Ruh huzuru için bir çay töreni...

Faruk ŞÜYÜN ODAK kitap@dunya.com

Sado (çay yolu) veya "Çanoyu" (çayın sıcak suyu) adı verilen çay töreni gönlümüzü kıpırdatarak içimizdeki huzursuzlukları ve sıkıntıları temizleyen, aynı zamanda ruhi olarak daha yüksek bir yola girebilmek için gereken ortamı sağlayan bir etkinlik... Yani ruhani huzura erişmemiz için bir yol...

Japonya’da genellikle özel çay odalarında, özel araç ve gereçlerle yapılıyor çay törenleri... Çok önceleri bu çay odaları, yaşam alanlarından uzak, yeşilliklerin içinde sakin yerlere inşa edilen küçük evlermiş. Bunların örneklerine halen Japonya’da birçok milli parkta ve sarayların bahçelerinde rastlamak mümkün. Meselâ, Kyoto’daki Katsura Sarayı’nın Shokintei çay evi bunlardan birisi...

Bu satırların yazarı geçtiğimiz günlerde böyle bir çay törenini, İstanbul’da Pera Müzesi’nde yaşadı... Gördükleri 4 saatlik bir ritüelin yalnızca son bölümüydü...

Çünkü aslında nijiriguchi kapısının önünde çömelmemiz ve böylelikle dünyevi sorunlardan uzaklaşmamız gerekiyordu törenden önce... Sonra mekân duvardaki resimlerden çevredeki çeşitli bitki ve çiçeklere kadar özel olmalıydı... Çay törenine hazırlanmak, mimariden seramiğe, bahçecilikten tarihe, dinden güzel yazma sanatına kadar birçok alanda asgari bilgilere sahip olmak anlamına da geliyordu. Bahçenin güzellikleri arasından çay odasına geçmeli, gördüğümüz güzellikler ve hissettiğimiz sükûnetle çay törenine ruhumuzu hazırlamalıydık. Sake eşliğinde kaiseki (hamur işi) ve higashi (şekerleme) yenmeli, bunun ardından önce koicha (koyu çay), sonra usucha (açık çay) servisleri yapılmalıydı... Bunlar mümkün olmadı, geleneksel olarak dizlerimizin üstünde de oturmadık, ama bir çay töreninin ritüelini Japonya'nın 400 yıllık Sohenryu Çay Töreni Okulu’nun ustası Yamada Torajiro’nun torunu olan ve günümüz ustası Lemoto Yamada Sohen’den öğrendik... Hem de madde madde başlıklar altında, görüntüler eşliğinde. Biliyorduk ki onun dedesi de Yıldız Sarayı’nda II. Abdülhamid’e çay merasimi yapmıştı... Çay töreni anlatımının sonunda bize, servisten bir kesit sergileyecek, ardından verilen kokteylde, tören için hazırlanan çayın tadımı yapılacaktı...

Yere geleneksel pirinç saplarından oluşmuş bir örtü yerine, keçe serilmişti ama, semaverdeki odun kömürleri, bu tören için Japonya’dan getirilmişti...

Ve ustanın açıklamalarından, çay törenlerinin 16. yüzyılda başladığını, aslında bir samuray töreni olduğunu anladık... Bu kültürün, samuray yaşam biçimiyle de çok yakın bir ilişkisi varmış... Samurayların da Zen Budizm’le... Zen Budizm, aydınlanmanın meditasyonla olacağına inanan Budizm’in mezheplerinden biriymiş.

Bir samuray, kendisinin er geç bir insan öldürmek zorunda kalacağını bilerek büyürmüş. Oysa Budizm’de hayvanların bile öldürülmesi günah olduğundan o sürekli meditasyon ve disiplinle günahkâr ruhunu olabildiğince temizlemeye çalışır, bir insan öldürmenin vicdan azabını hafiftletmek istermiş...

Japonların duygularını çok belli etmedikleri hep duymuşumdur, bunun nedeni onların biraz utangaçlık veya çekingenliğiyse aslı, Zen Budizm’le alâkalıymış... Çünkü, Zen kültürü, aslında çok sert bir dünyaymış ve askerlik eğitimiyle bağlantılıymış...

Çay törenlerinde dizüstü oturulurmuş ki kılıçlar rahat çekilebilsin... Yine törende yürürken ayaklar kaldırılmadan sürülür, böylelikle de hareketler gösterilmemeye çalışılırmış, aksi halde bu hareketlerden karşıda duran bir rakip nasıl davranılacağını anlayabilirmiş...

Sonuçta çay okuluna gelenler, ruhları huzura kavuşuken vücutlarını daha iyi kontrol etmeyi de öğrenirlermiş. Yani samuray eğitimi ile çay törenindeki insanların davranışları arasında birebir ilişki varmış.

Bu ilişki, çay fincanının tutuşta da kendini belli edermiş, kolları yukarı kaldırmamak ve vücuda yapışık tutmak lâzımmış. Aksi halde bir  rakip koltuk altlarından tutup çekerek zarar verebilirmiş.

Sükûnet, sadelik, estetik ve zerafetin olduğu arınma sürecini ben de gözlemleyebildim çay töreninde... Hareketler son derece yavaş ve zarifti... Ve içimde, böyle bir törende katılımcı olarak bulunmak için yoğun bir istek duydum...

Suna ve İnan Kıraç Vakfı İstanbul Araştırmaları Enstitüsü’nün 120 yıldır süren Türkiye-Japonya dostluğunun başlangıç yıllarına ve bu dostluğun inşa edilmesinde önemli rolleri olan üç sıradışı Japon’un İstanbul’daki yaşantılarına tanıklık eden sergisi öncesi yapıldı bu çay töreni... Ve bizler için çok öğreticiydi...

Çaya gelince, o-cha adı verilen yeşil çay, toz haline getirilmişti, sıcak suya katılıp karıştırılarak köpürtülüyordu ,oldukça yoğun kıvamdaydı, sanki sebze tadı vardı. Eminim ki tören sırasında yenilenler ve içilen içkilerden sonra da oldukca digestivdi...

Tüm yazılarını göster