Reflasyon Trendi Devam Ediyor

UZMAN GÖRÜŞÜ dunyaweb@dunya.com

Murat Berk  - Yapı Kredi yatırım

Merkez bankaları ve hükümetlerin küresel reflasyon çabalarıyla diplerden toparlanan ekonomiler ve yükselme trendindeki "riskli varlıklar" olan hisse senedi ile gelişmekte olan ülke ve şirket bonoları piyasalarında bizce henüz önemli bir değişiklik görülmüyor.

Dünya faiz düzeyleri ve sermaye akımları açısından gelişmiş ülkeler çok önemli bir yere sahip. Bu ülkelerin, kendi problemleri nedeniyle, gevşek parasal politikalarını devam ettirmeleri, birçoğu temel anlamda daha güçlü olan ve daha yüksek potansiyel vaad eden gelişmekte olan ülkelerin sermaye akımlarını hızlandırıyor. Bu sermaye akımları sadece piyasaları etkilemekle kalmıyor aynı zamanda ekonomi üzerinde de etkili oluyor..

Bununla birlikte dünyanın birçok yerinde merkez bankaları, alışılmadık para politikası önlemlerinden kademeli olarak geri çekilişi gittikçe daha fazla tartışacak gibi gözüküyor. Görünebildiği kadarıyla değişik ortamlarda özellikle piyasalarda oluşabilecek köpüklere karşın daha yüksek bir hassasiyet oluşmaya başladı. Kuşkusuz burada son krizin sebeplerine yönelik bir özeleştiri olmasının yanında bu konularda henüz bir görüş birliği oluşmadı ve belirsizlikler devam ediyor. Öte yandan, dünya faiz düzeyleri açısından daha önemli olan gelişmiş ekonomilerdeki toparlanmanın yavaş ve kırılgan bir görüntüye sahip olduğu müddetçe ekonomilere parasal ve mali gevşeme kanalıyla verilen desteklerin bir süre daha korunma olasılığı devam ediyor.

Bu durumun ana sebeplerden biri, gevşek parasal ve mali politikalar olmasıydı. Bunun yanında ekonomilerin gücü ne ölçüde olurdu sorusuna verilecek cevabın halen pek de net olmadığını ekleyebiliriz. Dünya ekonomisinin çok daha ciddi bir resesyona girmemesinin sebepleri olarak, para politikasının çok hızlı hareket etmesi ve kamu sektörlerinin özel sektörlerin borçluluğunu doğrudan ve dolaylı olarak üstlenmiş olmalarını gösterebiliriz.

Bahsettiğimiz trendin sonuç işaretlerini değişik ülkelerin merkez bankası davranışlarında da görebiliyoruz. Geçmişte yaşanan kriz ortamlarındakinin aksine çoğu gelişmekte olan ülke merkez bankasının büyük oranda kendi ekonomilerinin temellerine dayalı politika oluşturabiliyor. Gelişmiş bazı ülkelerde ekonomilerin çift dip yapabileceğine dair endişelerin azalmış olmasına rağmen devam etmesi ile merkez bankalarının parasal ve niceliksel gevşeme döneminden "çıkış stratejileri" konusundaki temkinli davranışı beraberinde getiriyor.

Önceki yazılarımızda, Türkiye'nin kendi bölgesindeki ülkelere nazaran daha sağlam olduğundan bahsetmiştik. Bankacılık sektörünün gücü, (aralarında sermaye yeterlilik ve mevduat kredi oranları da dâhil olmak üzere birçok göstergeye göre) ülke ve hane halkı borçluluğunun düşük seviyelerde olması gibi etkenler sayesinde Türkiye'nin krizi nispeten az hasarla atlattığını düşünüyoruz. Buna ek olarak kamu maliyesinin nispeten daha iyi durumda olması da Türk ekonomisinin ve piyasalarının olumlu anlamda ayrışmasını sağladı. Türkiye'nin bu sene yüzde 4,5'luk bir büyüme oranı ile bu bölgedeki en yüksek büyüme oranını yakalayacağını örnek verebiliriz. Son açıklanan ve beklentileri aşan GSYH büyüme verisinin de bu görüşümüz ile uyumlu olduğunu düşünüyoruz.

Tüm yazılarını göster