"Arkadaşını değil 112'yi ara"

Zeki GÜNDÜZ VERGİ POLEMİKLERİ zeki.gunduz@dunya.com

Değerli Üstadım Fahri Uzunefe'nin gönderdiği elektronik postayı önemine binaen sizlerle paylaşmak istiyorum.

10 Kasım 2008'de yürürlüğe giren Elektronik Haberleşme Kanunu'nun 31. maddesi, acil numaraları arayan kişiye ait yer tespit bilgisinin, telefon operatörleri tarafından ilgili birime anında aktarılmasını öngörüyor. Yani kaybolan kişiler, arkadaşları yerine 112'yi arasa, daha çabuk kurtarılabilecekler.

Telekomünikasyon Kurumu, konum belirleme imkanının kaybolan kişilerle sınırlı olmadığını vurguluyor. Yangından sağlık sorunlarına, trafik kazasından gaspa kadar hangi sebeple olursa olsun acil numarayı arayan herkese çok kısa sürede ulaşmak mümkün. Bunun için şu numaralardan birini çevirmek kafi: 110 Yangın İhbar, 112 Sıhhi İmdat, 151 Kıyı Emniyeti, 155 Polis İmdat, 156 Jandarma İmdat, 157 İnsan Ticareti Mağdurlarına Yardim ve İhbar Hattı, 158 Sahil Güvenlik, 159 Alo Karayolları, 168 Türk Kızılay'ı ve 177 Orman Yangın Hattı.

Acil aramalar konusunda gündemdeki bir başka proje ise Amerika'da uygulanan tek numara sistemi. Bütün yardım ve ihbar hatlarının 112'de birleştirilmesi planlanıyor. Sistem ilk Antalya'da devreye girecek. Başarılı olunursa ülke geneline yayılacak.

5809 sayılı Elektronik Haberleşme Kanunu'nun 31'inci madde son fıkrası aşağıdaki gibidir: "(4) ankesörlü telefon hizmeti kullanıcıları da dahil olmak üzere, kamu kullanımına açık telefon hizmetinden faydalanan kullanıcılar, herhangi bir ücret ödemeden 112 ve kurumca belirlenen diğer acil çağrı numaralarını çevirerek acil çağrıya cevap vermekle yetkili kuruluşa erişme hakkına sahiptir. Kurumca belirlenen esaslar çerçevesinde işletmeciler ücretsiz olarak, kullanıcıların 112 acil çağrı numarasına ve kurumca belirlenebilecek diğer acil çağrı numaralarına sunmakta oldukları hizmetin kapsam ve kalitesine uygun olarak erişimlerini sağlamak ve acil yardım talebinde bulunan kullanıcıların yerlerini tespit ederek ilgili kuruluşa bildirmekle yükümlüdür."

MUKTEZA: Değeri düşen mallarda stok değerlemesi nasıl yapılacak?

İlgili dilekçenizde; pirinç ve bakır alaşımları imalatı yapmakta olan şirketinizin üretimde kullandığı hammadde ve yarı mamullerin fiyatlarındaki düşüş %10 oranından fazla olduğu için yıl sonu stok değerlemesinin Vergi Usul Kanunu'nun 274'üncü maddesi kapsamında yapılıp yapılamayacağı hususunda tereddüt oluştuğundan başkanlığımız görüşü talep edilmektedir.

Bilindiği üzere; 213 sayılı Vergi usul Kanunu'nun "Emtia" başlıklı 274'üncü maddesinde; emtianın, maliyet bedeliyle değerleneceği, emtianın maliyet bedeline nazaran değerleme günündeki satış bedelleri %10 ve daha fazla bir düşüklük gösterdiği hallerde mükelleflerin, maliyet bedeli yerine 267'nci maddesinin ikinci sırasındaki usul hariç olmak üzere, emsal bedeli ölçüsünü tatbik edebilecekleri, belirtildikten sonra, bu hükümlerin 275'inci maddede yazılı mamuller için de uygulanabileceği hüküm altına alınmıştır.

Anılan kanunun 275'inci maddesinde ise; "İmal edilen emtia"nın (Tam ve yarı mamul mallar) maliyet bedeli aşağıda yazılı unsurları ihtiva eder.

1. Mamulün vücuda getirilmesinde sarfolunan iptidai ve hammaddelerin bedeli;

2. Mamule isabet eden işçilik;

3. Genel imal giderlerinden mamule düşen hisse;

4. Genel idare giderlerinden mamule düşen hisse; (bu hissenin mamulün maliyetine katılması ihtiyaridir.);

5. Ambalajlı olarak piyasaya arzedilmesi zaruri olan mamullerde ambalaj malzemesinin bedeli.

Mükellefler, imal ettikleri emtianın maliyet bedellerini yukarıdaki unsurları ihtiva etmek şartıyla diledikleri usulde tayin edebilirler" hükmü yer almaktadır.

Yukarıda yapılan açıklamalara göre; Vergi Usul Kanunu'nun 275'inci maddesi gereğince satışa hazır durumda olmamakla birlikte üretimde kullanılmak üzere alınan hammadde ve yardımcı maddeler ile malzemeler ve üretilen yarı mamullerin emtia kapsamında değerlendirilerek, stok değerlemesinin Vergi Usul Kanunu'nun 274'üncü maddesi gereğince yapılması mümkün bulunmaktadır.

Tüm yazılarını göster