Reel sektörün açık pozisyonu tırmanıyor

Alaattin AKTAŞ EKO ANALİZ ala.aktas@gmail.com

Hani gelin, gözyaşları içinde "hem ağlarım, hem giderim" diyormuş ya, özel sektörün Türk parasının değerli seyretmesi karşısındaki durumu da biraz ağlayan gelini anımsatıyor. Türk parasının değerli olmasından genel olarak şikayet ediliyor. Özellikle ihracatçıların ve ara mal üreten küçük sanayicinin yakınması ortada. Ama, bir de Türk parasının değerli seyretmesinden şikayet etmeyenler, hatta şikayet bir yana bu durum karşısında el ovuşturanlar var. Yurtiçinden döviz cinsinden borçlanmışsanız ya da yurtdışından borçlanmayı tercih etmişseniz, Türk parasının değerli seyrediyor olmasından hiç rahatsızlık duyar mısınız?

Reel sektörün açık pozisyonunu büyütmesini ne uluslararası likidite sıkışıklığı ve bunun içeriye olabilecek yansımaları önleyebildi, ne de iç siyasette yaşanan ve ülkeyi kaosa sürükleyeceği öne sürülen gelişmeler.

Finansal kesim dışındaki firmaların döviz varlık ve yükümlülükleri arasındaki fark, bu yılın ilk çeyreğinde tam yüzde 21 büyüdü. Reel sektörün geçen yılın sonunda 61 milyar dolar olan açık pozisyonu, bu yıl mart sonunda 73.8 milyar dolara ulaştı. Bir çeyrekte ortaya çıkan yüzde 21 artış, çok önemli. Açık pozisyonda rekor artış yaşanan geçen yılın tümündeki oranın bile yüzde 66 olduğunu belirtelim. Bu yıl ilk çeyrekteki hız, yılın tümüne yayılırsa, yıllık artış yüzde 114'ü, 2008 sonundaki açık pozisyon da 130 milyar doları bulacak demektir.

Üç ayda 13 milyar arttı

Reel sektörün açık pozisyonu, yılın ilk çeyreğinde 13 milyar dolarlık bir artış gösterdi. Bu dönemde varlıklar yaklaşık 3 milyar, yükümlülükler ise 16 milyar dolara yakın artış gösterdi.

Varlıklardaki 3 milyarlık artışın 2 milyardan fazlası ihracat alacaklarındaki büyümeden kaynaklandı.

Yükümlülüklerde ortaya çıkan 15.7 milyar dolarlık artışın ise hemen hemen tümü nakdi kredilerdeki büyümeden oluştu. Reel sektör, ilk çeyrekte 5.4 milyarı yurtiçinden, 9.3 milyarı da yurtdışından olmak üzere 14.7 milyar dolar nakdi kredi kullandı. Bu dönemde ithalat borçları da 1 milyar dolar kadar büyüdü.

Yıllara göre durum

Merkez Bankası verilerine göre, reel sektörün açık pozisyonundaki artış her yıl hızlanıyor. 2003 sonunda 19.8 milyar dolar olan açık pozisyon, 2004'te yalnızca yüzde 2.9 arttı ve 20.3 milyara çıktı. Açık pozisyonda 2005 yılında bir sıçrama görüldü. Söz konusu yıl yüzde 31 artan açık pozisyon 26.7 milyara fırladı. 2006, yüzde 36 artışla geçildi ve yılsonunda pozisyon açığı 36.6 milyarı buldu.

2007 ise reel sektörün açık pozisyonunun yüzde 66 arttığı bir yıl oldu. Açık pozisyon, 2007 sonunda 61 milyar dolara ulaştı. Geçen yılın dikkat çekici yönlerinden biri, artışın çeyrekler itibariyle düzenli olarak hız kesmesiydi. Ancak, bu eğilim 2008'de bozuldu ve şimdiye kadar bir çeyrekte görülen en hızlı artış ortaya çıkmış oldu.

Kredilerin üçte biri yurtiçinden

Reel sektörün mart sonu itibariyle kullanmış olduğu yaklaşık 139 milyar dolarlık nakdi kredinin 52 milyar doları yurtiçi kaynaklı. Yurtdışından kullanılan kredi ise 87 milyar dolar düzeyinde.

Yurtiçinden kullanılan 52 milyar doların 15 milyar dolarının YTL bazında dövize endeksli kredi olduğunu da belirtelim.

Açık pozisyon daha da artacak

Ödemeler dengesi istatistiklerinde reel sektörün yurtdışından olan borçlanmasına ilişkin daha yeni verileri görme şansına sahibiz. Rakamlar, küçük tanım farklılıklarından ötürü birebir örtüşmüyor olsa da birbirine yakın. Ödemeler dengesi verilerine göre, reel sektör yılın ilk çeyreğinde yurtdışından 8.6 milyar dolar kredi kullandı. Açık pozisyona ilişkin verilere göre ise bu tutar 9.3 milyar dolar.

İkinci çeyrekteki kredi kullanımı çok daha hızlı. Ödemeler dengesi verileri, reel sektörün ikinci üç aylık dönemdeki kredi kullanımının 13.7 milyar dolar olduğunu gösteriyor. Bu da, açık pozisyonun ikinci çeyrekte çok daha hızlı bir artış göstereceğinin öncü işareti niteliğinde.

"Hem ağlarım, hem giderim"

Başta da belirttik; değerli Türk parası, ithal girdi kullanımı düşük ya da hiç olmayanların belini büküyor. Bu durum, ara mal üreticisi konumunda bulunanların ise rekabete dayanamadıkları için adeta belini kırıyor. Ama, toplamda Türk reel sektörü 81 milyar dolarlık döviz varlığı varken, 155 milyar dolarlık döviz yükümlülüğünün altına giriyor. Demek ki, açık pozisyon verenlerin, açık pozisyondan korkmayanların, ya bir bildikleri var ve bu işten kazançlı çıkıyorlar, ya da bu şirketler çaresizlikten açık pozisyonla çalışıyorlar. Sizce hangisi doğru? Biraz test gibi olacak ama, üçüncü bir seçenek de hepsi ve galiba doğru yanıt da bu...

Açık pozisyondan pek korkulmuyor; çünkü Türk parasının değerinin hızla düşmesine yani dövizin hızla yükselmesine izin verilmeyeceği tahmin ediliyor. Gerekçesi ister enflasyonla mücadele olsun, ister yabancı kaynak bulunamayacağı kaygısı; Türk parasının faizinin görece yüksek seyredeceği görüşü hakim ve bu sayede TL değerli kalmaya devam edecek.

Açık pozisyonla çalışmaktan karlı çıkılıyor; çünkü TL cinsi kredinin maliyeti ile döviz kredisinin maliyeti arasında döviz lehine büyük fark var. Ayrıca bu farka bir de borçlanma ile ödeme tarihleri arasında TL'nin değerlenmesinden kaynaklanan fark eklenince, kar da katlanmış oluyor. İstanbul Sanayi Odası'nın ikinci 500 firma listesinde karların ağırlıkla kambiyodan kaynaklandığı anlaşılmadı mı?

İkinci seçenekle bağlantılı olarak bazı şirketler de çaresizlikten açık pozisyonla çalışıyor; çünkü TL cinsi kredi kullanmanın maliyeti karşısında döviz kredisi çok cazip oluyor. Bu durumdaki şirketler, döviz kazancı olmamasına rağmen açık pozisyon riskini göğüslemeyi göze alıyor.

Domino etkisi

Reel sektörün mart sonu itibariyle 100 dolarlık döviz varlığına karşılık 191 dolarlık döviz yükümlülüğü var. Denge, neredeyse 1'e 2 düzeyinde. İşte uykuları kaçıran tablo bu. Uykusu kaçanlar yalnızca dövizde açık pozisyonu olan reel sektör kuruluşları da değil. Her ne kadar bu şirketler hallerinden şimdilik memnun olsalar da, ortaya çıkabilecek küçük bir dalgalanmada, dolar kuru örneğin yüzde 10 arttığında yükümlülüklerinin TL karşılığının aynı oranda büyüyeceğini biliyorlar.

Uykuları kaçan bir diğer kesim de kuşkusuz finans kesimi. Bir yandan, hem doğrudan açtıkları döviz kredilerinden dolayı risk altındalar, bir yandan da kurdaki bir hareketlenme dolayısıyla ödeme güçlüğüne düşecek reel sektörün, döviz cinsi olmayan yükümlülüklerini kapatmada da sıkıntı yaşayacağını biliyorlar. Dolayısıyla, reel sektörü etkileyecek bir sıkıntı, domino etkisiyle finans kesimini de darboğaza sürüklemeye aday görünüyor.

Bardağın dolu tarafı

Reel sektörün mart sonunda 74 milyar dolara ulaşan ve ilk çeyrekte yüzde 21 gibi rekor bir artış göstererek kaygı veren açık pozisyonunda teselli bulunacak bir yön de yok değil. Toplamda 74 milyar dolar olan açık pozisyon, kısa vadeli hesaplamada yalnızca 1.4 milyar dolar.

Merkez Bankası verilerine göre, reel sektörün mart sonu itibariyle kısa vadeli varlıkları 70.4 milyar, yükümlülükleri ise 71.8 milyar dolar. Bu değerlere göre de kısa vadeli pozisyon açığı 1.4 milyar dolar düzeyinde bulunuyor.

Tüm yazılarını göster