"Göç geri dönünce topal öne geçer"

Rüştü BOZKURT BUZDAĞININ DİBİ rustu.bozkurt@dunya.com

Hayatın her zaman iki yüzü var: İnsan yaşamını çeşitliğiyle, renkleriyle, çiçekleriyle zenginleştiren 'güzel yüzü." Bencilliklerin, kurnazlıkların, pusu kurmanın, arkadan vurmanın, iki yüzlüğün, kaypaklığın, ilkesizliğin vb. hakim olduğu "çirkin yüzü."

Biraz yoğunluğu ve derinliği olan yaşam serüvenine sahipseniz; hayatın iki yüzüyle ilgili onlarca anınız, bir anlam ifade eden birikimleriniz vardır.

Sonunda gelip bir Afrika atasözüne sığınırsınız: "İnsanın olduğu yerde hiçbir şeye şaşma!"

İnsanoğlunun en büyük zenginliği "dostları"dır.

Çok zengin bir yaşam sürdüğüne inananlar bile, kendi yaşamlarında dört dörtlük diyebilecekleri dostlukları aradıklarında, şaşılası bir kıtlıkla karşılaşır.

Hepimiz, bırakınız çevremizdeki insanların ne dediğini, kendi vicdanımızın bize ne söylediğini sorgulamalıyız.

Seraba kanmak

Önce insan ve sermaye kaynaklarının kullanımında, ustalığımız kadar israfa yol açan beceriksizliklerimizin bir dökümünü yapmalıyız. İnsanın kendini sorgulayarak hayatın bir bilançosunu çıkarması güç iş. Kendi yalanlarımıza inanmanın aldatıcı seraplarını bir yana bırakarak, çölde susuz kalmanın gerçekçiliğini göğüslemek her babayiğidin kârı değil.

Ne üstüne düşünürsek düşünelim, kullanacağımız metotlardan biri, değerlendirme yapacağımız konularla ilgili sıkı bir ön-hazırlık yapmış olma. Ayrıntıdaki dinamikleri bilmiyor; açıklamalarımızı o dinamiklerin karşılıklı-bağımlılık ilişkileri üzerinde geliştirmiyorsak, aşırı ya da noksan değerlendirme yapma olasılığımız bir hayli yükselir.

Sıkı bir ön-hazırlık yapmadan kurgulayacağımız zihni modelin varsayımlarının hayatın gerçeğini yansıtması olasılığı zayıflar. Zihni model varsayımları, hayatın gerçeğinden uzaklaştıkça, bireylerin öz gerçeği öne çıkar. Hayatın gerçeğinin arka planda kaldığı, bireylerin özgerçeğinin öne çıktığı koşullarda "şark kurnazlığı" ortalıkta at oynatır.

Şark kurnazlığı

Şark kurnazlıklarının geçerlilik kazandığı hiçbir ortamda, bizi başkalarından farklı kılacak "stratejiler" geliştirilemez. Tutarlı stratejilerin olmadığı yerde, kötülükler üstüne her türlü kutsal şalı örter; hayatın özgerçeğini yakalamamız büsbütün güçleşir.

Bir kere şark kurnazlığı hayata hakim olduğunda, insanlar güçlerinin sınırlarını hesaplama, kullanma zamanını tayin etme, kullandıktan geriye dönerek bize olası etkilerini düşünme zahmetine katlanmaz. "Gayeye ulaşmak için her türlü yol meşrudur" algılaması kültürümüzün bütün derinliklerine yansır.

"Kendine fren koyma ilkesi" unutulduğu zaman, güçlünün kendini ilkelerle ya da yasalarla sınırlaması unutulur.O zaman, "at izinin it izine karıştığı" bir ortam içine yuvarlanırız.

Zor zenaat olan insanlık büsbütün zorlaşır.

Yönetenler, saygı uyandırma ve ilham vermenin ne denli önemli bir araç olduğunu unutur.

Çoğunluğun ortak aklı yerini, dukalıklara bırakır.

Dışa ve dünyaya açık olma yerine, yalıtımcı algılamalar önem kazanır.

Toplum tam bir kargaşa içine düşer; "göç geri döner ve topal öne geçer."

Şimdi biz neredeyiz? Doğrusunu itiraf etmeliyim ki, nerede olduğumuza ilişkin kestirme yapamıyorum…

Tüm yazılarını göster