"Kümelenme" ile "yığılmayı" ayıralım

Rüştü BOZKURT BUZDAĞININ DİBİ rustu.bozkurt@dunya.com

Almanya'nın merkezi eyaletlerinden biri olan Kuzey Ren Vestfalya Eyaleti (NRW) Lojistik Kümelenmesi Genel Sekreteri Peter Abelman, "Lojistik 2011 Fuarı"nda düzenlenen konferansta, "Kümelenme Almanca kökenli bir sözcüktür; 'sıkı-fıkı olma, güven yaratma ve geliştirme' anlamına gelir" demişti...
İş yaşamında, "sıkı-fıkı olmaya, ortaklıklar kurmaya, işbirlikleri yapmaya ve gelişmenin sürdürülebilirliğini güven altına almaya" gereksinimin arttığı bir dönemden geçiyoruz. Bu nedenle "kümelenme" farklılık yaratmanın "aracı" olarak toplumsal gündemde daha üst sıralara doğru ilerliyor.
Evrim, üreme, mutasyon, ayıklama, yalıtım ve işbirliği ile sürdürülebilirliğini korur. Ayrıca, bu süreç, "çıktısı girdisinden daha yüksek olan oluşumların yaşamasına izin verir", Çok sık yinelediğimiz anlatımla, birikim yeteneğini koruyan ve geliştirenler uzun dönemli geleceklerini güven altına alabilir; koruyamayanlar ise yok olur.
Geleceği güven altına alan en önemli etken "ortak aklın" etkin biçimde devreye sokulmasıdır.
Ortak aklın gücünden etkin ve verimli biçimde yararlanabilmemiz için, "ortak değerleri" tanımlayarak paylaşmamız ilk adımı oluşturur.
Hemen onun ardından "ortak irade" yaratarak, amaç ve hedefler üzerine odaklanabilme yeteneği gelir.
Ortak iradenin sürdürülebilir olması için "ortak çıkarlar üzerinde uzlaşarak" entelektüel ve fiziki güçlerimizi toparlamamız gerekir.
Fayda/maliyet analizine dayalı "ortak çıkarlar fizibilitesi" üzerinde uzlaşmalıyız. "Ortak projeler" , "yaratmak istediğimiz sonuca" ulaşmamıza yardımcı olacaktır.
Bireysel yeteneklerin, topluluk ya da toplum gücü haline dönüşmesi, "ortak kurumların" oluşturulması ve işlerliğinin sağlanması ile mümkün…
Kümelenme, ortak değerler, ortak irade, ortak yararlar, ortak projeler ve ortak kurumlar üzerinde uzlaşabilen girişimcilerin sıkı-fıkı olması, karşılıklı güven yaratması ve ilerleme sağlamasının "aracıdır".
Sıkı-fıkı olmak nedir?
Sıkı-fıkı olabilmenin ilk adımı "kendini bilmedir". Yunus Emre'nin dediği gibi: "İlim ilim bilmektir/İlim kendin bilmektir/ Sen kendini bilmezsen/Bu Nice okumaktır?" Kendini bilmeden, başkalarını anlama ve sıkı fıkı olabilme şansı yok.
Kendinizi bilebilmemiz için "kendi gücümüzü" analiz etmeliyiz: Gücümüzü belirleyen de entelektüel ve sistem kapasitemiz olduğuna göre, bu iki bileşen hakkında nesnel değerlendirme elimizin menzilinde yoksa, değerlendirmeleriz aşırıya kaçabileceği gibi, noksan da kalabilir.
 Entelektüel kapasitemizi nesnel biçimde değerlendirsek, yeraltı ve yerüstü kaynaklarımızı, fiziki sermaye stokumuzu "dinamik bir envanterle" izler, elimizin menzilinde hazır tutarsak, gücümüzü "aşırı ya da noksan değerlendirmeden" her anlamda doğru bir "konumlanma" yapabiliriz. Gücümüzü analiz edersek "olanak ve kısıtlarımızı" tanımlamış olur; dengeli kararlarla etkin sonuçlar üretebiliriz.
Kendimizi gerektiği kadar tanımadığımız zaman, başkaları ile "sıkı-fıkı ilişkiler" kuramayız. Gücümüzün sınırlarını bilmeden, eksik yanlarımızı ve boşluklarımızı fark edemeyiz… Partnerlerimizin güçlü yanlarıyla boşluklarımızı tamamlamasını sağlayamaz, sinerji yaratan bir sonucu ulaşamayız.
 Etkin bir kümelenme için, küme içinde yer alacak aktörlerin kendilerini ve partnerlerini ayrıntıda tanıması gerekir; tanıma kümelenmenin ilk adımıdır; kümelenmelerin başarısı bu ilk adımın sağlıklı ev sürdürülen iletişim gerektirir.
Bir iş alanında "kümelenme" dendiğinde, o iş alanında çalışan, birbirine girdi veren ve girdi alan, iş sürecinin ileriye ve geriye bağlantılarını gözlemleyerek bir "süreç haritası" üzerinde uzlaşan, süreci sürekli sorgulayan, sonuçlarla ilgili sapmaları gözlemleyen, sapmaları düzelterek ilerleyen iş yapma tarzını anlıyoruz.
Güven yaratma
Kümelenme kavramının bileşenlerinden ikincisi "güven yaratmadır". Güven yaratabilmemiz için, özümüzün, sözümüzün ve davranışımızın birbirini bütünlemesi gerekir. Mevlana'nın dediği gibi, " Özün, sözün, davranışın şaşarsa/ Dudağından bal damlasa yararsız/ Üzerinden tutarsızlık akarsa/ Masalcı olsan da kalırsın dilsiz!"
Yaşamın her kesitinde ne söylediğimize değil, nasıl davrandığımıza bakarlar… Özellikle de zor zamanlardaki davranışlarımız, kendine fren koyabilme yeteneğimiz, " Sana yapılmasını istemediğini sen de başkasına yapma" diyen ahlakın altın kuralını hayata taşıma biçimimiz güven yaratmanın temel kaynağını oluşturur.
İş yaşamında güven, sadece bireyin tutum ve davranışı ile açıklanamaz. İnsanın iyi niyeti, dürüstlüğü, ilke ve kurallara uyması kuşkusuz çok önemlidir ama sistemin işleyişi, ödünsüz gözetim ve denetimi de bir o kadar önemlidir.
Çağımızda sistem bağlantılarının ve karmaşıklığın artması, bireysel anlama kapasitelerini çok aşmıştır: Ticari sistemler, yasal sistemler, teknik sistemler, yönetsel sistemler, eğitim sistemleri ve sosyal sistemlerin tümünü kuşatabilecek tek bir insan beyninden söz edebilmemiz zor.
Karmaşıklığın yaygınlaşmasının ve derinleşmesinin ölçeğinin hızla büyüdüğü söylendiğinde, "karmaşıklığa teslim olalım" anlamı çıkarılmamalı. Karmaşıklık ne denli yaygınlaşırsa yaygınlaşsın, insanın "metot geliştirme" yeteneği, "yol ve yordam bulma" gücü, "çare tükenmez" diyen yaklaşımı, bireysel aklı kolektif akılla destekleme becerisi alternatif çözümler üretecektir.
Wes Nichols 'ın  , ünlü istatisikçi ve yazar Nete Silver'den alıntı yaptığı gibi, " Her gün saniyede üç kez ABD kütüphanesindeki basılı kaynakların toplamı kadar veri üretiyoruz. Bunun büyük bir çoğunluğu işe yaramaz gürültüden ibaret. Eğer bunu işlemek ve süzmek için iyi bir tekniğiniz yoksa, başınız dertte demektir". Bu nedenle, Analitik 1.0 ölçümleme yaklaşımı yerini trebaytlarca veriyi ve yüzlerce değişkeni gerçek zamanlı olarak ele alabilen yeteneklerden oluşan Analitik 2.0'a bırakıyor...
Güven yaratabilmek için de kümelenme aktörleri "net bilgi sahibi" olmalı, davranışlarını bilginin rehberliği belirlemeli. Kümelenme aktörleri, bulundukları coğrafi konumun avantaj ve dezavantajlarını, kültürlerin uzlaşan ve çatışan yönlerini, iş ağlarının yarattığı olanak ve kısıtları analiz ederek net bilgiye ulaşmalı… "Kümeleniyoruz" anlatımı, net bilgiyi rehber edinmemişse, ayakları yere basmaz, kümelenme kavramının içi boşalır; birçok kavramda gözlediğimiz gibi etkisini yitirir.
Kümelenmenin gücünü güven, güvenin niteliğini de net bilgi ve açık ortamlarda paylaşabilme düzeyi belirler.
İlerleme
Kümelenme de birçok teknik gibi sadece araçtır. Kümelenme aracı, yeraltı ve yerüstü kaynaklarımızı, insan eliyle oluşturulan fiziki sermaye stokunu, insan gücünü ve teknolojiyi üretim sürecinde etkin ve verimli değerlendirmeyi ilerleten, çıktısı girdisinden fazla olan üretime katkı yapan bir araç olacaksa, mutlaka net bilgiye, partnerlerin birbirlerini anlaması gerekir.
Kümelenme "stratejik ortaklıktır": Birden çok girişimci bir araya geldiklerinde; yarattıkları değer, ayrı ayrı yarattıkları değerin toplamından büyükse, kümelenme anlamlıdır; böyle bir yapı stratejik ortaklık oluşturur. Sözü edilen sonucu yaratmayan bir araya gelişler "kümelenme" değil, "yığılma" olur…
Kümelenme birikim yeteneğimizi geliştirmelidir; uzun dönemli geleceği güven altına alacak "ekonomik fazla" üretilmesini kolaylaştırmalı. Kümelenme "sürdürülebilir gelişme ve etkin ilerleme" sağlamalıdır ki, kavrama yüklenen anlam yerli yerine otursun.

Tüm yazılarını göster