"Sıcak para istemiyorum" mesajı mı, hükümete şirin görünme çab

Alaattin AKTAŞ EKO ANALİZ ala.aktas@gmail.com

Merkez Bankası, politika faizini ve gecelik borç alma faizini yarım puan aşağı çekti. Yani, ne şiş yandı ne kebap!

Merkez Bankası haftalık repo faizini yarım puan daha aşağı çekti ve yüzde 8.75'ten yüzde 8.25'e indirdi. Bu, beklenen bir adımdı. Aslında haziran ayı enflasyonu ve haziran sonu itibariyle inilebilen yıllık düzeyden sonra normal koşullarda Merkez Bankası hiç indirim de yapmayabilirdi. Ama üstündeki baskı, öyle görünüyor ki Merkez Bankası'nı böyle bir adım atmaya zorladı.

Merkez Bankası Para Politikası Kurulu, dünkü toplantısında yalnızca haftalık faizi düşürmedi. Belki haftalık faizden daha fazla dikkat çeken adım, faiz koridoruyla ilgili karardı. Merkez Bankası, gecelik borç verme faiz oranını yüzde 12 düzeyinde sabit tuttu, ancak gecelik borç alma faiz oranını yüzde 
8'den yüzde 7.5'e çekti. Böylece daha önce 4 puan olan faiz koridoru, 4.5 puana çıkarılmış oldu.
Merkez Bankası gecelik borçlanma faiz oranını yüzde 8'den yüzde 7.5'e indirmekle, kimi yorumlara göre bir anlamda sıcak paradaki yoğunlaşma tehlikesine dikkat çekmiş ve "Bana para getirmeyin, istemiyorum" mesajı vermiş oldu. Ama bu görüşe katılmayanlar da var. Kimi yorumlara göre de, Merkez Bankası hükümetle daha fazla ters düşmemek için böyle bir adım attı. Bu görüşü dile getirenlere göre borç alma faiz oranının yarım puan aşağı çekilmesi, göstermelik bir adım olmaktan öteye gitmeyen bir karar.

Hatırlatmakta yarar var; borç vermede yüzde 12, borç almada yüzde 8 olan gecelik faiz oranları 29 Ocak'taki olağanüstü toplantıdan bu yana uygulanan oranlar. Yani, gecelik faizde beş buçuk ay aradan sonra değişikliğe gidilmiş oldu.

Gecelik borç alma faiz oranı, 29 Ocak'tan önce yüzde 3.5, borç verme faiz oranı ise yüzde 7.75 düzeyinde bulunuyordu. 29 Ocak'taki olağanüstü toplantıda söz konusu oranlar yüzde 8 ve yüzde 12'ye çıkarıldı. Daha önce 4.25 puan olan koridor da 4 puana indirildi.
Faiz koridoru 21 Kasım 2012 tarihinden bu yana hep 4.5 puanın altında seyretti. Makas, bir buçuk yılı aşkın sürede ilk kez böylesine açılmış oldu.

Ne şiş yandı, ne kebap!

Girişte de belirttik; Merkez Bankası politika faizini tahminler doğrultusunda yarım puan daha aşağı çekti ve yüzde 8.75'ten yüzde 8.25'e indirdi. 29 Ocak'ta yüzde 4.5'ten yüzde 10'a çıkartılan faiz, böylece 23 Mayıs'ta yüzde 9.50'ye, 25 Haziran'da yüzde 8.75'e, dün de yüzde 8.25'e indirilmek suretiyle toplamda 1.75 puan aşağı çekilmiş oldu.

Hükümetin bu konudaki isteği belli. Gerçi son günlerde dikkatler Cumhurbaşkanı seçimine kaymış ve Merkez Bankası'na yöneltilen salvolar hız kesmiş olsa da, istenen, 29 Ocak öncesindeki düzeye dönülmesi. Başbakan bu konudaki düşüncesini çok açık ve sert bir şekilde kaç kez dile getirdi zaten.
Merkez Bankası adeta iki arada bir derede kalmış gibi. Bir tarafta ekonominin kuralları, öbür tarafta yoğun bir baskı. Haziranda baz etkisiyle enflasyonun hızlı bir gerileme göstereceği beklentisi boşa çıktıktan sonra, acaba normal koşullarda dünkü toplantıdan faiz indirimi kararı çıkar mıydı, çıkmaz mıydı, tartışılır doğrusu.

Gerçi bir toplantıya bakarak ve o toplantıda alınan karardan yola çıkarak değerlendirme yapmak bizi çok sağlıklı bir sonuca götürmeyebilir. Ancak, Merkez Bankası'nın aslında çok uzun süredir enflasyonla mücadeleyi terk ettiği, en azından ikinci plana attığı ve tüm yoğunlaşmasının kur üzerinde olduğu görüşü sıkça dile getiriliyor.

Kamuoyunda, uluslararası konjonktürün, Merkez Bankası'nın faiz indirmesi açısından pek de uygun olmadığı görüşü yaygın. Ne var ki, Merkez Bankası, tam aksi görüşte. Para Politikası Kurulu toplantısından sonra yapılan açıklamada, daha önceki açıklamalarda da dile getirildiği gibi, "küresel likidite koşullarında son aylarda bir iyileşme olduğu" vurgulandı.

Bu arada, dünkü toplantı açıklamasında öncekilerden farklı olarak enflasyonda baz etkisine dayalı bir iyileşme olacağı görüşüne yer verilmedi. Zaten bu görüş, haziran enflasyonuyla ilgiliydi, dolayısıyla haziran geride kaldığı için bu görüşün tekrarlanması söz konusu olamazdı. Ancak, haziran sonrasına ilişkin baz etkisi umudu da kalmadığı için, bu konu tümüyle gündemden çıkmışa benziyor. Artık enflasyon konusunda umutlar, "geçtiğimiz yılın ortalarından itibaren gerçekleşen birikimli döviz kuru gelişmelerinin yıllık enflasyon üzerindeki olumsuz yansımalarının kademeli olarak azaldığı" görüşünde bağlanmış durumda. Yani döviz kurunun enflasyon üzerindeki baskısından kurtulmakta olduğumuz dile getiriliyor. Ne diyelim, umarız öyle olur. Ama bunun gerçekleşebilmesi, kurun bundan sonra fazla artmamasına bağlı. Bu da Merkez Bankası'nın kur değişimini ne kadar önemsemek durumunda olduğunu gösteriyor.

Açıklamada, enflasyonun düşüş hızını sınırlayan temel faktörün ise gıda fiyatlarındaki yüksek seyir olduğu vurgulanıyor. Bu, PPK açıklamasında enflasyonla ilgili olarak dile getirilen yeni görüş.

Peki, gıda fiyatlarındaki yüksek seyir bu dönemde enflasyonun düşüşünü sınırlıyor da, gelecekte bu olumsuzluk ortadan kalkacak mı, var mı böyle bir umut? Bu sorunun yanıtını tarım üretiminin düzeyine bakarak vermek pek zor olmasa gerek.

Tüm yazılarını göster