"Bir elinde cımbız, bir elinde ayna..."

Alaattin AKTAŞ EKO ANALİZ ala.aktas@gmail.com

Orhan Veli gerçekte yalnızca kadınlar için mi yazmıştır, yoksa dünyayı umursamayanları mı kastetmiştir, bilemeyiz tabii ki. Kadınlarsa da kastedilen, onların ne çevrelerine bir zararları var böyle yaptıkları için, ne de kendilerine. 

Ne atom bombası, 
Ne Londra Konferansı;
Bir elinde cımbız, 
Bir elinde ayna; 
Umurunda mı dünya! 

Ama beyninin bir yarısı hep siyasi geleceği için çalışan, diğer yarısı içinde bulunduğu günü kurtarmaya odaklanmış, bir başka ifadeyle sürekli olarak bir gözü seçim takviminde, bir gözü liderinin vereceği işarette olanlardan "çevrelerine" epeyce zarar geliyor. 

Havasından suyundan, olmaz olasıca doğasından mıdır bilinmez, siyasetçilerin büyük bir kısmı neden hep böyle büyülenmişçesine bir tek kişinin ağzına bakar; bu kadar mı önemlidir bu siyasi çıkar...

Siyah-beyaz Beşiktaş'ın rengidir yalnızca. Siyasette ve ekonomide siyah ve beyaz kadar ayrı değildir renkler, olamaz, olmamalıdır da. Gri alanlar da mutlaka vardır, görmek isteyene. 

En küçük bir eleştiri karşısında hemen gardını almaya hazır olanlar var. Eleştiriye tahammül, neredeyse sıfır. İlla beyaz denilecek, griye bile tahammül yok. Ekonomideki olumsuz gidişi bir kriz işareti olarak yorumlayanlara, "Krizlerde kalasın e mi, krizlerde kalasın da kefen parası bulamayasın" diye beddua ederek yaklaşmak, nasıl bir yönetim anlayışı olabilir. Birileri, kefen parası bulamayacak ölçüde krizde kalırsa, bu kriz bireysel mi olacaktır yani. 

Üzmemek-üzülmemek ikilemi

2015'in ekonomide çok zor geçeceği çok önceden belliydi. FED faiz artıracaktı ve bu da bizi ve bizim gibi ülkeleri etkileyecekti. Klasik hale gelen "Bize bir şey olmaz" tavrımızı burada da sürdürdük adeta. Hatta daha kötüsünü de yaptık. Siyasiler, önlem almaya niyetlenen bürokrasiyi öyle bir suçladılar, açıktan açığa öyle bir sopa gösterdiler ki, herkes siniverdi.

Ama, askerlikteki gibi bir emir-komuta zinciri söz konusu değildi ki. Hele hele konu Merkez Bankası ise. 

Merkez Bankası, doğru bildiğini sırf siyasileri "üzmemek" adına yapmıyorsa çok yumuşak kalpli demektir. 

Ya da, Merkez Bankası doğru bildiğini kendisi "üzülmemek" için yapmıyorsa, bunu tanımlamayı başkalarına bırakmayı tercih ediyoruz.

Bir olasılık daha var tabii ki, bugüne kadar yapılanlar ya da yapılmayanlar yerinde adımlar olarak görülüyorsa, ama doğru dürüst bir sonuç da alınmamışsa, o zaman da bir yetersizlik durumu söz konusu demektir.

Adım adım sıkıntılı bir sürecin içine giriyoruz, bu konuda uyarılardan geçilmiyor. Siyasiler, "Acaba bu uyarılarda hiç doğruluk payı var mı" diye düşüneceklerine, kaşlarını çatarak "Hıııı" diye parmak sallamayı tercih ediyorlar. Son aşamada da beddualar geliyor...

Bir elde cımbız...  

Kıyamet FED kararıyla kopacak, diye beklerken ve buna bir ölçüde kendimizi hazırlamışken, Çin'den gelen kasırga önüne katıp sürüklemeye başlıyor tüm dünyayı. Ama biz, mezarlıktan geçerken ıslık çalmaya devam ediyoruz, hala...

Çok eskiden de duyardık, dolarla oynayanın eli yanar, gibi sözleri. Duyardık ve dolarla oynamaya asıl o zaman başlardık, bir gizli mesaj veriliyor galiba, diye. Türk halkı öyle algılıyor artık. Ne zaman, "Dolar artışı spekülatif, her şey kontrol altında" denilse, üç beş gün geçiyor ve dolar tırmanmaya başlıyor. 

Bunu Türk halkı öğrendi de, siyasetçi hala öğrenemedi mi? Hayret ki ne hayret!

Aslında siyasetçi bunu gerçekten de öğrenemedi mi, yoksa vatandaşı çoğu konuda olduğu gibi bu konuda da hala etkileyeceğini mi düşünüyor, tartışılır. Yoksa aklı başka yerde, yani "bir elinde cımbız, bir elinde ayna" durumu mu?

Bir buçuk yılda dördüncü kez sandığa gideceğiz. 30 Mart 2014 normaldi, yerel yöneticileri seçmek gerekiyordu. 10 Ağustos 2014 seçimine, başkanlığın yolunu açabilmek için gidildi. Anayasa yerli yerinde dururken, cumhurbaşkanını ha halk seçmiş, ha Meclis seçmiş, değişen bir şey yok oysa. Ama sandık konulmuştu ortaya, gitmemek olmazdı. 7 Haziran'da da sandıktan kaçmak olacak şey değildi, vekiller seçilecekti ve seçildi. 

Ya şimdi; hükümet "kurulmamasını" sağlamak adına yoğun çaba gösterenler başarılı oldular. Aksi yönde uğraşanlar da yok değil tabii ki. 

Ekonomi ve siyasette böylesine karmaşık bir süreçteyiz. Güvenliğin konuşulacak bir yanı ise hiç yok. Temmuz ortasında bir taş atıldı. Mitolojideki gibi, "İlk taşı günahı olmayan biri atsın" denilebilseydi, bu taş sağanağı yine de yaşanır mıydı, bilemeyiz. Ama o taş atıldı sonuçta. Ve yaşadıklarımıza bakıyoruz da, sanki bir kabus görüyor gibi oluyoruz.

Terör tırmanmış, nereye varacağı belli değil. Ekonomide sıkıntılar her geçen gün artıyor. Üstelik bu kez kendi ayağımızı kurşunlamanın ötesinde yurtdışı kaynaklı gelişmeler var. Ama biz tüm enerjimizi seçime harcıyoruz.

Şimdi gelin de şu durumda Orhan Veli'nin o muhteşem şiirini anımsamayın... 
 

Tüm yazılarını göster