"Euro bölgesi kuzey ve güney olarak ikiye bölünsün"

DİDEM ERYAR ÜNLÜ YAKIN PLAN didem.eryar@dunya.com

Saint-Etienne'e göre Euro bölgesi Almanya, Hollanda ve Avusturya gibi üreticiler ile Fransa, İtalya gibi yüksek borçlu tüketiciler olarak ikiye ayrılmış durumda. Fransız ekonomist, Euro bölgesinin önümüzdeki üç sene içinde ciddi bir bölünme yaşayacağını söylüyor.

Yunanistan krizi bir yandan kamu borcu yüksek olan diğer ülkelerin taşıdığı riskleri gündeme getirirken, diğer yandan da Euro bölgesinin entegrasyonunun ve dayanıklılığının sorgulanmasına neden oluyor. Alman gazetesi Frankfurter Allgemeine Zeitung tarafından yapılan araştırmaya göre, Almanların yüzde 61'i Euro bölgesinin diğer ülkelerinin de İngilizcede "domuzlar" anlamına gelen ve Portekiz, İtalya, Yunanistan ve İspanya'nın baş harflerinden oluşan "PIGS"lerin arasına gireceğini düşünüyor. Belçika merkezli düşünce kuruluşu Breugel'in Direktörü ekonomist Jean Pisani-Ferry ise İrlanda, İtalya, İspanya gibi ülkelerin borç oranları yüksek olmasına rağmen, bütçe disiplinine sahip olduklarını ifade ediyor. Pisani-Ferry, "İtalya'nın da borcu çok yüksek, fakat İtalya kamu borcuna yönelik yalan açıklamalarda bulunmadı. Bunun yanı sıra, diğer ülkeler gibi büyük destek paketleri uygulamaya yönelmedi, çünkü zaten buna gücü yoktu" diyor.

Paris-Dauphin Üniversitesi Profesörü ve Fransız Ekonomik Analiz Konseyi Üyesi Christian Saint-Etienne ise Yunanistan'ın neden olduğu sürece yönelik daha katı bir tutum sergiliyor. "Bundan bir hafta öncesine kadar Yunanistan düşerse, piyasalar diğer ülkelere saldırır derdim. Bugün ise Yunanistan'ın durumunun Euro bölgesinde patlama gerçekleşmeden sonuçlanabileceğini düşünüyorum Fakat bu arada, İspanya veya Portekiz gibi zor durumda olan ülkelere karşı da dayanışma gösterilmesi gerekiyorlar. Üstelik onlar Yunanistan gibi yalan söylemediler. Bence Yunanistan borcunun yüzde 80'i ödeyip ve alacaklarının yüzde 20'sinden vazgeçtiği takdirde Avrupa'nın garantisini alması gerekir.  Böylece Avrupa Birliği de, kontrolü ciddi bir şekilde ele geçirmiş olur" diyen Saint-Etienne'in yorumları şu yönde: " Bu Euro bölgesinin parçalanmasını savunduğum anlamına geliyor. Sadece tüm sistemin patlamasına izin vermemek gerekiyor. Aslında şu zaten iki adet Euro bölgesi var. Birincisi, üretim ve ihracat merkezli. Bu bölge Almanya, Hollanda, Avusturya ve hatta Belçika'yı kapsıyor. İkincisi ise daha çok tüketim merkezli ve yüzsek oranda kamu borcuna sahip. Bu bölge ise Fransa, İtalya, İspanya ve Portekiz gibi ülkeleri kapsıyor. Bu durum böyle devam edemez. Bu yüzden dolayı Kuzey Euro Bölgesi ve Güney Euro Bölgesi olmak üzere iki bölgenin kurulmasını ve her birinin kendi merkez bankası olmasını destekliyorum."

Bu bölünmenin hiçbir teknik soruna neden olmayacağını söyleyen Saint-Etienne, "Hatta Güney Euro bölgesi borçlarını azaltmak ve rekabet gücünü yeniden kazanmak için sıkı bir ekonomi politikası uygulayabilir. Bunun sonucunda başarılı olurlarsa, her iki taraf arasında yeniden sabit bir kur yaratabiliriz" diyor. Bu arada Fransa ekonomisi ne de değinen Fransız ekonomist, Fransa'nın rekabet gücünün zayıfladığına, yapısal reformlara ihtiyaç duyduğuna da dikkat çekiyor. "Fransa'nın rakibi artık Almanya değil, İtalya" diyen Saint-Etienne'in Euro bölgesi için öngördüğü bölünme zamanı ise sadece üç sene. 

Kamu borcu ile Yunanistan'ı yediye katlayan İtalya'nın farkı şeffaflık ve öngörülebilirlik

İtalya'nın toplam kamu borcu 1.7 trilyon Euro. Bu oran Yunanistan'ın kamu borcunun yedi katı büyüklüğünde. Peki İtalya, Avrupa'da yayılan borç salgınına rağmen, devlet tahvillerini nasıl satıyor? Bu sorunun cevabı İtalyan Hazinesi Kamu Borcu Yönetimi Direktörü Maria Cannata'da.

Avrupa istatistik kurumu Eurostat tarafından geçtiğimiz hafta açıklanan verilere göre İtalya, para birimi Euro olan ülkeler arasında kamu borcunun gayri safi yurtiçi hasılasına (GSYH) oranı yüzde 115.8 ile en yüksek olan ülke. İtalya bu konuda Yunanistan'ı bile geride bırakıyor. 2010 sonunda ise bu oranın yüzde 117.5'e yükselmesi bekleniyor.

İtalya'nın Yunanistan'dan daha dirençli durmasının başlıca nedenlerinden birisi İtalyan özel sektörünün ve halkının borçluluk oranının diğer Avrupa ekonomilerine oranla daha düşük olması. Finans Bakanı Giulio Tremonti'nin yaşanan ekonomik kriz süresinde vergi teşviklerine yönelmemiş olması da bu durumda oldukça etkili oldu. İtalya'nın gösterdiği direncin bir diğer kaynağı ise İtalyan Hazinesi Kamu Borcu Yönetimi Genel Direktörü Maria Cannata tarafından geliştirilen teknik stratejiler. İtalya, hükümet tahvillerini  satarken her zaman şeffaflık ve öngörülebilirliği temel alan bir prosedür izliyor. Diğer ülkeler ise tam tersine, satışlarını çağrı yapmaksızın gerçekleştirebiliyorlar. Bu arada ülkenin yıllık borçlanma miktarı yüzde 5'in biraz üzerinde. Bu oran Yunanistan'da yüzde 13. Dolayısıyla İtalya'nın uluslararası yatırımcılara tahvil ihracında acele hareket etmesine gerek yok. Kurulduğu 1988 yılından bu yana İtalyan devlet tahvillerinin ticaretini gerçekleştiren MTS platformu, İtalyan tahvillerinin satışını gerçekleştiren bankalar için de son derece sınırlı marjlar belirlemiş durumda. Son derece etkin bir ticaret altyapısı ve çok fazla kamu borcu karışımının sonucu olarak, İtalyan tahvil piyasasının nakit sorunu yaşamadığını söyleyen Cannata, "İyi ya da kötü, İtalyan tahvillerine her zaman bir fiyat biçen oluyor. Fakat borcumuzun boyutu ortada, dolayısıyla çok fazla fırsatçı davranamayız. Yatırımcılar korkmasın, derecelendirme kuruluşlarının ateş hattına girecek bir sonraki ülke İtalya olmayacak" diyor.

Tüm yazılarını göster