Rekor dış kaynak ihtiyacı için yoğun maraton

Hazine ve Maliye Bakanı Şimşek ve ardından Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Körfez ülkelerine yaptığı ziyaretlerde ana gündemi, dış kaynak teminine yönelik varlık satışı ve yatırım beklentisi oluştururken, Türkiye’nin bir yılda bulması gereken dış kaynak miktarı 200 milyar doları fazlasıyla aştı.

Naki BAKIR MAKRO BAKIŞ naki.bakir@dunya.com

Hazine ve Maliye Bakanı Şimşek ve ardından Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Körfez ülkelerine yaptığı ziyaretlerde ana gündemi, dış kaynak teminine yönelik varlık satışı ve yatırım beklentisi oluştururken, Türkiye’nin bir yılda bulması gereken dış kaynak miktarı 200 milyar doları fazlasıyla aştı.

Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek ve ardından Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Körfez ülkelerine yaptığı ziyaretlerde ana gündemi, dış kaynak teminine yönelik varlık satışı ve yatırım beklentisi oluştururken, Türkiye’nin bir yılda bulması gereken dış kaynak miktarı 200 milyar doları fazlasıyla aştı.

Seçimlerin ardından ekonomide dengeleri yeniden kurmak için finansman arayışına giren Türkiye’nin, dış borç geri ödemeleri, cari açık finansmanı ve deprem maliyetleri gibi nedenlerle, önümüzdeki bir yılda iyimser tahminle 200 milyar doların üzerinde dış kaynak bulması gerekiyor. Rekor düzeye ulaşan dış borç servisi, hızla büyüme eğilimindeki cari işlemler açığı ve depremlerin ekonomiye bindirdiği ekstra yükler dış kaynak ihtiyacını zirveye taşırken, Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in ardından Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın, Körfez ülkelerine yaptığı ziyaret ve temaslarda da ana gündemi, başta varlık satışı ve yatırımlar yoluyla dış kaynak temini oluşturdu.

BAE ile imzalandığı bildirilen toplam 50,7 milyar dolar değerinde olduğu açıklanan 13 anlaşmanın ayrıntısı ve bu kapsamda katkı payları ile olası net kaynak girişi miktarı ve bunun takvimi merak ediliyor. BAE’nin yılın ilk beş ayında Türkiye’ye toplam doğrudan sermaye yatırımı girişi sadece 310 milyon dolar düzeyinde bulunuyor.

207,3 milyar dolar dış borç ödenecek

 Ülke ve ekonomi yönetimini hızla arayışa iten dış kaynak darboğazı riskinde, bir yıl içinde yapılması gereken dış borç servisinin önemli bir payı bulunuyor. Merkez Bankası’nın hafta başında açıkladığı verilere göre kamu ve özel sektörü ile Türkiye’nin gelecek bir yıl içinde yapması gereken toplam dış borç geri ödemesi mayıs sonu itibariyle 207,3 milyar dolara ulaştı.

Bunun da 43,4 milyar dolarını merkezi yönetim ve yerel yönetimler, kamu bankaları ve KİT’ler olmak üzere kamu, 44,4 milyar dolarını Merkez Bankası, 119,5 milyar dolarını ise özel sektörün yapması gerekiyor. Dış borç servisinin büyük bölümünü özel sektörün yapacak olması, ülke ekonomisinin dış kaynak ihtiyacı açısından sonucu değiştirmiyor.

Cari açığın finansman ihtiyacı

 Bu arada gelecek bir yıl içinde yapılacak dış borç geri ödemelerinin 109,3 milyar dolarını kamu ve özel sektörün aldığı krediler, yaklaşık 98 milyar dolarlık bölümünü ise yabancıların Merkez Bankası’ndaki mevduatları ile bankalardaki döviz tevdiat hesapları (DTH) ve diğer mevduatları oluşturuyor. Tüm bu mevduat/DTH kalemlerinin yüzde 90 civarındaki bölümünün vadesinde yenileneceği varsayılırsa, gelecek bir yılda bu alanda yapılması gereken toplam geri ödeme 120 milyar dolar civarına düşüyor.

Dış borç geri ödemelerinin yanında, hızla büyüme eğilimindeki cari işlemler açığı da ülkenin dış kaynak ihtiyacını aşırı yükseltiyor.

Merkez Bankası verilerine göre, ülkenin uluslararası ekonomik faaliyetlerinde ihracat, turizm, taşımacılık, yurt dışı müteahhitlik gibi tüm alanlardan elde ettiği toplam döviz gelir ile başta ithalat olmak üzere tüm alanlar için yaptığı döviz giderlerinin farkı olan cari işlemler açığının geçen yılın mayıs ayı sonunda 22,6 milyar dolar olan yıllık hacmi, son bir yılda yaklaşık üçe katlanarak bu yılın aynı ayında yaklaşık 60 milyar dolar oldu.

TL’deki yüksek oranlı devalüasyonun ithalatı baskılaması beklenirken, dış ticaret açığı ve cari açıkta dramatik küçülme ihtimali zayıf görülüyor. Bu nedenle cari işlemler açığının önümüzdeki bir yılda da bu düzeylerde kalması yüksek.

Öte yandan 6 Şubat’ta 11 ilde yaşanan ve üretim, ihracat ve diğer boyutları ile ülke ekonomisine darbe vuran depremlerin maliyeti de dış finansman ihtiyacını büyütüyor. Deprem hasarlarının resmi hesaplarda 103,6 milyar dolar civarında tahmin ediliyor. Deprem ihtiyaçları için ek bütçe yoluna gidilirken, bu kapsamda bir yıl içinde temini gereken ekstra dış kaynak da yaklaşık 35 milyar dolar olarak tahmin ediliyor. Buna göre, yabancıların vadesinde yenilenmesi olası mevduat hacmi de dikkate alınarak bir yıl içinde gerçekleştirilecek toplam dış borç geri ödemeleri, cari açık finansmanı ve deprem harcamaları gibi ihtiyaçlar için, önümüzdeki bir yılda Türkiye ekonomisine girişi sağlanması gereken toplam dış kaynak miktarı, iyimser tahminle 205-215 milyar dolar arasında bulunuyor.

Dış kaynak açığı nasıl oluştu?

Ülke risk priminin uzun süredir yüksek düzeylerde seyretmesi, yeni dış borç teminini zorlaştırırken, mevcut dış borçların çevrilme maliyetini katladı. Bununla birlikte Türkiye’nin başta ihracatından hızlı artan ithalatı ile döviz gelir-gideri makasının aleyhte açılması, başka deyişle cari işlemler açığının büyümesi dış kaynak ihtiyacını hızla büyüttü. Önceki dönemde piyasaya rağmen faizi düşürme denemelerinin yükselttiği kurları baskılamak için yapılan müdahale satışları nedeniyle eriyen Merkez Bankası’nın swaplar hariç döviz rezervlerinin “eksi” düzeyleri gördükten sonra hala düşük düzeylerde olması, ülke ekonomisinin gücünü zayıflattı.

Buna karşılık, bir kerelik döviz girişi sağlayan konut satışları dışında, üretim, ihracat ve istihdam artışı yaratacak, cari açığın sağlıklı finansmanına katkı yapacak uluslararası doğrudan yatırım girişleri, kredi derecelendirme kuruluşlarınca verilen kredi notlarının dip seviyelere inmesi nedeniyle giderek azaldı. Portföy yatırımlarında da net çıkış eğilimi gözlendi.

Körfez sermayesi çare mi?

Suudi Arabistan, Katar ve BAE'ye 17-19 Temmuz'da gerçekleştirilen üst düzey resmi ziyaretlerde, bu ülkelerden Türkiye'nin enerji, altyapı ve savunma sektörlerine yatırım çekilmesi öngörülüyor. Yılın ilk beş ayında yüzde 30 gerileyerek 2,3 milyar dolara düşen uluslararası doğrudan yatırım girişleri içinde Körfez ülkeleri payı sadece 407 milyon dolarla yüzde 17,7 düzeyinde bulunuyor. Bunun da 310 milyon doları BAE’den gerçekleşti.

Varlık Fonu’nda yer alan bazı kamu kuruluşlarının satışı gündemde olmakla birlikte, uzmanlar kısa vadede ve dış kaynak darboğazındaki Türkiye’yi rahatlatacak çapta bir kaynak girişi beklemiyor. Bölgeden sağlanacak kaynağın, asıl adres olan Batı sermayesinin yatırımları ve fonlarındaki azalmaya çare olmayacağı görüşü hâkim. İktisatçılar, hukukun ve öngörülebilir, şeffaf, hesap verebilir bir yönetimin, kaynak akışının hızlanması ve yatırım ortamının iyileşmesinin temel şartı olduğuna dikkat çekiyor.

Tüm yazılarını göster