"Tamam, bizde işgücüne katılma oranı düşük; ama..."

Alaattin AKTAŞ EKO ANALİZ ala.aktas@gmail.com

Dün bu köşede özetle Türkiye'de işsizlik oranının OECD'nin 11 ülkesinden daha az olduğunu, ancak bunun bizdeki işgücüne katılma oranının düşüklüğünden kaynaklandığını yazdık. Bizde işgücüne katılma oranı yüzde 54 düzeyindeydi, bu oran OECD ortalamasında yüzde 71'di ve bizdeki oran OECD ortalaması düzeyine çıksa, işsizlik oranımız da yüzde 30'un üstüne fırlayacaktı.

Yazımız üzerine çok sayıda değerlendirme aldık. Değerlendirmelerde ağırlıkla bizdeki işgücüne katılma oranının düşük olma nedeninin sorgulanması gerektiği vurgulanıyor, aslında bu konudaki görüşler de aktarılıyordu.

Özellikle kadınlardaki işgücüne katılma oranının çok düşük seyrediyor olmasına dönük çarpıcı değerlendirmeler de vardı. Bu değerlendirmeleri, "Sanki kadınlarda işgücüne katılma oranını artırmak isteyen var mı ki" şeklinde özetlemek bile mümkündü.

"Sorun kayıt dışı istihdamda"

Bizde işgücüne katılma oranının düşük olmasının en büyük nedeni olarak kayıt dışı istihdamın büyüklüğü gösteriliyor.

İstihdamdan işverene gelen yüklerin ağırlığı, kayıt dışı istihdamı özendiriyor. Kayıt dışılık yüzünden de kayıtlı istihdam üzerindeki yükler daha da ağırlaştırılıyor.

Tam bir olumsuzluk zinciri oluşmuş durumda... Adeta, "Kayıtlı çalışan az, öyleyse kayıtlı işçi çalıştıranın yükünü artırıp kaybı telafi edelim" mantığı güdülüyor.

Bu biraz da elektriği kaçak kullananlar yüzünden ödemesini düzenli yapanlara bu kayıp-kaçağın bir şekilde fatura edilmesine benziyor.

Dolayısıyla Türkiye'de işgücüne katılma oranının yüzde 54 düzeyinde görünmesinin bu nedenle yanıltıcı olduğu, aslında söz konusu oranın daha yukarılarda bulunduğu belirtiliyor.

Kadın istihdamı sorunu

Türkiye'de kadınların istihdama katılma oranı yüzde 32.3 düzeyinde. Bu oranda Türkiye'ye en yakın ülke yüzde 47.8 ile Meksika. OECD ortalaması ise yüzde 62.3. Yani Türkiye'nin durumu tam bir felaket.

Yani Türk kadını çok tembel ve çalışmak istemiyor mu, yoksa başka engeller mi var?

TÜİK'in verilerine dönelim. Mayıs ayına ilişkin son verilere. Çalışabilir durumdaki yaklaşık 26.8 milyon kişi işgücü piyasasına girmiyor. Bu kişilerin 7.6 milyonu erkek, 19.2 milyonu ise kadın.

Kadınlara ilişkin detayları aktaralım:

Her 1000 kadından 583'ü ev işleriyle meşgul ve bu yüzden çalışmak istemiyor. Yani ev kadınlarından söz ediyoruz. 1000 kadından 123'ü çalışamaz durumda olduğu için, 117'si eğitim ve öğretimine devam ettiği için iş işgücüne katılmıyor. 1000 kadından 60'ı iş aramıyor, ancak çalışmaya hazır, 42'si emekli. Her 1000 kadından 1'i mevsimlik çalıştığı için işgücüne katılmıyor, 74 kadın ise diğer nedenlerle işgücü dışında bulunuyor.

Yani işgücü piyasasına girmeyen her 3 kadının neredeyse 1'i ev kadını. Ve biz kadınları giderek daha fazla ev kadını yapmak için çaba mı gösteriyoruz dersiniz...

Kadınlar lehine düzenlemeler, ama...

Son yıllarda çalışan kadınlar lehine bir dizi düzenleme yapıldı, yapılmaya da devam ediliyor. Bunlara kimsenin söyleyebileceği bir şey yok tabii ki. Ama bir de sonuç önemli. Tanınan bu avantajlar çalışan kadınlar lehine elbette, ancak bu avantajlar çalışan kadın sayısının artmasına katkıda bulunuyor mu, yoksa tersi bir etki mi doğuruyor, o da çok önemli.

Yukarıda değindik; işveren üzerindeki yükler genel olarak fazla ve bu durum kayıt dışı istihdamı özendiriyor. Bu yük aşağı çekilmeden kadınlara sağlanan ve gelişmiş ülkelerde olduğu gibi bizde de elbette olması gereken haklar, işveren için yeni yükler anlamına geliyor. Bu yüzden kadınlara getirilen her yeni hak, dönüp dolaşıyor ve kadın istihdamına sekte vuran bir özellik kazanıyor.

Çalışma yaşamının içinden bir uzman, Avrupa ülkelerinin çoğunda doğum gibi nedenlerle izne ayrılan kadınların yerine geçici olarak eleman sağlayan bürolar olduğunu hatırlattı. Bu bürolardan gelen elemanların ücretleri ya da sosyal güvenlik gibi yükümlülükleriyle geçici eleman çalıştıran kuruluşun hiçbir ilgisinin bulunmadığı, bunları eleman sağlayan büroların karşıladığı ifade edildi. Elbette ödemeyi geçici elemanı istihdam eden işletme yapıyor, ancak muhatap çalışan değil, ilgili büro. Bir anlamda taşeron işçi çalıştırmak gibi.

Belli ki istihdamda, istihdamı kayıt altına alabilme konusunda, böylece sosyal güvenlik sisteminin gelirini artırmada, bunu sağlayarak her işlemini uygun yürüten işletmelerin yükünü hafifletme konusunda kat etmemiz gereken daha çok yol var...

Tüm yazılarını göster