Riskler nerede?

Gündüz FINDIKÇIOĞLU GLOKAL BAKIŞ debrovian@gmail.com

Harcamalar hedefi aşarken, ve Ekim 2008 revizyonu da bazen aşılırken, asıl sorun gelirler kaleminde. Reel olarak vergi gelirleri azaldı. Vergi gelirleri hem dolaylı, hem dolaysız Ekim 2008 revizyonuna göre bile azaldı. Harcamalarda sermaye transferleri, sermaye harcamaları ve cari transferler hedeflerin üzerinde seyrederken personel harcamaları öngörüldüğü gibi oldu. Fakat Aralık bütçe açığı rekor seviyede ve mali disiplinin çoktan bozulduğunu gösteriyor.

TEPAV'ın dediği gibi, merkezi yönetim bütçe açığının 2007 sonu bütçe tahmininin altında kalması disiplini göstermiyor. Faiz dışı harcamalarda sermaye transferleri, cari transferler, sermaye harcamaları bütçenin hayli üzerinde ve KEY ödemeleri bütçe dışına alınmış durumda. Faiz dışı fazla 2008'de %1.8'e geriledi. KEY dahil edilince program tanımlı faiz dışı bütçe fazlası %1.6'ya kadar düşüyor. 2009'da gelir tarafında büyük sorun yaşanacak çünkü özelleştirme gelirlerinden bütçeye aktarılacak pay haliyle düşecek çünkü özelleştirme gelirleri düşecek. Vergi gelirlerinde zaten Kasım ayı gelişmeleri bize ne olacağını gösteriyor denebilir. Yani vergi gelirleri de azalacak. Zaten reel olarak 2008 yılında da gelirler azalmış durumda. Aslında bütçe disiplini çoktan kayboldu. Büyüme zaten trend olarak aşağıya gidiyordu. Kriz bu trendi hızlandırarak kesti ve negatif bölgeye attı. 2006-2007-2008 ve 2009 yılları kaybedildi. 2005 sonbaharında Derviş programının bittiğinin algılanamaması bizi zaten optimum-altı bir dengeye mahkum etmişti.

Büyüme çok sert düşecek ve aslında çoktan negatife döndü ve tam boy resesyonun içindeyiz. Tarım GSYH'nın %10'u civarında dalgalanıyor. Tarım 1999-2005 yıllarında düzenli bir mevsimsellik gösterdi. 2006 sonrası düzensiz bir mevsimsel döngü yapıyor. Tarımın ve mali kesimin bir-iki çeyrek pozitif seyretmesi, ve kamu harcamaları-kamu yatırımları kalemleri GSYH büyüme hızını sıfırın bir-iki puan altında tutmaya yeterse başarıdır. Ancak reel sektör, sanayi, ve özellikle imalat sanayii açısından büyümeden çok sanayi üretimi verileri ve yatırımlar önemli. Sanayi üretimi şimdiden 2001 yılının en derin çukurundan daha derine gömülmüş görünüyor. Derinlik ve yaygınlık açılarından, ve muhtemelen süre açısından, 2001 krizinden çok daha kötü bir noktadayız.  

Aşağıdaki tabloda bankacılık kesimindeki takipteki kredi gelişmeleri özetleniyor.

Son 4 ayın ortalama artış hızıyla NPL stoku 2009'da %67 artacak gibi görünüyor. Bu hıza göre NPL oranı %3'lerden gelerek %6'ya kadar yükselmiş olacak. %70 provizyon ayrıldığı varsayımıyla yeni provizyonlar 6.153 milyar TL olacak. Yıllıklandırılmış net karın %43'ü yeni provizyonlara ayrılacak. Buradaki varsayım 2009'da da 2008 net karına eşit TL cinsi kar açıklanacağı şeklinde. Bu manzara sürerken mali kesimin kolayca kredi vermeye ikna edilmesi mümkün görünmüyor.

Faizler düşmeye devam edecektir. Ancak, bankacılık sektörü likidite yönetimi açısından bile DİBS biriktirmeye devam edecek gibi görünüyor. Bono faizleri daha da aşağıya gelecek, ama kredi faizleri -mevduat faizlerindeki düşüşe rağmen- kolay kolay düşemeyecek. 2006 yılının tam tersi bir manzara: o zaman bono faizleri yıl sonuna kadar yüzde 20'nin üzerinde seyretmiş, ama kredi faizleri Mayıs-Haziran şokundan sonra iki ay içinde eski seviyelerine gerilemişti. Bir kez daha bono piyasası ve kredi piyasası ayrışıyor: ama tam tersi yönde.

Önemli olanın reel faiz olduğunu, nominal faizlerin beklenen enflasyondaki düşüşe paralel olarak gerilemesinin resesyonun derinleşmesini önlemek açısından çok faydasının olmadığını, reel faizin de düşmesi gerektiğini ifade etmek de gerekiyor. 

Tüm yazılarını göster