"Yeni Türk Şiiri Antolojisi"

Faruk ŞÜYÜN ODAK kitap@dunya.com

Son yıllarda okumalarımı, kütüphanemdeki yıllar önce satın aldığım kitaplar üzerinde yoğunlaştırdım. Kimilerini ikinci, üçüncü defa okuyorum; bazılarını da "aa, neden şimdiye kadar bunu okumamışım?!" diye sorarak kendi kendime ilk kez. Kocaman bir evde tek başına yaşasam da sesimi yükseltmeden, fısıltıyla, ama çoğu kez de iç sesimle konuşuyorum bir kütüphanedeymişçesine... Taşınma sonrası, o kütüphane tasnif bekliyor; ama bir türlü elim varıp da yapamadığımdan, piyango heyecanıyla çekiyorum raflardan daha önceleri seçip de aldığım kitaplardan birisini...

Bu sabah da öyle yaptım. Elime, 1958 yılında Yeditepe Yayınları'ndan çıkan iki ciltlik "Yeni Türk Şiiri Antolojisi" geldi. Tam elli bir yıl önce basılmış olan kitaplar biraz sararmıştı, daha önce okumuş olmalıyım ki sayfaları da açılmıştı. O yıllarda basılan kitaplarda, sayfaların üstü kapalı olurdu ve bir kâğıt bıçağıyla yırtmak gerekirdi rahat okuyabilmek için... Antolojiyi hazırlayanın ismi yok, çünkü üzerinde "okuyucuların hazırladığı" ibaresi yer alıyor. Şairlerin biyografileri ise Ünal Tekinalp'e ait...

Giriş sayfalarında yer alan "Birkaç Söz"de şöyle deniliyor Yeditepe Yayınları'nca:

"Bu antolojiye giren şairlerin adları altışar kişilik listeler halinde ‘Yeditepe' gazetesinde ilân edilmiş ve okuyuculardan, her şairin en güzel beş şiirini seçmeleri rica edilmişti. Gelen mektuplar sıraya konarak en beğenilen şiirler anlaşılmış ve böylelikle antolojinin metin kısmı teşkil edilmiştir.

Sayıca az da olsa bir okuyucu topluluğunun en beğendiği şiirleri bir araya getiren bu çalışma şekli, öyle zannediyoruz ki, yurdumuzda ilk olarak deneniyor.

Seçilen şiirlerin güzelliği ve yazanların kişiliğini belirtme derecesi, Türkiye'de artık yenilikleri yadırgamadan, anlayışla takip eden bir okuyucu topluluğunun doğduğunu, kısacası, çekinmeden katılacağımız ortak bir zevk seviyesinin meydana geldiğini gösteriyor. Bu bakımdan ayrı bir sevinç duyuyor ve antolojiye, başarılı bir eser diye bakıyoruz."

Şimdi bakalım, bugünümüze göre tırnak içinde yeni şairler kimler:

Birinci ciltte yer alanlar Melih Cevdet Anday, İlhan Berk, (bu arada hemen söylemek isterim, şu anda kitaplardan gelen o çok sevdiğim eskimiş kâğıt kokusu başımı döndürüyor), Salâh Birsel, Asaf Halet Çelebi, Ahmet Muhip Dranas, Metin Eloğlu, Bedri Rahmi Eyüboğlu, Cahit Irgat, Attilâ İlhan, Orhan Veli Kanık, Cahit Külebi, Ercüment Behzat Lâv, Behçet Necatigil, Oktay Rifat, Cahit Sıtkı Tarancı, Nevzat Üstün...

Her iki ciltte de şairlerin fotoğrafları beyaz kâğıda basılmış ve sayfa aralarına serpiştirilmiş. En yaşlısı 1915 doğumlu Melih Cevdet Anday olan bu şairlerin hiçbiri hayatta değil bugün...

Gelelim ikinci cilde...

Nahit Ulvi Akgün, Sabahattin Kudret Aksal, Talip Apaydın, Orhon M. Arıburnu, Özdemir Asaf, Mehmet Başaran, Edip Cansever, Necati Cumalı, İlhan Demiraslan, Baki Suha Edipoğlu, Ceyhun Atuf Kansu, Rüştü Onur, Ziya Osman Saba, Ahmet Hamdi Tanpınar, Ahmet Kutsi Tecer, Muzaffer Tayyip Uslu, Turgut Uyar...

Bu ciltteki şairlerin en yaşlısı 1918 doğumlu ve aralarında bir tek Mehmet Başaran hayatta.

Şiir okumanın her zamanki coşkususuyla bir solukta bitirdim iki cildi de... Çoğu şiiri biliyordum, bir kısmı ezberimdeydi ve sabah kahvaltısı öncesi lezzetleri de yine mükemmeldi.

Yazımı, Tanpınar'ın o ünlü şiiriyle bitirme kararı verdim:

"Ne içindeyim zamanın"

Hep beraber okuyalım:

"Ne içindeyim zamanın, / Ne de büsbütün dışında. / Yekpare, geniş bir ânın / Parçalanmaz akışında // Bir garip rüya rengile / Uyuşmuş gibi her şekil, / Rüzgârdaki yaprak bile / Benim kadar hafif değil. // Başım, sükûtu öğüten / Uçsuz, bucaksız değirmen / İçim, muradına remiş / Abasız, postsuz bir derviş. // Kökü bende bir sarmaşık / Olmuş dünya sezmekteyim, / Mavi, masmavi bir ışık / Ortasında yürümekteyim."

Başka ne söyleyeyim, işte bu dizeler, benim tam hâlim...

Tüm yazılarını göster