"O"

Atılım MURAT AYKIRI FİNANS amurat@etu.edu.tr



Piyasalar merkez bankalarını göreve çağırıyor. Dün Avustralya Merkez Bankası faizi indirdi. Bugün Avrupa, yarın İngiltere toplanıyor. Yarın ayrıca Fed Başkanı Bernanke'nin konuşması var. Yatırımcılar; yeni tahvil alımları, faiz indirimleri, likidite önlemleri istiyor.

Avrupa tarafına bakarsak; Draghi para politikası konusunda agresif bir başkan. Görevinin ilk aylarında açıkladığı likidite önlemleri, repo operasyonları ile bunu kanıtladı. Sürpriz yapabilir. Her ne açıklanacaksa, bir an önce gelmesi gerekiyor. Müdahale beklentisi arttığı için, piyasalarda son günlerde bir sakinlik yaşanıyor. EFSF ve ESM gibi fonlar, İspanya bankacılık sektörüne açılabilir. Kısa dönemli seçenekler içinde en mantıklısı bu gibi duruyor. Tabii sadece İspanyol bankalarına açılırsa, yeni bir hata yapılmış olur. Çünkü bu iş, İtalyan bankalarına kadar uzanıyor. İspanyol ve İtalyan bankaları ayrı düşünülemez.   

2008'de faiz indirimleri, 2009'da tahvil alım programları başladı. Parasal önlemler küresel ekonomiye ne kazandırdı? İşsizlik düştü mü? Kalıcı bir büyüme trendi yakalandı mı? ABD ve Avrupa bankaları, kendi ayakları üzerinde durabiliyor mu? Temel sorunlarda hiçbir değişiklik yok. Küresel ekonomide yeni bir resesyon tehlikesi dillendiriliyor.

Avrupa'daki durum açık şekilde görülüyor. ABD ekonomisinin performansı rakiplerine göre iyi olsa da, yılın ikinci yarısı daha zor geçebilir. Amerika'nın çok uluslu şirketlerinin kazanç beklentileri düşüyor. Bilanço resesyonu devam ettiği için, iç talep zaten zayıf gidiyor. Üstüne üstlük, dışarıda beklenenden daha hızlı bir kötüleşme yaşanıyor. Hem Avrupa resesyona girdi, hem de diğer ülkelerden yavaşlama sinyalleri geliyor. Gelişmekte olan ülkelerdeki riskler artıyor. Hindistan'da ışık yok. Brezilya iyi gözükmüyor. Enerji fiyatlarındaki düşüş, Rusya'yı vuruyor. Çin ekonomisi belirsizlik saçıyor.

Geçen gün bunları düşünürken, aklıma bir anekdot geldi. 2008-2009 döneminde küresel ekonomi resesyona girince, büyümenin gelişimi bundan sonra nasıl olur mevzusu gündemdeydi. "W" şekline benzer; "V" olur; "L" biçimini alır gibi görüşler vardı. 2009'un başlarıydı. New York'ta çok uzun yıllar piyasa tecrübesi olan, nice kriz görmüş Amerikalı bir arkadaşımla sohbet ediyorduk. Bu konuyu tartışırken gülerek; "Ne olacağını söyleyeyim. Bir O çizeriz. Başladığımız yere geri döneriz." dedi. Yalancı bir bahardan sonra, bugün yine aşağı yönlü riskler, durgunluk konuşuluyor. Başladığımız yere geri döndük.

Fed bu ay yeni bir tahvil alım programı açıklasa ne olur? Tahvil alım programlarının amacı; banka bilançolarını düzelterek kredi mekanizmasını canlandırmak idi. Uzun dönemli faizlerin düşük kalması, kredi talebini arttıracaktı. Bunun biraz da enflasyon yaratması isteniyordu. Çünkü Fed'in en korktuğu gelişme, deflasyonist bir ortamın oluşması olur. Petrol fiyatlarının artması ile enflasyonda ufak bir yükseliş yaşandı. Onun etkisi de kayboluyor.

Fed, yeni önlemleri eninde sonunda açıklayacak. Ancak bir tahvil alım programının, borsaları ve emtiaları belli bir dönem yükseltmesi dışında pek katkısı olmaz. Bu programların, reel ekonomiye bir faydasının olmadığı tecrübe edildi. Bernanke, yaratıcı fikirlerle de gelebilir. Piyasaları oyalamak isteyebilir. Aslında tek başına para politikasının çalışmadığını o da görüyor. Bütçe açıklarının yüksek kalması gerekiyor.

Bu konjonktürde, siz hala bütçe açıklarının olumsuz olduğunu mu düşünüyorsunuz? Bütçe açıkları planlandığı gibi düşerse, yeni O'lara hazırlıklı olun. Amerikalı arkadaşımın kulakları çınlasın.      
 

Tüm yazılarını göster