"Umut, en büyük değerlerden biri"

Faruk ŞÜYÜN ODAK kitap@dunya.com

"Hâlâ da edebiyata çok şey yüklüyorum, çok şey bekliyorum. Özellikle roman en büyük etkileme sanatıdır. Her roman okuyan kişi, o romanı kendince yaratır. Bundan dolayı yarattığı etki de

ister istemez daha fazla kalır.

Birçok sanatçı gibi ben de dünyayı güzellik kurtaracak diyorum. Ama bakıyorum yanım yörem cehennem.(...)

Bugün dünyamız şimdiye kadar yaşamadığımız yeni olanaklarla ve de yeni olanaksızlıklarla karmakarış olmuş.

Sanat, gerçek sanat zulmün, şiddetin, tüketici oburluğunun, insanca olmayan her davranışın karşısındadır. Çünkü, bana göre ne olursa olsun, her biçim sanatın birinci işi başkaldırıdır. Sanat insanları yalana, zulme, bitip tükenmeyen anlamsız savaşlara, bütün kötülüklere karşı uyarır.

Umut insanoğlunun sahip olduğu en büyük değerlerden biridir. Ben, hep umudun türküsünü söylemeye çalıştım.

Ben bugün de umuduma sıkı sıkıya sarılıyorum. İnsanlığın yarattığı, insanı insan yapan kültürleri insanın elinden almaya hiç kimsenin gücü yetmez."

Ne zaman Yaşar Kemal’i dinlesem, çok etkilenmişimdir: TÜYAP Kitap Fuarı Halk Ödülü’nde de (1980’ler), Frankfurt Kitap Fuarı’nda Alman Yayıncılar Birliği Ödülü’nde de (1990’lar) beni çok etkileyen, uzun uzun düşündüren konuşmalar yapmıştır. Ya özel sohbetlerimizde... 1980’li yıllarda Toros Yayınları’nda tüm yapıtlarını yayına hazırlarken konuştuklarımızda da, Kilyos’a giderken şoförlüğünü yaptığımda da, Bakırköy sahilindeki uzun yürüyüşlerde de Yaşar Kemalanlatır, ben cankulağıyla dinlerdim...

Eğer bir topluluk önündeysek kimi zaman konuşmaya "Benim babam bir eşkıya idi!" diye başlar, daha ilk cümleden herkes "ağzı açık" dikkat kesilirdi...

Yapıtları 40 farklı dilde okunan, bu nedenle de dünyada eserleri en fazla yabancı dile çevrilen yazarlardan biri olan Yaşar Kemal’in "Kale Kapısı"nı ilk okuyanlardan birisi olmanın şansını ve lezzetini; o kitabın daha o günden en sevdiğim ilk 10 roman arasına girip bunca zaman sonra yerini asla kaybetmemesini hangi sözcüklerle anlatabilirimki...

İşte o Yaşar Kemal’e geçtiğimiz günlerde Fransa devleti tarafından Legion d’Honneur Grand Officier nişanı verildi. Yukarıya bir bölümünü aldığım konuşmayı a o ödül töreninde yaptı...

Onu bir kez daha hayranlıkla dinledim...

Fransızca’ya ilk romanı 1966 yılında çevrilen 86 yaşındaki bu ulu çınar, kendisini tebrik ettiğimde yine sakallarıma takıldı, kahkahasını attı; ardından tebrik kuyruğuna giren onca insan arasında neredeyse görünmez olunca ben yine onun sözcükleriyle başbaşa kaldım:

"Ben de bir uçurtma ustasıydım. Böcekler, kuşlar üstüne düşüncelerimiz aynıydı."

Roger Caillois’ten söz ediyordu. Hani Georges Bataille ve Michel Leiris ile "College de Sociologie" yi kuran Fransız yazar. Onunla birçok düşüncede anlaşıyorlar, ama edebiyatın işlevi üstüne

pek o kadar anlaşamıyorlarmış zamanında. Bense uçurtmalara, Yaşar Kemal’in çalışma masasının üstünden hiç eksilmeyen rengârenk bilyalara dalmıştım... O, hep korkuya inat sevgiyi

yeşerten çocuk olarak da meselâ Salman olarak kalmıştır benim aklımda. Yol arkadaşı da sayfalar boyu muhteşem tasvirlerle anlattığı kendini sürekli yeniden yaratan doğadır.

Ve de umuttur insanoğlunu yaşatan. Ne diyordu ödül töreninde Yaşar Kemal:

"Yirmi birinci yüzyılda insanoğlu doğayı yeniden yaratacak, insanlık değerlerini geliştirecek, insan haklarını eksiksiz sağlayacaktır."

Fransız Sarayı’nın tören salonunda, koridorlarında onun bu cümlesi, uzun bir süre asılı kaldı! En azından ben, bahçeye çıkana kadar öyleydi. Sonrasını bilemiyorum... Ama bir gerçek var ki, Yaşar

Kemal’in konuşmasının sonundaki bu umut sözcükleri hepimizin yüreğinde, beyninde daha çoook uzun süre yaşayacak...

Tüm yazılarını göster