Quaresma hadisesi

Cem TOP SPOR ANALİZ cem.top@dunya.com

Süper Lig'in start almasına sayılı günler kala, tüm takımlar kadrolarına son şekillerini vermek için harıl harıl çalışadursun Beşiktaş'ın gündemini "haşarı Portekizli" Ricardo Quaresma işgal ediyor. Taraftar nezdinde inanılmaz bir kredisi olan bu oyuncuya karşı Beşiktaş yönetiminin takındığı tavır zaman zaman "anlamsız" denebilecek boyutlara ulaşsa da meselenin temelinde yıldız futbolcunun yıllık 3 milyon 750 bin euroyu bulan kazancı yatıyor. Taraftarın Quaresma'yı takımda görme yönündeki isteği bana bir zamanlar Gordon Milne'den veto yiyen sarı fırtına Metin Tekin'e duyulan özlemi anımsatıyor. Uzun aradan sonra bir Bursaspor maçında oyuna giren ve Beşiktaş'ın o karşılaşmayı 3-2 kazanmasında hayli pay sahibi olan sarı fırtınanın dönüşü, Beşiktaş tribünlerine tam bir karnaval havası yaşatmıştı. Şimdilerde siyah-beyazlı renklere gönül verenlerin de bütün isteği Ricardo Quaresma'yı yeniden takımda görebilmek için bir ara formül bulunması. Bu meseleyi sağlıklı analiz edebilmek için sanıyorum önce Beşiktaş taraftarının Quaresma ile kurduğu bağa odaklanmak gerekiyor. Futbolunu ve takıma katkısını beğenirsiniz ya da beğenmezsiniz ancak bugün resmi olarak Beşiktaş kadrosunda bulunan isimlerden dünya üzerinde futbolun iyi kötü oynandığı tüm ülkelerde bilinirliği olan belki de tek isim Ricardo Quaresma. Rusya'dan Arjantin'e, Avustralya'dan Kanada'ya hemen her ülkede ortalama bir futbol seyircisine Beşiktaş kadrosunu yazılı halde verseniz, o futbolseverin parmağını üzerine koyacağı ilk isim hiç kuşkusuz Portekizli yıldız olur. Bu bakımdan kadrolarında benzer futbolcular barındıran ezeli rakiplerine karşı Beşiktaşlıların küçülme felsefesinden sıyrılarak kafa tutabilecekleri, ileri sürebilecekleri bu tür yıldızlara gereksinim duydukları çok açık.

Geçtiğimiz sezonu 7 gol 11 asist ile tamamlayan Ricardo Quaresma'nın, 2010-2011 sezonunu da 11 gol 18 asistlik bir performansla kapattığını hatırlayacak olursak, iki yılda Beşiktaş'ın tüm kulvarlarda kaydettiği 47 gole (18 gol 29 asist) kanat oyuncusu olmasına rağmen bir şekilde imza koymayı başardığını görüyoruz. Uzun zamandır ligde 20 golü bulabilen bir santrfora sahip olamayan Beşiktaş bu için bu istatistik hiç de "devede kulak" muamelesi yapılacak türden değil çünkü bahsettiğimiz iki sezonda siyah-beyazlı takımın toplam 103 lig golü var. Yeniden yapılanma sürecinde Samet Aybaba'nın tercih edeceğini açıkladığı 4-3-1-2 sisteminde belki Portekizli yıldıza yer yok gibi gözüküyor ancak Quaresma'nın iki sezonluk Beşiktaş geçmişinde gayet başarıyla yürüttüğü "forvet arkası" görevleri de var. Ayrıca Quaresma'nın olmadığı bir takımda gol yollarında en büyük desteği sağladığı Almeida'dan gol yükünü çekmesini beklemek de en azından kâğıt üzerinde çok sağlıklı bir düşünce tarzı değilmiş gibi gözüküyor. Yaptığımız tüm bu fikir jimnastiğinden ortaya çıkan sonuç şu: Quaresma'nın Beşiktaş'ta "istenmeyen adam" ilan edilmesinin birincil sebebi sportif performansı değil kulübe getirdiği mali yük. Basından öğrendiğimiz kadarıyla Beşiktaş yönetiminin "yıllık 2 milyon euro ve 3 yıllık sözleşme" şeklindeki teklifine "Ben o paralara oynamam" cevabını veren Quaresma, şu ana kadar maddi bakımdan kendisini tatmin edecek bir teklif de alabilmiş değil. Ancak bu noktada şu saptamayı yapmak da sanıyorum yerinde olacak: Fikret Orman yönetiminin kulübe profesyonel bir işleyiş kazandırmak adına bu görüşmeleri menajer Jorge Mendes vasıtasıyla yapması ne kadar doğru ise basın üzerinden oyuncuyla karşılıklı olarak yürütülen demeç salvoları da bir o kadar yanlış. Belki ilk safhada Fikret Orman Beşiktaş Başkanı kimliği ile ağırlığını koyup Jorge Mendes - Ricardo Quaresma ikilisiyle sıcak bir atmosferde bir yemek yeseydi ve kulübün içinde bulunduğu şartları samimiyetle anlatsaydı bu mesele bugün buralara gelmeyecekti. Bu cümleden kastım "Ricardo Quaresma Beşiktaş'ta kalırdı." değil sadece bu oyuncuyla vedalaşmanın Beşiktaş geleneklerine çok daha yakışır şekilde ve çok daha nazik biçimde yapılabileceğini anlatmak istiyorum. Beşiktaş profesyonel anlayışla yönetilmesi gereken bir kulüptür orası kesin ama ne zaman bu rotadan tali yollara sapılıp ne zaman yeniden ana yola dönüleceğini bilmek de "yöneticilik vasfı" dediğimiz olgunun en basit tanımı olsa gerek.

Tüm yazılarını göster