"Eşi el alır, evi sel alır "

Can KANTAR SEKTÖRÜN İÇİNDEN cankantar@gmail.com

Sigorta denilince aklımıza ilk olarak tabi ki "hasar" geliyor. Hasar hızlı ve tam ödeniyorsa "En kralı benim sigorta şirketim" diyoruz. Ödenen tazminat gecikiyorsa, biraz da eksik ise ya da hasar reddediliyorsa, "Bu sigortacıların hepsi sahtekar" deyip geçiyoruz. Hasar sonrasında şirket değiştiren sigortalıların oranının da yüzde 30 olduğu söyleniyor. Bu, "Sigortalı, hasar ödemesinden memnun kalmadı ve şirketini değiştirdi" şeklinde yorumlanabilir. Bir diğer yorum ise, "Bir sonraki prim artışı uygulamasından kaçmak" olarak değerlendirilebilir.

Öncelikle, sigortacıların hasarları ödememek gibi bir düşünceleri olmadığını söylemek gerekir. Sigortacılar ne yazık ki, artan suistimaller ile uğraştıklarından, hasar ödemelerinde sorunlar yaşanabiliyor. Geçtiğimiz hafta içerisinde Aksigorta Genel Müdürü Uğur Gülen ile birlikte sohbet ediyorduk. Konu döndü dolaştı hasara geldi. "Sigortacıların hasar ödemekten kaçtığı" söylemi her yönetici gibi kendisini de rahatsız etmiş olacak ki, " Can Bey, biz hasar bir an önce ödensin diye büyük çaba sarf ediyoruz. Geciktirdiğimiz hasar ödemesi bizim aleyhimize. Geciktirdikçe biz buna karşılık ayırmak zorunda kalıyoruz. Bizim ilkemiz; "Hasar hemen ödensin". Çünkü iş uzadıkça bize maliyeti fazlalaşıyor. Biz nasıl olsa hasarı ödeyeceksek, hemen ödeyip kurtulmak istiyoruz. Ama bazı istisnai durumlarda görüş bekliyoruz, araştırma sonucunu beklemek zorunda kalıyoruz" dedi.

"Dere manzaralı alışveriş merkezi"

Bazı hasarlar var ki, eksper raporları bekleniyor. Bu tabii ki bir süreç. Ama rutin olaylarda eksper aşağı-yukarı baktığında, hasarı tahmin ediyor olduğundan, hemen orada ödeniyor. Bir Samsun olayı var ki, şirketler ödemelere başladılar. Büyük ihmaller söz konusu. Alışveriş merkezini getirip derenin üzerine yapmışlar. Söylenen o ki, "Dere manzaralı alışveriş merkezi". Sonuç ise facia. Dere taştığında alışveriş merkezinin ilk katı 1.90 cm sular altında kalmış. Alışveriş merkezi yeni, mağaza sahipleri daha sigortalarını bile yaptırmaya fırsat bulamamışlar. Yaşanan ihmalleri sigorta eksperi dostlarımızdan dinledim. Gözlerim fal taşı gibi açıldı. Bir eksper arkadaşım Samsun'da bir yerel gazetede okumuş. Başlık aynen şöyleymiş: " Yaşlıyken genç kadın alma ölünce el alır, dere kenarına ev yapma sel alır." Karadenizli dostlarımız ihmali bile esprili üslupları ile böyle anlatmışlar.

Yangın kendi kendine sönmüş

Bir diğer hasar, geçtiğimiz ay içerisinde Fulya Polat Residence'da yaşanan yangın. "Akıllı bina, kendini söndürdü", "Sigorta şirketine maliyeti ne olacak?" gibi haberleri basından takip ettik. Öncelikle şunu söylemekte yarar var: "Cana geleceğine mala gelsin." Bunların telafisi mutlaka var. Ama can kaybının tabii ki telafisi olamaz. Sigortacılar için kolay bir hasar. Yangın ile ilgili olarak eksper arkadaşlarımdan aldığım bilgi ilginç. "Yangın, yanacak şey kalmadığı için sönmüş", "Sağ olsun itfaiye teşkilatımız dairelerin de kapılarını kırıp içeri girerek, hasar maliyetini artırdı" diyenlerin sayısı bir hayli fazla. Eksper raporları henüz sigorta şirketine ulaşmamış, bu nedenle daha birçok söylentiyi burada belirtmem doğru olmaz.  Burada ilave etmek istediğim önemli bir nokta daha var. Özellikle eskiden çok daha fazla moda olan plastik dış cephe kaplaması ve arasındaki malzemelerin de yanıcı olduğu ve büyük risk taşıdıkları uzmanlarca belirtiliyor. Benzer yangınların, bu tip kaplamalı binalar için de söz konusu olabileceğine dikkat çekiliyor.

Bu tür evleri veya dış cephe kaplamaları olanların riskli grupta olduklarını bilmeleri gerekir. Sigorta yaptırmadan önce olası riskleri bertaraf edecek önlemleri almalıyız. Sigorta, sonrasında düşünülecek bir konu.  Ama ne kadar önlem alsanız da riskin her zaman var olduğunu da unutmamak gerekir...

Tüm yazılarını göster