"İçerik önemlidir" ama…

Rüştü BOZKURT BUZDAĞININ DİBİ rustu.bozkurt@dunya.com

İnsanoğlunun zamana kıyma iradesi, günlük yaşamın sığlığında her şeyi kontrol etme duygusundan kaynaklanır. Kontrol etme duygusu zaman içinde alan genişletir; işler çeşitlenir, renklenir ve zenginleşir; yapılan her işin kendi iç dünyamızda "meşrulaştırması" rasyonel sonuçlar üretebilmenin gerek şartı haline gelir. Meşrulaştırma, içgüdülerin sürüklediği yaşam tarzından farklı bir olgudur: Zihinde oluşturulan, gözlemlerle pekiştirilen, yeterliliğine inanılan enformasyon ve bilgi ile beslenen, iyi bir fikre dönüştürülen ve ondan güç alan, kültür-arka planının yargılarıyla kuşatılan, bir vizyonun temel bileşeni olan "varlık nedeni" haline gelen, yaratılmak istenen "sonuca odaklanan" zihni bir yoğunlaşmadır; fizik ve düş gücünün tükenemez kaynağıdır.

Yaptığımız işi "meşrulaştırmayı" beş düzlemde ele alabiliriz; düzlemler meşrulaştırmanın "bağlamlarını" oluşturur.

Bir düşünceyi, fikri, planı ve projeyi hayata taşımak için "meşrulaştırırken" öncelikli bağlamı "yarar üretmesi"dir. Başlangıçta doğal ve içgüdüsel duygularla oluşabilse de, işimizi güçlü biçimde meşrulaştırmanın bir "yarara" dayanması, işin uzun soluklu yaşamasının gerek şarlarından biridir. Yarar üretmenin somutlaşması için, hedef sorunlara ortak çözüm üretmesi gerekir. Bu nedenle, meşrulaştırma yarar üretme bağlamında, bir felsefeye dayanmalıdır; ne yapacağımızı netleştirmemizi sağlamalıdır; son çözümlemede insan yaşamını kolaylaştırıcı bir ürünün ortaya çıkarılmasına yardımcı olmalıdır.

Nitelik kazandırma

Ortaya koyduğumuz her ürün bir yarar üretebilir; ama insanlar ona eriştiklerinde, daha iyisini arar. Bu arayış bizi işe içerik kazandırmanın ikinci düzlemine götürür: "Nitelik kazandırmaya." İşin nitelik kazanmasının da dört adımı vardır: Birinci adım, aynı işi dünyada en iyi yapanlar düzeyinde yapabilme anlamına gelen "hünere erişme"dir. İkincisi, hünere akıl katarak işimize "yaratıcı boyut" katma. Üçüncüsü, maliyetten görece bağımsız algılama olan "ulaşabilme" olanaklarını yaratma ve dördüncüsü de, uygun maliyette ve rekabet edebilir güçle "erişebilmeyi" sağlama…

Bir başka bağlam "tarih bilinci" olarak tanımlanabilir. Bir iş yaparken, tarih bilincimizin derinliği, geçmişi ne kadar sorguladığımıza ve doğru anladığımıza bağlıdır. Tarih bilinci sadece geçmişin analizi de değildir; çevreyi analiz ederek imkan ve kısıtlarını net olarak tanımlamamızı da gerektirir. Bir adım ilerisi de fırsat ve tehlikeleri analiz ederek bir öncelik sırasına göre hangi alternatif tepki stratejilerini geliştirdiğimizle de ilgilidir. Mutlaka bir erken uyarı mekanizması kurarak, gelişmelerin sürekli izlenmesi, dün-bugün ve yarın bağlamında işlerliği olan mekanizmaların tasarlanmasıdır.

İşimize içerik kazandırmanın dördüncü düzlemi "verimliliktir." İnsan ve sermaye kaynaklarını üretim sürecinde etkin kullanma anlamına gelir; yarattığımız "ekonomik değerin", bütün faktörler eşdeğerken, rakibin ekonomik değerinden büyük olmasını içerir. Verimlilik, kaynak bilinci, zaman bilinci ve eşitlikçi paylaşım bütününde bir anlam ifade eder.

Sürdürülebilirlik özüdür

İşimizin içeriğini zenginleştirmenin beşinci düzlemi ve özü "sürdürülebilirlik"tir. Üç temel bileşeni vardır: Birincisi sağlıklı "insan ilişkileri" olmadan asla başarılamaz. İkincisi, sağlıklı "müşteri ilişkileri" olmadan alıp götürülemez. Üçüncüsü, sağlıklı "nakit akışı" yaratmayan, onu kuruyup geliştirme, gözetim, denetim ve disiplin altında tutmadan kurumun birikim yeteneği korunamayacağının ayırdında olmaktır.

Hepimiz günlük yaşamda "içerik" kavramını kullanırız. O kavrama hangi değerleri yüklediğimizi, bileşenlerini nasıl kurguladığımızı çoğu kez tartışmayız.

İçerik konusunda ulaştığım yargılar, okuduğum kitaplardan, katıldığım tartışmalardan, Tunalı Ortaokulu, Türkiye Öğretmenler Sendikası, Sonolay Gazetesi, Eskişehir Sanayi Odası, İstanbul İktisadi ve Ticari İlimler Akademisi, Şişecam ve Anadolu'da yüzlerce işyerinde sürüp giden gözlemlerden çıkarılmıştır. Varsa eksiklikleri düzeltenlere, yeni boyutlar ekleyerek zenginleştirenlere, analizi irdeleyerek yol gösterenler ihtiyacım var. Gelişen her sistemin kendini eleştirenlere ihtiyacı vardır; tartışarak kavramları yerli yerine oturtmadan yapılan değerlendirmelerin verimi düşük; ürünü sakat olur…

Tüm yazılarını göster