediyor. 

Tüm bunlar 1998’de yaşanan Rusya krizini hatırlara getirdi. Rusya o zaman dış borçlarını ödeyememiş ve iflas ile karşı karşıya kalmıştı. Bu kriz doğal olarak uluslararası piyasalarda ciddi sarsıntılara yol açmıştı. Rusya ekonomisi ciddi bir kriz ile karşı karşıya, ancak bunu 1998 krizine benzetmek yanlış olur. 

Rusya’nın şimdi yaşamakta olduğu krizin 1998’in bir tekrarı olmasını beklemem mümkün değil. Bunun bir dizi nedeni var. 

Öncelikle Rus ekonomisi, aradan geçen 16 yılda önemli değişiklikler kaydetti. Hem daha büyüdü ve genişledi, hem de yapısal olarak daha sağlam hale geldi. 

Gayrı Safi yurtiçi hasıla (GSYH) 16 yılda 406 milyar dolardan 2.1 trilyon dolar büyüklüğüne ulaşarak 5’e katlandı. Ortalama ücretler ise 32’ye katlanarak bin Ruble’den 32 bin 408 Ruble’ye çıktı. 

Ekonominin petrol ve doğalgaza bağımlılık düzeyi, hala yüksek olmakla birlikte, 1998’e göre kayda değer ölçüde azaldı. Bütçe gelirlerinin artık sadece yüzde 27.4’ü madenler ve doğal kaynakların işletilmesinden elde ediliyor. 

1998’de bütçe nakit açığı milli gelirin yüzde 8’ini buluyordu ve kamu borçları milli gelirin yüzde 75’i düzeyindeydi. Şimdi kamu borcunun GSYH’ye oranı sadece yüzde 10.45. Devlet bütçesi ise binde 3 fazla veriyor. Rusya’nın toplam dış borçları milli gelirin ancak yüzde 35’i kadar. 

Bunun karşısında Rusya’nın 400 milyar dolar dolayında döviz rezervi var. Buna ek olarak ulusal yatırım fonlarının sahip olduğu varlıkların 170 milyar doları bulduğu tahmin ediliyor. Oysa 1998 krizine yakalandığında Rusya’nın sadece 15 milyar dolar döviz rezervi vardı. 

Ayrıca Rus ekonomisi zaten 1992-96 arasında bir resesyon yaşamış ve 1998’de petrol fiyatlarındaki yüzde 40’lık düşüşe böyle zayıf bir haldeyken yakalanmıştı. 

Şimdi faizler yüzde 17’ye, Rusya’nın iflas sigortası primi (CDS) ise yüzde 6’nın üzerine çıktı. Ama 1998’de faizler yüzde 100’ü aşmıştı. 2008 global krizinde petrol fiyatı 40 doların altına düştüğünde bile CDS’lerin düzeyi şimdikinin iki katıydı. 

Bu veriler Rusya’daki krizin 1998 boyutuna ulaşmasının bir zemini olmadığını gösteriyor. Muhtemelen kredi derecelendirme kuruluşları Rusya’nın notunu yatırım yapılabilir sınırında tutacaklar. Bu koşullarda havadaki küçük bir değişiklik bile Ruble ve borsalarda rüzgarı kayda değer ölçüde tersine çevirebilir. 

Yine de Rusya ekonomisi ciddi bir sıkıntı yaşayacak ve daralacak. Sıkıntılar kamu kesiminden çok özel kesimde yaşanacak. Özellikle döviz borcu yüksek özel şirketlerde ciddi ödeme sıkıntıları ve iflaslar ihtimal dışı değil. 

Bu nedenle Rusya krizinin reel sektör üzerinden Türkiye’ye yansımaları olacak. İhracat, turizm ve müteahhitlik gelirlerinde önemli düşüş söz konusu olabilir. Ayrıca özel şirketlerin ödeme sıkıntıları ve iflasları, Rusya’dan alacaklı şirketlere ciddi sıkıntılar yaşatabilir. Rusya’nın 1998’in tekrarını yaşamayacak olması, krizin Türkiye’ye yansımalarının çok hafif olacağı anlamına gelmiyor.

Tüm yazılarını göster